2024 yılında Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler önümüzdeki döneme, yıllara ve on yıllara damgasını vuracak kapsamda gelişmelerdir. Üçüncü Dünya Savaşı’nın İsrail-Filistin savaşıyla ivme kazanan boyutunun Ortadoğu’nun dengeleri üzerinde yol açtığı köklü değişikler yanı sıra uluslararası alana yönelik etkisi hayli yoğun oldu.
7 Ekim 2023’te Hamas’ın İsrailli sivillere yönelik saldırısı ve saldırı sonrası İsrail’in başlattığı karşı saldırı Hamas’ı ağır bir hezimete uğratmış bulunuyor. İsrail ile Hamas arasındaki savaşta Filistin halkı, Gazze halkı ağır bir yıkıma, büyük acılara ve büyük bir zulme maruz kaldı ve sorun da çözümsüzlük de tüm ağırlığı ile devam ediyor.
İsrail ile Hamas arasında başlayan savaş Filistin sahası ile sınırlı kalmadı. Lübnan’ı ve kısmen Suriye’yi de kapsadı. Hizbullah Lübnan’da ağır bir darbe aldı. Hizbullah’ın Lübnan da askeri ve siyasi olarak bir daha eski konumunu elde etmesi artık mümkün değil.
Sürecin Suriye boyutu ise Suriye Baas rejimin çöküşü ile sonuçlandı.
Çöküşün üstüne, Baas rejiminin üstüne selefi cihatçılar ikame edildi. Türkiye’de iktidar siyaset ve basının büyük ekseriyeti Suriye’de ve bölgede neo-Osmanlıcılık dönemi başladı havasına girdi.
AKP iktidarının Suriye’ye ve bölgeye yönelik neo-Osmanlı senaryosu tutar mı? Neo-Osmanlı senaryosu bir işgal senaryosudur, halklar ve ülkeler üzerinde sömürgeciliği egemen kılma senaryosudur. Mevcut Ortadoğu zemininde böyle bir senaryonun pratiğe geçirilmesi baskı politikalarıyla, iç savaş senaryolarıyla, mezhep savaşıyla, katliam ve ima uygulamalarıyla, bölgesel ve küresel düzeye de birçok aktörü karşına almakla ve Suriye gerçeğinde kopmuş baskıyla, insanlık dışı uygulamalarla ancak ayakta kalabilen, kendine bağlı işbirlikçi bir güçle mümkün olur. Bu doğrultuda yürüyen ve yürümeyi kendine hedef edecek bir Türkiye ayakta kalabilir mi? Ne dönem Yavuz Selim dönemidir ne Ortadoğu eski Ortadoğu’dur ve ne de dünya o dönemdeki dünyadır. Akıl dışılığı, karanlığı ve tehlikeyi idrak etmekte fayda var. İttihatçı ve neo-Osmanlıcı zihniyet Türkiye’ye bir şey kazandırmaz.
Türkiye Selefi cihatçı çeteleri peşi sıra organize edip Kürtlere saldırtıyor, Rojava’ya saldırtıyor, çete yapılarıyla süreci yönetmek, farklı din, inanç ve etnik kesimleri kuşatmaya almak, hedefe koymak, ortamı karanlığa boğmaktır ve mevcut durumda yapılan da budur.
Türkiye’nin bölgede pozitif rol oynama imkanları fazlasıyla vardı, eskisi kadar olmasa da belli oranda yine de var. Türkiye maalesef hem Kürt sorununda hem de bölgeye yönelik siyasetinde negatif pozisyon sergiledi. Gelinen aşamada pozisyonundan kaynaklı daha büyük çıkmazlarla karşı karşıya.
Sayın Abdullah Öcalan hem Kürt sorununda hem de bölgeye yönelik siyasette Türkiye’yi pozitif pozisyona çekmek için peş peşe çıkışlarda bulunuyor.
Sayın Abdullah Öcalan 28 Aralık’ta DEM Parti heyetiyle yaptığı görüşmede; dayatılan karanlık senaryolara karşı pozitif öneriler ve tutumların önemine dikkat çekiyor.
Sayın Öcalan, Kürt siyaseti hem tarihsel hem güncel olarak Kürt halkı üzerinde, insanlık değerleri üzerinde, halkların bir arada eşit ve özgür temeldeki birlikteliğine yönelik devreye konulan karanlık senaryolara karşı her zaman büyük bir mücadele içinde olmuşlar. karanlığa karşı yol gösterici fener olmuşlardır. Bu niteliklerinden dolayı çok ağır saldırılara, büyük kötülüklere ve komplolara sistematik biçimde maruz kalmışlardır.
Sayın Öcalan’a karşı devreye konulan Uluslararası Komplo ve akabinde devre konulan ve 26 yıldır sürdürülen İmralı tecridi, İmralı’daki insanlık dışı uygulamanın, katı izolasyon uygulamasını vicdanını kaybetmemiş herkesin, her bir insanın sayın Öcalan’ın maruz kaldığı kötülüğü rahat görebilir ve tutum geliştirebilir. Bu temelde bir tutum ve Öcalan’ın özgürlüğü yönünde bir tutum Kürt sorununun barışçı demokratik çözümüne hayati bir etkisi olacaktır.
Sayın Öcalan her fırsat bulduğunda Kürt sorununun barışçı demokratik temelde çözümünü, Türk ve Kürt halkının eşit özgür temelde birlikte yaşamını dile getiren ve bunun teorik, politik çerçevesini ve bu temelde Türk halkıyla Kürt halkının tarihsel bağını en kapsamlı biçimde tahlil eden liderdir. Düşüncesi Türk-Kürt ilişkilerin geleceği açısından temel perspektif niteliğinde.
Sayın Öcalan 23 Ekim’de yeğeni Ömer Öcalan’la ve yine 28 Aralık’ta DEM Parti heyetiyle yaptığı görüşmede gerekli koşullar sağlandığında Kürt sorununun siyasal, demokratik zeminde çözümü için üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceğini yeniden deklare etti.
Kürt sorununda çözümsüzlüğün her kesime yönelik bir faturası olmuştur, sürdürülmesi durumunda herkese daha ağırına mal olacaktır.
Sorunun çözümü mümkündür. Sorunun çözümüne yönelik en kapsayıcı, en gerçekçi, en özgürlükçü ve demokratik çözüm perspektifini sunan sayın Öcalan’dır. Öcalan’ın Kürt sorununun barışçı demokratik temelde çözümü yönünde büyük çabası, emeği ve yaklaşımı AKP iktidarı tarafından boşa çıkarılması, Türkiye’yi getirdiği nokta her yönüyle bir çıkmaz noktasıdır. Bundan çıkmak mümkündür, çıkmak için de herkese sorumluluk düşüyor.
Kürt halkı, Kürt siyaseti, Rojava, 2024 yıllını her alanda büyük bir mücadele içinde geçirdi. Tarihe ve insanlık değerlerine ruh veren bir direniş sergiledi. Bir özgürlük ekseni, demokrasi ekseni ve barış ekseni, karanlığa karşı bir aydınlık ekseni konumuyla sahiplenmeyi her yönüyle hak eden bir mücadeledir.