Bütün ekonomik varlığını ‘mermi-ekmek’ ikilemi içinde savaş ve ranta ayıran Türkiye, 2024 yılını yoksulların daha dibe itildiği krizlerle boğuştu. Ekonomideki çöküşün hamasetle üstü örtülmek istense de mızrak çuvala sığmadı. İş cinayetlerinde bir kez daha zirveyi yakalayan Türkiye, çocuk emeği sömürüsünü bir devlet politikası haline getirirken, 2024 özellikle madenlerde ve metal işkolunda işçi sınıfının ses getiren eylemleriyle karakterize oldu.
Türkiye ekonomisinin her ne pahasına olursa olsun yüksek oranda büyütülmesi stratejisi 22 yıllık AKP iktidarlarının temel stratejisi oldu. 2009 ve 2018 gibi istisnai yıllar dışında bu amaca büyük ölçüde erişildi. Ancak 2017’de başlayan Partili Cumhurbaşkanlığı rejimi altında büyüme hızı yavaşladı, 2024 yılının ikinci çeyreğinden itibaren küçülmeye varıldı.
Bu durum Türkiye ekonomisinin teknik olarak resesyona girdiğini gösteriyor. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış sanayi üretim endeksinin 2024 üçüncü çeyrek ortalaması 2024 ikinci çeyrek ortalamasının yüzde 1,3 altında kaldı. İkinci çeyrek sanayi üretim endeksi ortalaması ise birinci çeyreğin yüzde 4,1 altındaydı. Dahası sanayideki bu küçülme son çeyrekte de sürdü. Sanayideki bu küçülme ekonomik büyümenin nitelik olarak düşük nitelikte gerçekleştiğinin ve güvenceli istihdamın düşüklüğünün, emekçilerin gelirlerinin azaldığının ve işsizliğin hızla arttığının işaretleridir.
Nitekim ekonomi resesyona girerken, işçi sınıfının milli gelirden aldığı payın azalarak, ikinci çeyrekte yüzde 40,4’den üçüncü çeyrekte yüzde 36,4’e düşmesi gelir dağılımının işçi sınıfı aleyhine olmak üzere daha da kötüleştiğini göstermektedir.
Geniş tanımlı işsizlik patladı
Özellikle de sanayi üretiminin küçülmesiyle birlikte, işsizlik rakamlarında da tekrar artış ortaya çıktı. Ekim ayında yaklaşık 1 milyon emekçi daha şu biçimlerde işsiz kaldı: 519 bin işçi (yüzde 52,4) çalışma isteği olduğu halde iş aramaktan vazgeçti (potansiyel işgücü); 411 bin kişi (yüzde 41,5) istediği süre kadar çalışamadı (zamana bağlı eksik istihdam) ve 61 bin kişi (yüzde 6,2) işsiz kaldı.
Toplumsal cinsiyet eşitsizliği istihdama da yansıdı ve ekim ayında ülke genelinde ortalama istihdam oranı yüzde 49,9 olurken, bu erkeklerde yüzde 67,4; buna karşılık kadınlarda yüzde 32,8 oldu.
Öte yandan, Türkiye kayıt dışı çalışmada OECD ülkeleri arasında Meksika, Kolombiya, Kosta Rika ve Şili’nin ardından yüzde 27,3’le beşinci sırada yer aldı.
2024: Yüksek enflasyon
TÜİK verilerine göre, Kasım ayında enflasyon her ne kadar yıllık olarak yüzde 47,09’a düşse de 12 aylık ortalama yüzde 60’ın üzerinde kaldı. ENAG’a göre ise Kasım’da yıllık enflasyon yüzde 86.76 idi. Ayrıca TÜİK verilerinde de gıda enflasyonunun TÜFE’nin üzerinde seyretmesi, halkın özellikle de güvenilir gıdaya erişiminin giderek zorlaştığını gösterdi.
Resmi enflasyonun Kasım ayında sağlıkta yüzde 52,84, konutta yüzde 74,45 ve eğitimde yüzde 92,49 olması, asgari ücretliler başta olmak üzere işçi sınıfının bu hizmetleri almakta zorlandığını ortaya koydu. Enflasyon oranları açısından Türkiye OECD ülkeleri arasında uzunca bir süredir açık ara birinci konumda.
2024: Vergi adaletsizliği
Adaletsiz olduğu herkesçe kabul edilen ve toplam vergi gelirleri içindeki payı üçte ikiyi aşan dolaylı vergilerin çok büyük bir kısmını ödeyen emekçiler gelir vergisinin de üçte ikisini öderken, aynı zamanda yıllardır düzeltilmeyen gelir vergisi tarifesi çarpıklığı yüzünden ilave olarak vergilendiriliyorlar ve aldıkları ücret zamlarının bir kısmı yılın ortalarından itibaren kendilerinden geri alınıyor. Öyle ki, toplam verginin neredeyse yüzde 90’ı aslında alt ve orta gelirlilerin cebinden çıkıyor.
2024: Yoksulların yılı
TÜİK verilerine göre, 2023 yılında Türkiye’de en zengin yüzde 20 milli gelirin yüzde 49,8’ini alıyor. En zengin yüzde 10 en yoksul yüzde 10’dan ortalama 15 kat daha fazla gelir elde etti. Ortanca (medyan) gelirin yüzde 60’ı biçiminde hesaplanan göreli yoksulluk oranı ise yüzde 21,7 oldu. Öyle ki en zengin yüzde 1 toplam servetin yüzde 37’si ve en zengin yüzde 10, yüzde 68’ini aldı. TÜİK’e göre bölgeler arasında kişi başına gelir farklılıkları da giderek arttı ve Kürtlerin ağırlıkla yaşadığı illerdeki kişi başı gelir Marmara’dakinin üçte birine kadar geriledi.
Türkiye, işçi ücretlerinin milli gelir içindeki payı açısından da Avrupa’da milli gelirden en az pay alan ülke oldu (yüzde 35,6). Üstelik bu pay için işçiler haftada 44,2 saat çalışıyor. Asgari ücretlilerin toplam ücretliler içindeki oranının yüzde 50’yi bulduğu Türkiye işçi sınıfı OECD’nin en düşük beşinci asgari ücretini alıyor. Bu da ülkedeki yoksulluğu daha da derinleştirirken, çalışan yoksulluğunu da görülmemiş ölçüde artırıyor.
Emekli yoksulluğu
2002’de ortalama emekli aylıkları asgari ücretin yüzde 22 ve 2003’te yüzde 36 üzerindeydi. 2018’den sonra asgari ücretin altına düştü. 2023 yılında ortalama emekli aylığı asgari ücretin yüzde 26’sı olmuştu. Kadın ve çocuklarda da durum farklı değil. Türkiye’de her üç kadından sadece biri istihdam ediliyor. Göreli yoksulluk içindeki yüzde pay açısından (2019-2021) çocuk yoksulluğu sıralamasında Türkiye, Kolombiya’dan sonra ikinci sırada yer alıyor. Buna göre her 1000 çocuktan 338’i yoksulluk çekiyor.
2024: Asgari ücrette sefalet
Nisan 2024’te açlık sınırının altına düşen asgari ücret, Kasım ayı itibarıyla yoksulluk sınırının neredeyse dört kat altında kaldı. Net 17.002 TL olan asgari ücretin 7.296 TL’si 11 ayda enflasyon nedeniyle eridi ve asgari ücretlinin satın alma gücü 9.706 TL’ye geriledi. 2025 yılı için asgari ücrete yüzde 29 ve altında zam yapılırsa, asgari ücretliler yılın ilk ayından itibaren açlık sınırının altında yaşamaya devam edecekler. Yüzde 40 ve altında zam yapılırsa haziran ayında; yüzde 50 ve altında zam yapılırsa da ekim ayında açlık sınırının altına düşecektir.
2024: Bütçe açığında zirve
Genel devlet açığının GSYH’ya oranı 2022’de yüzde 2,1 iken 2023 yılında iki kattan fazla artarak yüzde 4,8’e çıktı. Merkezi Yönetim Bütçesi Açığı ise yüzde 4,9 oldu. Ocak-Ekim döneminde 1 trilyon 260 milyar TL bütçe açığı oluşurken, faiz ödemesi 1 trilyon 49 milyar TL olarak gerçekleşti. Merkez Bankası’na göre, 2023 Mayıs-2024 Temmuz döneminde uluslararası rezervler 46,6 milyar dolar arttı ancak bunun nedeni asıl olarak dış borçlardaki artış oldu. Zira ülkenin dış yükümlülüğü (borcu) bu dönemde 126,7 milyar dolar arttı.
2024: Taşımalı Döviz
Türkiye Venezüella’dan sonra dünyada en yüksek politika faizi uygulayan ülke konumunda. Döviz kurları ise uzunca bir süredir neredeyse sabit tutuldu. Bunun nedeni carry trade biçimindeki spekülatif döviz girişleri. İktidar yabancı kaynak ihtiyacını bu şekilde karşılama yoluna gitti. Bu süreçte carry trade yapanların yüzde 80’inin ise Türkler olduğu ortaya çıktı. Böylece Kur Korumalı Mevduat yoluyla büyük servetlerin sahipleri daha da zenginleştirildi.
2024: İşçi hakları
ITUC tarafından hazırlanan Küresel İşçi Hakları Endeksi’ne göre Türkiye, 2024’te işçilerin karşı karşıya kaldığı haksızlıklar bakımından önde gelen 10 ülke arasında yer alıyor. Türkiye işçi haklarının güvencede olmadığı 5’nci derecede “kırmızı” ülkeler arasında bulunuyor. İşçilerin en çok ihlal edilen hakları ise şöyle sıralanıyor: Grev hakkı, toplu sözleşme hakkı, sendika kurma ve üye olma hakkı, adalete erişim hakkı, sendikal örgütlenme hakkı, sivil özgürlük hakkı, toplanma ve ifade özgürlüğü hakkı. En son Birleşik Metal İş Sendikasının aldığı grev kararının Cumhurbaşkanı tarafından 2 ay ertelenmesi bu ihlallerin en somut örneklerinden biri oldu.
Savaşa harcanan kaynaklar artıyor
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nün (SIPRI) raporuna göre dünyada askeri harcamaların toplamı 2,4 trilyon doları aşarken, Türkiye’nin askeri harcamaları ise 2014-2023 arası bu yana yüzde 59 arttı. 2023’te Türkiye, 15,8 milyar dolarlık harcamayla, 2022’ye göre bir sıra yükselerek dünya genelinde 22’nci sırada yer aldı. Türkiye’nin askeri harcamaları 2023’te 2022’ye göre yüzde 37, 2014-2023 arası dönemde de yüzde 59 artış gösterdi. Bu arada Türkiye, savaş araçları alanında yatırımlarını artırdı. TSK’nin siparişleri yanında çoğu baskıcı rejimlerle yönetilen birçok ülkeye ihracatıyla sivrilen Bayraktar Holding’in sahipleri Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar ve Haluk Bayraktar, dünyanın en zenginleri listesine girdiler.
MESEM: Cinayet mahalli
Şirketlere ucuz çocuk emeği sağlamak için iktidarın icat ettiği Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) bünyesinde sömürülen çocuk sayısı giderek artıyor. MESEM’lerde 2020-21’de 159 bin 773 olan öğrenci sayısı, 2023-24’te 404 bin 756’ya yükselmiş durumda. Yoksul çocuklarını eğitimden koparan MESEM’e, ağır çalışma koşullarında çocukların canını da alıyor. 2024, MESEM cinayetlerinin arttığı bir yıl oldu. 22 Kasım’da yaşamını yitiren 14 yaşındaki Efe Baran Kazancı, MESEM bünyesinde iş cinayetiyle yaşamını yitiren 12. çocuk işçi oldu.
Çocuk emeği ve tatlı kârlar
Üretim maliyetini düşürüp kârı yükseltmeyi düşünen patronlar, güvencesiz emek ve çocuk işçiliğini çıkarlarına uygun buluyorlar. Bu ise okuldan kopan çocuk sayısını her yıl artırıyor. Eğitim Reformu Girişimi’nin 2023-2024 raporuna göre, çocukların yüzde 3,9’u, yani yaklaşık 612 bini eğitim dışında. Mûş, Agirî, Gümüşhane gibi illerde 15-17 yaş grubundaki yaklaşık her üç çocuktan biri okula gitmiyor. 6-17 yaş grubundaki 15 milyon çocuğun yarısı yoksulluk içerisinde. TÜİK’e göre de 15-17 yaş grubundaki her 3 erkek çocuktan 1’i çalışıyor. Türkiye’deki toplam çocuk işçi sayısı ise 2 milyonu bulmuş durumda.
Nourtani davası sürüncemede
Göçmen işçilerin yaşadığı vahşetin en dramatik örneği olan Vezir Mohammad Nourtani’nin davası 1 yıl boyunca sonuçlandırılamadı. 10 Kasım 2023’te Zonguldak’ta ormanlık alanda yakılmış halde cenazesi bulunan 3 çocuk babası Afganistan uyruklu Nourtani, ruhsatsız ocakta çalışırken fenalaşmış, ocak sahibi patronları tarafından araçla ormana götürülüp benzin dökülerek yakılmıştı. Sanıklar mahkemede suçu birbirlerine atarken, dava 2024’te sonuçlanmadı. Olay, Zonguldak madenlerindeki kaçak işçi gerçeğini de açığa çıkarmıştı.
İşyerleri mezbaha gibi
2024, iş cinayetleri açısından korkunç bir yıl oldu. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi’nin Kasım ayı iş cinayetleri raporuna göre, Aralık hesaplanmaksızın 2024’ün ilk on bir ayında en az bin 708 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Büyük bölümü inşaat, taşımacılık, tarım – orman işkolunda gerçekleşen cinayetlerde yaşamını yitirenlerin 68’i çocuktu. 2024’te iş cinayetlerinde ölenler arasında emeklilik yaşında olanların giderek artışı da, emeklilerin yoksulluğu ile ilgili önemli bir veriydi.
Altın uğruna yaşamlar söndü
2024 yılının en korkunç işçi katliamı Erzîngan Îlîç’te yaşandı. 13 Şubat 2024’te Îlîç Çöpler altın madeninde, siyanür liç işleminden sonra depolanan toprak yığınının saat heyelana dönüşmesi sonucunda yaklaşık 10 milyon metreküplük kütle 200 metrelik bir yamaçtan akarak 300 dönümlük bir alana yayılırken 9 işçi toprak altında kaldı. Toprak altındaki işçiler uzun süre çıkarılamazken, ilk işçiye 5 Nisan günü ulaşıldı; son cenaze ise 53 gün sonra çıkarılabildi. Yandaş şirket Çalık Holding ve Kanadalı SSR Mining Inc.’e ait olan Anagold Madencilik tarafından işletilen şirketin daha önce defalarca uyarıldığı, hatta bir süre önce siyanür havuzunun patladığı biliniyordu. Konuyla ilgili yargılama sürse de 2024’te herhangi bir sonuca ulaşılamadı. Geriye büyük bir ekolojik felaket ve 9 emekçinin mezarı kaldı.
AKP’li vekil direnişçi işçiler
İş güvenliği talep ettikleri ve sendikalı oldukları için işten çıkarılan Fernas Madencilik işçileri, 53 günlük direnişin ardından kazandı. Manisa’nın Soma ilçesinde faaliyet gösteren ve AKP’li na ait Fernas Madencilik’te çalışan işçiler Bağımsız Maden İşçileri Sendikası’na üye oldukları gerekçesiyle işten atılmış, bunun üzerine başlayan direniş, Ankara yürüyüşü ve Ankara’da yapılan eylemlerle devam etmişti. Gözaltılara rağmen eylemi sürdüren işçiler, sonunda haklarını kazandılar.
Polonez işçisi vazgeçmedi
İnsanca bir ücret, sosyal haklar, kötü muamele ve mobbinge son verilmesi gibi taleplerle Tek Gıda-İş Sendikası’nda örgütlenen işçilerden 15’inin,19 Temmuz günü işten çıkarılması Polonez sucuk fabrikasında büyük bir direnişin patlak vermesine sebep oldu. 150 günü aşkın süredir hava koşullar, gözaltılar ve polis-jandarma şiddetine rağmen direnen Polonez işçileri, 2024’ün en uzun süreli eylemini ortaya koydu. Yılın son günlerinde Ankara’ya yürüyüş başlatan işçiler, yine yol boyunca polisin saldırısına uğradı; ancak direniş bitirilemedi.