Türkiye, derin bir ekonomik ve siyasi krizin pençesinde kıvranıyor. İktidarın politikaları, yoksulluk, açlık ve sefaleti artırmaya devam ediyor. Hukuksuzluk, ekonomiyi derinden sarsarken, gelir dağılımındaki uçurum giderek daha da derinleşiyor. İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan kriz 50 milyar dolar hazine rezervine mal oldu. Adaletsizlik, yeni dolar milyarderleri yaratırken, diğer yanda halkı daha da yoksullaştırıyor.
1 Mayıs, işçi sınıfının tarihsel birikiminin ve mücadele geleneğinin sembolü olarak krizlerin kaynağı olan iktidara karşı birlikte duruşun dönüm noktası olabilir. Asgari ücretin açlık sınırının altına düştüğü gerçeğini yok sayan, milyonlarca emekliyi açlığa ve sürünmeye mahkum eden, emekliye bayramda bin TL ikramiye reva gören iktidara karşı güçlü bir duruş gösterme zamanı.
Hayat pahalılığı her gün artarken, çarşı-pazar el yakarken, enflasyon işçi, emekçi ve emekli aylıklarını pula çevirmişken asgari ücret için “yılda bir kez artışı” reva gören iktidara karşı birleşme zamanı.
1 Mayıs emeğin, emekçilerin tarihsel mücadele günü. Bu gelenek, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda daha da anlam kazanıyor. Sömürü, yağma ve baskı düzenine karşı tarihten öğrenerek geleceğe hazırlanma, birleşme ve mücadele zamanı.
Kapitalist düzene ve başındakilere katlanmak kader değil
İktidar, halka “tasarruf yapın” çağrısı yaparken, “itibardan tasarruf olmaz” anlayışıyla hareket etmeye devam ediyor. İşsizlik rekor seviyelere ulaşmış durumda; gençler gelecek hayali kuramazken, emekçi aileleri temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanıyor. Üretim bitirildi, yeni yatırım ve istihdam planları ise hayal. Sanayi çarkları dönmüyor, tarım bitme noktasına getirildi.
Vergiler, harçlar katlanarak yükseltiliyor, krizin faturası işçilere, emekçilere, emeklilere, yoksul halka kesiliyor. Zaten perişan durumda olan, ürününü satamayan, satsa bile karşılığını alamayan üreticiler, geçen hafta yaşanan zirai don felaketiyle hepten tükenme noktasına mahkum edildi.
1 Mayıs, ekmek ve barış mücadelesi için önemli bir fırsat
Bu karanlık tablo içinde 1 Mayıs, her dilden ve inançtan işçi ve emekçiler için tarihi bir önem kazanıyor. 8 Mart’ta eşitlik mücadelesiyle alanları doldurarak eşitlik ve özgürlük taleplerini haykıran kadınların direniş ruhuyla karşılanmış günlerden geçtik. Mart ayı boyunca Newroz kutlamaları Kürt halkının barış ve demokratik çözüm manifestosuyla dikkat çekti. Aynı günlere denk gelen İmamoğlu ile diğer CHP’li belediye başkanları ve çalışanlarının tutuklanması karşısında ortaya çıkan devasa halk tepkisi İBB’ye kayyım atama hesabını bozmakla kalmadı, yeni bir durum, kapsamlı bir muhalefet hareketi yarattı.
Hava döndü; işçiden, emekçiden, halktan esiyor yel!
Tüm şiddet politikaları, hak ve adalet isteyenlerin karşısına yargıyı bir sopa olarak kullanma girişimlerine karşın Türkiye’nin dört bir yanı demokratik hak eylemleriyle çalkalanıyor. Üniversite öğrencilerinin Beyazıt’ta yıktığı barikatlar 8 Mart’ı, Newroz’u yeni bir aşamaya taşıdı, toplumsal coşkuyu büyütüp yaydı. Açılan yol, Saraçhane’yle sınırlı kalmadı, mücadele dört bir yana yayılıp büyüyor. Baskı, gözaltı, tutuklama gençleri, gazetecileri, aydınları susturamadı. İki haftadan bu yana lise öğrencileri görevden alınan öğretmenleri için, eğitimin içinin boşaltılmasına karşı direniyor, seslerini yükseltiyor.
Halk, iktidarın ekonomik, sosyal, siyasal her alandaki saldırıları karşısında geri adım atmıyor. “Hükümet istifa!” sloganları Yozgat’tan Sinop’a, Hatay’dan Edirne’ye, Van’dan İzmir’e kadar yayılıyor.
Hakkını isteyen işçilere, atanmak isteyen öğretmene, ürününün karşılığını isteyen çiftçiye, eşitlik isteyen kadına, geleceğini savunan gence, barış, eşitlik ve özgürlük isteyen Kürde, demokratik Türkiye ve onurlu bir gelecek mücadelesi veren Türk’e karşı kurulan hiçbir engel kalıcı olamıyor.
Newroz’un talepleri, 1 Mayıs’ın talepleriyle ortak
Sokaklarda geniş halk muhalefetinin gür sesi yankılanırken, 1 Mayıs fabrikalarda, işyerlerinde, tarlalarda, okullarda ve hastanelerde ekonomik ve siyasi taleplerin yükseleceği bir mücadele günü olarak önem kazanıyor.
Bu 1 Mayıs, Kürt halkı, Kürt işçileri ve emekçileri için ayrı bir anlam taşıyor. “Barış ve Demokratik Toplum” hedefine ulaşmak için barış, ekmek ve özgürlük taleplerini birleştirmek için tarihi bir olanak sunuyor.
Barış mücadelesinin, demokratikleşme, hak ve adalet mücadelesiyle kopmaz bağını daha sağlam düğümleme zamanıdır. Halk ve işçi sınıfı olarak birlikte, dil, din, ırk ve inanç ayrımı gözetmeden sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya için mücadele bayrağı daha da yükseltilmeli. Newroz’un Hakkari’den Amed’e, İstanbul’a, İzmir’e ulaşan coşkusunun, işçi ve emekçi mücadelesinin ortak talepleriyle birleşmesi, barış ve demokratik toplumunun kazanılmasına güç ve enerji katacaktır.
1 Mayıs, birleştiren bir köprü
Kürt halkının barış, özgürlük ve eşitlik talepleri, Newroz’da ortaya konulan mücadele tutumu, emek mücadelesiyle birleştiğinde, Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda tarihi bir dönüşüm yaratılır. Newroz’un ateşinde harlanan umutlar, 1 Mayıs’ın birlik, mücadele ve dayanışma ruhuyla buluştuğunda, Kürt sorununun demokratik çözümünde yeni bir aşamaya kapı açılır. Tüm halklardan işçi ve emekçi kardeşliğini, farklı renkleri, dilleri ve inançları birleştiren köprüyü daha da sağlamlaştırmak için 1 Mayıs önemli bir dönüm noktası olabilir.
1 Mayıs, direniş ve dayanışma
1 Mayıs, tüm dillerden ve inançlardan işçi ve emekçilerin birlik, dayanışma ve mücadele günüdür. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu tarihsel süreç, dayanışmanın ve mücadelenin önemini bir kez daha ortaya koyuyor. İktidarın baskı ve hukuksuzluk politikalarına, şiddete ve sömürüye karşı, tüm halklardan işçi sınıfının birliği en büyük güçtür. Ve gelecek bu güçle kazanılacak.