Dünyanın en uzun süreli sokağa çıkma yasağının halen devam ettiği Sur’da tarihi yapılar bir bir yok edildi. TMMOB’dan Doğan Hatun ‘Arkeologların girmesi gereken yere müteahhitler girdi’ yorumunu yaparken, Surlular ‘Açtıkları yara geçmez’ dedi
Hükümetin 2013 yılında Kürt sorununa dair başlatılan “çözüm süreci”ne son vermesi akabinde bölgenin birçok kentinde 2015 sonbaharında “öz yönetim” talebiyle yayılan eylemlerin adresinden Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesi.
İlçede ilki 24-25 Kasım arasında, ikincisi ise 2 Aralık’ta başlamak üzere ilçenin Cevatpaşa, Fatihpaşa, Dabanoğlu, Hasırlı, Cemal Yılmaz ve Savaş mahallelerinde “sokağa çıkma yasağı” ilan edildi. Yasakla birlikte binlerce insan göç etmek zorunda kaldı ve operasyonlar başladı.
103 gün süren operasyon sırasında Sur’da onlarca kişi hayatını kaybetti. Ölümlerin yanı sıra ilçedeki Kurşunlu Camii, Hacı Hamit Camii, Paşa Hamamı, Mehmet Uzun Evi, Ermeni Katolik Kilisesi ve Dört Ayaklı Minare gibi kimi tescilli yapılar başta olmak üzere birçok tarihi eser ağır hasar gördü.
Yüzde 72’si sonradan yıkıldı
Operasyonların sona ermesinin ardından Suriçi’ndeki 7 bin 714 parselin 6 bin 292’si için Bakanlar Kurulu tarafından 21 Mart 2016’da “acele kamulaştırma” kararı alındı. Diğer parseller önceki kentsel dönüşüm sürecinde kamulaştırıldığı için bu karara dâhil edilmedi. 103 gün süren çatışmalar sırasında yüzde 10’u yıkılan Sur’un, yüzde 62’si ise bu karar sonrasında yıkıldı. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Toledo gibi olacak” dediği Sur’da tarihi dokuya uygun olmayan evler inşa edilmeye başlandı.
1461 gündür yasaklı
Yüzde 72’si yıkılan ilçenin 6 mahallesi bugün hala yasaklı. 1461 gündür süren yasak boyunca 6 mahalleye iş makineleri ve müteahhitler dışında bugüne kadar kimse sokulmadı.
Yıkım 103 günde değil sonrasında başladı
Sur’daki yıkımı Mezopotamya Ajansı’ndan Fethi Balaman’a değerlendiren, TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Doğan Hatun, hazırladıkları raporlara da yansıttıkları gibi çatışmaların yaşandığı dönemde Sur’un sadece yüzde 10’unun yıkıldığını, yasağın bitiminden sonra ‘asıl Sur’un haritan siliniş sürecinin başlatıldığını’ söyledi. Hatun, “Devlet eliyle bilerek ve isteyerek sistematik olarak 6 mahallenin tamamı ortadan kaldırıldı. Aslında Sur, 103 günlük çatışmalı süreçte yıkılmadı, ondan sonraki 4 yıllık süreçte yıkıldı” diye belirtti.
Proje bulup uydurmaya çalışıyorlar
Devletin 4 yıldır üstlendiği Sur’u inşa etme girişiminin boşa çıktığını ifade eden Hatun, nedenini şöyle açıkladı: “Hiçbir yerel sivil toplum örgütü ve halk bu işin başında yer almadı. Sur’u rüyasında bile göremeyen bir devlet mekanizması, Ankara’da Koruma Kurulu Planı’yla projeler uydurup, hiç görmedikleri bir alana uydurmaya çalışıyor. En temel eksiklikleri burası. Sur’un dışında, Sur’u yaşamamış, bilmemiş, Sur üzerinde iki cümleyi bir araya getiremeyen bir devlet, burada Sur’u inşa etmeye çalışıyor.” Hatun, çatışmanın bittiği günden beri bu duruma engel olmak için 10’dan fazla başvuru yapmalarına rağmen tüm başvurularının reddedildiğini de sözlerine ekledi.
Evler tarihi dokuya uygun değil
Arkeolojik sit alanı konumunda olan bölgeye ‘tırnak ve diş fırçasıyla müdahale edilmesi gerekirken dozer ve diğer büyük iş makinalarıyla girildiğini’ belirten Hatun, yine arkeolog, mühendis ve mimarların girmesi gereken Sur’a yalnızca müteahhitlerin sokulduğunu kaydetti. Hatun, yasaklı mahallelerde inşa edilen evlere dair ise şu sözleri ifade etti: “Diyarbakır Evi dedikleri betonarme yapı üzerine tuğla koymuşlar, bazaltlama yapmışlar. Bazalt taşları Diyarbakır bazaltı bile değil. Sur’u var eden Diyarbakır’ın bazaltıdır ama Kayseri’den getirmişler bazaltı. O bazaltlar da şuan dökülmüş durumda. Döküldüğü için de açamıyorlar yeni yapıları. Bu da şunu gösteriyor; amaç tarihi yaşatmak değil, rant elde etmek. Evler hiçbir şekilde tarihi dokuya uygun değil. Yapılan yapılar Sur’da oturan halkın alabileceği fiyatlarda değil bir kere. Zira 600-700 bin TL’den bahsediliyor.” 4 yıldır halktan saklansa da devletin Sur’u halka bırakması gerektiğini söyleyen Hatun, “Eğer gerçekten isteniyorsa projenin aynısını halka birlikte gönüllülük esasına göre yapmaya hazırız. Yeter ki bu yasakları kaldırsınlar. Halk gelsin parseli neyse kendi evini yapsın” diye konuştu.
‘Aç yattığımızı biliyor mu Cumhurbaşkanı?’
Sur’un yıkılmış mahallerinden Hasırlı Mahallesi’nde ikamet edenlerden biri Mehmet Keskin (65). 5 çocuk babası Keskin, bu mahallede doğup büyümüş. Ancak doğup büyüdüğü yerlerden zorla çıkarıldığını, evinin yerle bir edildiğini söyleyen Keskin, o dönem yaşadıklarına “Evimiz yıkıldı, perişan olduk. Ben ve çocuklarım aç olarak yattığımız günler oldu. Bizim aç yattığımızı biliyor musun Sayın Cumhurbaşkanı? Aç yatmış mı bizim gibi, açlığın ne olduğunu biliyor mu? Bilmez. Bir de çıkıp diyor ki; Müslümanım. Ben sahursuz oruç tutup, ekmek ve çayla iftarımı açıyordum. Kendisi bunları biliyor mu?” sözleriyle isyan ediyor.
‘Açtıkları yara geçmez’
Yıkımla beraber yaşamlarının da yok edildiğini söyleyen Keskin, öncesini ise şu sözlerle dile getirdi: “Yıkılmadan önceki yaşamımız güzeldi. Rahattık, huzurluyduk. Buradan çıktık perişan olduk. Kendi vatandaşının derdini dinlemeyen bir devleti ben ne yapayım? Kendi halkına sahip çıkmayan, kendi vatandaşını mağdur eden devleti ben ne yapayım? Kaç aydır kira veremiyoruz. Günde 30 liraya çalışıyorum. Sur’u özlüyorum. Huzurum vardı, açlık çekmiyordum. Komşularım vardı. Açtıkları yara geçmez. Yaralı sadece yarasını bilir. Mahallemiz yok oldu. Ben Hasırlı’da doğup büyüdüm. Çocukluğum orada geçti. Burada Tahir Elçi’yi öldürdüler faili meçhule gitti. Burada yapılan evler bizim gibi yoksullara değil, zenginlere yapılıyor.”
‘Eski evlerde emek ve göz nuru vardı’
Alipaşa Mahallesi’nde yaşayan Emrah Kaçmaz da, Sur’da tanık olduklarını bir an olsun unutamadığını söylüyor. Yaşadıkları evlerden, Sur’dan bugün geriye bir şey almadığını söyleyen Kaçmaz, “Sur’ı Toledo yapacaklardı. Kimsenin bizim memleketimizi bir yere benzetmesine gerek yok. Nerede eski evler, nerede yenileri… Eski evlerde tarih vardı. Bir emek ve göz nuru vardı. Eskilerin yerini hiçbir şey alamaz” dedi. Eski evlerinin 30 bin lira karşılığında ellerinden alındığını kaydeden Kaçmaz, yıkılan evlerinin üzerine ev inşa edilen yeni evlerin ise 450 bin liraya satılacağını duyduklarını ifade etti.
DİYARBAKIR