Şam’dan ABD’ye, Türkiye’nin operasyonundan IŞİD sonrası gelişmelere kadar 2019 yılında yaşanan birçok gelişmeyi değerlendiren Salih Muslim, ulusal birliğin yarattığı umuda da dikkat çekti
Demokratik Birlik Partisi (PYD) Diplomasi Bürosu Eşbaşkanı ve Parti Sözcüsü Salih Muslim, 2019 yılında Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşanan gelişmeler ve son zamanlarda Kürtlerin çalışmalarına hız verdiği ulusal birliğe ilişkin değerlendirmelerde bulundu. ANHA’ya konuşan Muslim, IŞİD sonrası gelişmelerin yanı sıra ve ABD’nin bölgeden çekilmesini de ‘Erdoğan ve Trump’ın şahsi kararı’ olarak yorumladı.
Müslim’in değerlendirmelerinden bazı başlıklar şöyle:
Ulusal birlik
“Partiler arasında bir ortaklık yaratmaya çalıyoruz. Ancak halen kimi taraflar ulusal birlikten kaçıyor. Ulusal birlik cesaret ister, cesur adımların atılmasını ister. Kürt halkı, Kürdistan’ın dört parçasında ulusal birliğe bağlıdır. Halk birlik içerisindedir. Bu birliği Kobanê direnişinde de gördük. Halkın kimliği, onuru ya da bir soykırım tehlikesi söz konusu olduğunda halk, yapılan tüm çağrıları büyük bir cesaretle yerine getiriyor. Ancak cesaretsiz olan dışarıya bağlı davranan kimi partilerdir.”
“Ulusal birlik, güç ve kazanımların savunulması demektir. Bütün halklar bunu böyle görüyor. Kürtlerin demokratik ulus projesi tüm halkların özgürlük umudu ve mücadelesini destekliyor. Bugün Kürdistan’da ulusal birliği kim istemez ki? Ulusal birlik için 2019 yılında büyük bir umut oluştu. Bu sadece siyasi partilerle değil sivil toplum kuruluşlarının girişimiyle oluştu. Tüm güçler, ulusal birlik için birbirlerini tamamlıyor. Halkı yalnızca siyasi partiler temsil etmiyor.”
IŞİD sonrası dönem
“IŞİD dogmatik bir örgüttür. Eğer IŞİD’e karşı savaşmazsak o zaman birçok ülkeye saldırı gerçekleştirebilirler. Biz yıllar öncesinden IŞİD hücre yapılarına karşı savaş planımızı kurmuş durumdayız. Ancak söz konusu devletlerin böyle bir planı yok ve IŞİD’in bittiğini düşünüyorlar. Bütün dünyanın tek düşündüğü ‘IŞİD nasıl bitecek?’ oldu. Fakat DSG’nin IŞİD’in toprak hakimiyetini bitirdiğini açıklamasının ardından bu savaşın sonuçları hala devam ediyor. 70 binden fazla IŞİD’li kadın ve çocukları kamplarda bulunuyor. Kuzey ve Doğu Suriye bölgelerindeki hapishanelerde binlerce tutuklu IŞİD’li var.”
“Kimi güçlerin IŞİD’in coğrafik olarak bitirilmesinin ardından plan yaptıklarını biliyoruz. IŞİD bitirilsin diye lideri öldürüldü. Ama IŞİD gerçek anlamda bir ideoloji ve zihniyettir. Böylesi bir örgütün coğrafik olarak bitirilmesi, onun tamamen bitirilmesi için belirleyici değildir. Çünkü hücreler halinde de hareket ediyorlar ve eğer önünde durulmaz ve IŞİD’e karşı savaşta yeni bir aşamaya geçilmezse bu örgüt daha fazla ülkeye yönelebilir. Bize göre bu örgüt bitmedi ve bütün bölgelerimizde mücadele yürütüyoruz.”
“IŞİD’lilerin yargılanması için uluslararası bir mahkemenin kurulmasını istedik, istiyoruz. Böylece uluslararası bir çözüm sağlanarak IŞİD’in bitirilmesi sağlanacak; bu örgüte destek veren, perspektif sunan ve önlerini açan ülke ve yapılardan hesap sorulacak. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda uluslararası mahkemenin elzem olduğu ve bu hastalıklı yapının sonunu getireceği anlaşılmalıdır. Elimizdeki belgeler ve verilerle şunu açıkça belirtiyoruz; IŞİD’in ortaya çıkmasında başlıca sebep Türkiye’dir.”
ABD’nin çekilme kararı
“ABD Başkanının Suriye’den güçlerini çekmesi yanlış bir karardı. Uluslararası koalisyonda aktif yer alan ülkelerin hepsi bu kararı reddetti. Avrupa ülkelerinin çoğu da bu karara tepki gösterdi. Pentagon, ABD Kongresi, ABD kamuoyu ve Avrupa’nın tamamı, çekilme kararını Kürtlere yapılmış bir ihanet olarak nitelendirdi. Çünkü ABD yönetimi bu kararla, bütün meseleleri kulak ardı ederek bölgeye ilişkin verdiği sözleri yerine getirmedi. Zaten sonradan bu kararın Erdoğan ile Trump arasındaki şahsi bir karar olduğu da gün yüzüne çıktı.”
“Şunun da bilinmesini isterim; biz en başından beri de sırtımızı onlara dayamadık. Onların Suriye’ye gelmesini ve bizi savunmalarını isteyen biz değildik. Aramızda sadece dünya terörüne karşı oluşturulan bir koalisyon var ve bu uluslararası bir konudur. Biz de bu koalisyonun bir parçasıyız.”
“ABD ile aramızda anlaşma ve verilmiş sözler olduğu için bunu ihanet olarak görüyoruz. Örneğin anlaşmaya göre IŞİD tamamen bitirilene kadar ABD bölgede kalacaktı. Ancak IŞİD tamamen bitirilmeden Trump geri çekilme kararı verdi. Oysaki anlaşmaya göre, DAİŞ’in ardından bölgede savaş ve terör sonlanmadan, barış ve güvenlik oluşmadan, bölgenin alt yapısı yeniden inşa edilmeden bölgeden çekilme olmayacaktı. ABD, bölgedeki diğer dış güçler gibi kendi çıkarları doğrultusunda bölgede kaldı. Amerika eğer buradan çekilirse Ortadoğu’nun tamamından çekilmiş olur. ABD kamuoyunun tamamı da konuya böyle bakıyor.”
Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyonu
“Türk devleti NATO’nun etkili bir üyesidir. Elinde şantaj yapmasına olanak sağlayacak birçok koz da var. Ancak, Türkiye aynı zamanda siyasi ve askeri olarak NATO’dan en fazla faydalanan devlettir. Çünkü her zaman onunla ortak olan ve Ortadoğu’da stratejik bir şekilde siyaset yürüten ülkeleri ikna ediyor ve menfaatlerini bölgede sürdürüyor. Bugün koşullar çok fazla değişti. ABD’nin bölgede çıkarları var. Rusya’nın da öyle. Şimdi Türkiye NATO’dan faydalanmaya çalışıyor. Silah desteğinden bölgelerimize yapılan duvarlara kadar her şey NATO’nun parasıyla karşılanıyor. Türkiye bugün NATO’nun bazı tarafların kendisine destek vermediğini görüyor. Rusya, Türkiye’yi zayıflatmak için NATO’dan çıkmasını istiyor. Aynı şekilde Avrupa Birliği’ne katılımı mümkün değildir. Çünkü istekleri Avrupa’nın demokrasi vb. taleplerine göre değil.”
“Türkiye bir taraftan Osmanlı dönemini geri getirme ve komşu ülkelerin iç işlerine doğrudan müdahale etme doğrultusunda hareket ediyor. Bu hareket hiç kimse tarafından kabul edilemez. Türkiye’nin içte ve dışta yaşadığı kriz gün geçtikçe artıyor. Bütün devletlerin savaş ve kriz istemediğini bildiği için herkesi terör ve mültecilerle tehdit ediyor.”
“Amerika bizimle Türk devleti arasında bir uzlaşının olmasını istedi. Ama aynı zamanda bizim ile Türkiye arasındaki savaşa müdahale edemiyor. Çünkü bizim için stratejik bir güç ve ittifaktır. Aynı zamanda bizim için kendi ittifakı konumunda olan devletle de savaşmaya hazır değil. Savaşı sonlandırmak ve ortak bir çözüm için bize dönük bir yaklaşım göstermeye çalışıyor. Ancak Türkiye durumu zorlaştırıyor ve belirli planları var.”
Şam’ın yaklaşımı
“Baas rejimi meseleleri büyüterek sorunların derinleşmesine neden oluyor. Bu Suriye’yi savaşa, ölüme ve yıkıma sürüklüyor. Rejimin Suriye’de çözüm metodu ve ele alış tarzı şöyle; ‘Dışardan bir terörist, bir mihrak komployla Suriye’yi karıştırdı fakat amacına ulaşamadı. Bu yüzden her şey 2011 yılı öncesine dönmeli.’ 2011’den önce ne vardı? Her konuda sindirme, haksızlık ve demokrasi ihlali vardı. Acaba bu kadar şeyden sonra, bu yüzyılda bu zihniyeti kim kabul eder? Suriye rejimi her zaman gücünü bu metotta, bu zihniyette görüyor. Aynı zamanda sırtını Rusya ve İran gibi dış güçlere yaslıyor.”
“Her alanda demokratik çözüm yöntemlerinin mümkün olduğunu görüyoruz. Suriye’nin kuzeyinde geliştirdiğimiz demokratik ulus bir projedir. Suriye’nin tüm bölgelerinde bu proje uygulanmalıdır. Örneğin Dürziler, farklı özelliklere sahip bir toplumdur. Suriye’nin tamamında Ermeni, Asuri, Süryani, İsmailî, Êzidî, Alevi gibi farklı birçok inanç ve kültür grubu var. Bu yüzden tüm bu toplumsal ve etnik yapıların haklarını koruyacak bir sisteme ihtiyaç vardır.”
“Bununla birlikte Suriye toplumunun çoğu rejimi kabul etmiyor. Kuzey ve Doğu Suriye’de 6 milyondan fazla kişi yaşıyor. Tebqa, Reqa, Derazor ve Minbic olmak üzere bölgede yaşayan halklar, Türk işgalini ve rejim egemenliğini reddediyor. Demokratik bir sisteme sahip, birlik olmuş bir Suriye istiyorlar.”
DIŞ HABERLER