Tarım sigortası, “Ba’de harabi’l-basra”dır. Yani Basra harap olduktan sonra soruna el atma işidir. Esas olarak bunun öncesinde olası afetleri önlemek ve sel, zirai don, dolu gibi doğa olaylarına karşı korunmak için ne yapılmaktadır ne gibi önlemler alınmaktadır?
Abdullah Aysu
Tarım sektörü milyonlarca çiftçinin ekmek teknesi, geçim kaynağı; işi ve aşı. İstisnasız bütün halkın yaşamını sürdürebilmesi için beslendiği, karnın doyurulduğu önemli uğraş alanı.
2006 yılında 5488 sayılı Tarım Kanunu çıkarıldı. Kanunun 21.maddesi, “tarım için bütçeden ayrılacak kaynak gayri safi milli hasılanın yüzde 1’inden az olamaz” demesine karşın hiçbir yıl çiftçilere yüzde 1 oranında destek verilmedi. Destekler, en fazla yüzde 0,5’e ulaştı, o da bir yıl gecikmeli olarak ödendi. Verilen destekler çiftçilerin dişinin kovuğunu doldurmadı.
Desteklerin eksik verilmesi ve zamanında ödenmemesi nedeniyle çiftçi bankaya gitti, faizle borç aldı. Borç batağına sürüklendi. Çiftçi borçları şimdi gırtlağı aşmış, alt dudak altına dayanmış durumda. Bu gerçeği buraya vidalayalım.
2026 bütçesi ve tarım
2026 bütçesinde tarıma 186 milyar lira ayrıldı. 2026 yılı bütçesinde hiçbir şey üretmeden para kazanan faizcilere ayrılan pay, alın teri dökerek üreten çiftçiye ayrılan payın tam tamına 16 katı seviyesinde. Başka bir deyişle bütçede çiftçilere ayrılan pay, faizcilere ayrılan paranın yanında “devede kulak” kaldı. Hükümetin tarıma verdiği/vermediği önem kör gözüm parmağına misali açık seçik bir biçimde ortaya yere faş edildi.
Gelelim bütçeye
Bütçe; Türkiye kaynaklarının bir yıl boyunca nasıl değerlendirileceğinin/pay edileceğinin planlanması/belirlenmesidir.
Bu tanımın gereği olarak, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının hazırladığı 2026 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı hazırlandı. 30 Ekim 2025 tarihli Resmî Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı.
Bilindiği üzere 2025 yılı tarım destekleri için belirlenen bütçeden ayrılan pay 135 milyar liraydı. Yaşanan zirai don için ödenen 23 milyar 500 milyon liralık ilave destek ile 2025 yılının tarım desteği 158,6 milyar lira olarak gerçekleşecek.
2026 yılında, 2025 yılı için belirlenen 135 milyar liralık desteğe göre yüzde 24,2 oranında artışla 167,6 milyar lira olarak belirlendi. Ancak 2025 yılının zirai don ekli (23,5 milyar) destekleme bütçesine göre ise gerçekleşen artış yüzde 5,7 seviyesinde kaldı.
2026 için hazırlanan programda yer alan tarımsal desteklerle ilgili tablo incelendiğinde 2024 ve 2025 yılında çiftçilere ödenen mazot desteği, gübre desteği gibi hayati kalemlerin yanında, fındık için alan bazlı destek ile 17 ürüne verilen fark ödemesi/prim desteği için 2026 bütçesine ödenek konmadı. Bu destekler kaldırıldı.
Alan bazlı destek
Alan bazlı destek, 2024 yılında toplamda 22 milyar 447 milyon lira idi, 2025 yılı için 32 milyar 175 milyon lira civarında olacak. 2026 yılı bütçesinde ise alan bazlı destek daha önce belirttiğimiz gibi yer almıyor.
Türkiye birçok ürün üretim sıralamasında dünyada birinci, bazı ürünlerde ikinci, yine bazı ürünlerde 3’ncü ve 4’ncü sıralarda. Fakat bu açık ara fazla ürettiğimiz ürünlerin dünyadaki fiyatını belirlemede esamemiz okunmuyor. Fiyatları küresel gıda şirketleri belirliyor.
Bilindiği üzere dünya üretiminde açık ara birinci olduğumuz fındığın dünya genelindeki fiyatını biz değil küresel fındık şirketi belirliyor.
Fındık bizim alan desteği verdiğimiz bir ürün. İlk olarak 2009 yılında dekar başına 150 lira destek vererek fındık alan desteği kapsamına alınmıştı. Ağır aksak da olsa, 16 yıl fındığa alan bazlı destek verildi. Şimdi 2026 yılı bütçesinde fındığa alan bazlı destek kaldırıldı.
Fındıktaki alan bazlı destek 2010, 2011, 2012 yıllarında artırılmadı, 150 lira olarak kaldı. 2013 yılında 160 liraya, 2014 yılında ise 170 liraya yükseltildi, 10 yılda hiç artırılmadı 170 lira olarak yerinde saydı. Yerinde sayan alan bazlı destek 2026 yılı itibarıyla artık verilmeyecek.
Fındıkta uygulanan alan bazlı destek sürecinde, fındık fiyatları küresel fındık şirketi lehine düşük belirlendi. Küresel şirket fındık alanında egemenliğini bu zaman zarfında kurdu.
Fındık piyasasında şirketler egemenlik kursun diye rakipleri olabilecek FİSKOBİRLİK destekleri kesildi, üretici fiyatları alan bazlı destek ile oyalanarak uzun yıllar düşük belirlendi. Böylelikle küresel fındık şirketi Türkiye’nin en yüksek fındık alıcısı ve fiyat belirleyicisi durumuna geldi/getirildi. Şirket fındık piyasasında kontrolü ele geçirdi. 2025 yılı sezonunda zirai don nedeniyle rekoltenin düşmesi sonucunda fındık fiyatları yükselince, şirket, şimdi de “ben Türkiye’den fındık almıyorum” diyerek, fiyatı baskılamaya başladı. Fındıkta uygulanan bu yanlı ve yanlış politikalar sonucunda fındığımız bize el oldu, fındığımızı el almaz oldu.
Böylece geneldeki “ne olacak memleketin haline” özelde “ne olacak fındıkçının hali” de eklenmiş oldu. Fındık üreticisi çiftçilerin de geleceği iyiden iyiye belirsiz bir hal aldı.
Mazot desteği yok
Çiftçiye 2024 yılında 14 milyar 829 milyon lira mazot desteği ödendi, 2025 yılı ile ilgili yaklaşık 19 milyar 724 milyon lira mazot desteği verilecek. Mazot desteğine bu bütçede yer verilmedi, 2026 yılında ödenmeyecek. Neredeyse yılın her ayı mazota zam geliyor. Yılda 3,5 milyar litre mazot kullanmak zorunda olan çiftçi bununla nasıl baş edecek? Orası belli değil. Bu konuda bir açıklık, açıklama ve çözüm yok!
Gübre desteği yok
Gübre için 2024 yılı bütçesinden çiftçilere 4 milyon 965 milyon lira destek verildi. 2025 yılı bütçesinden 8 milyar 281 milyon lira ödenecek. 2026 yılı bütçesinde gübre desteği de yer almıyor. Her ekim ve bahar kullanım dönemlerinde zamlanan ve yıllık yaklaşık 5 milyon ton gübre kullanmak durumunda olan çiftçi, bunun üstesinden nasıl gelecek? O da meçhul, çözüm yok, belirtilmemiş, bilinmiyor.
Çay budama tazminatı var
Kaliteli çay yaprağı elde etmek için çaylıklar budanmaktadır. Bunun için ödenen “Çay Budama Tazminat ve Masrafları” adı altında telafi edici ödemeler yapılmaktadır. Bu amaçla üreticilere 2024 yılında 1 milyar 610 milyon lira, 2025 yılında 2 milyar 307 milyon lira verildi. 2026 yılında yüzde 11,4 artışla 2 milyar 584 milyon lira ödenmesi öngörülüyor. Artış az olmakla birlikte devam ediyor olması önemli, ama bu telafi edici ödeme çay üreticilerinin yıllardır birikmiş sorunları için ağıza bir parmak bal bile olmadığını buraya not etmeliyiz.
Fark ödemesi var mı yok mu?
Çiftçilerin elde ettiği ürününe devlet tarafından kilo başına bir kısım destek verilmekteydi. Buna resmiyette fark ödemesi, köylümüz pirim demekteydi. Fark ödemesi veya pirim her ne dersek diyelim 17 ürün için ağıza çalınan bir parmak bal da kesildi. Başka bir deyişle 2026 yılı bütçesinde fark/pirim ödemesi için de tarım bütçesinde bir ödenek yok.
Ancak, “her yıl, fark ödemesi kapsamına alınacak ürünler ve ödeme miktarı, Tarım ve Orman Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından ayrıca teklif edilir”, ‘belli belirsiz’ bir cümle var, yani fark ödemleri keyfe keder bırakılıyor. ‘Ne olur ne olmaz’ babında orada dursun diye bir cümle kurulmuş sanki. Siz buna verilmeyeceğinin diplomatik dili kurulmuş da diyebilirsiniz.
Evet. Fark ödemesi, destek bütçesinin yüzde 30’unu oluşturuyordu, o da alan bazlı ödemelerinin kaldırılması gibi kırpılıp yıldız yapılmış. Fark ödemesi yapılan 17 ürün de şunlardı: hububat, bakliyat, çay, kütlü pamuk, zeytinyağı, dane zeytin, ayçiçeği, soya fasulyesi, kanola, aspir ve dane mısır.
Bu fark ödemeleriyle arz açığı ürünler desteklenerek teşvik ediliyordu. Üretimde devamlılığa bir nebze destek veriyordu. Şimdi o da yok artık. Bu durumdan en fazla etkilenecek olan hububat ve bakliyat üreticileri olacak, onlar da toprakların yüzde 70’ni ekip biçen çiftçilerdir.
Hayvancılıkta ithalat girdabından çıkılamıyor
Hayvancılık destek ödemelerinde 2025’te olduğu gibi 2026’da yüzde 31 artış belirlenmiş. Seyir şöyle; 2024 yılında toplamda 21 milyar 316 milyon lira idi. 2025 yılında 31 artışla 27 milyar 950 milyon liraya çıkarıldı. 2026 yılı için yine yüzde 31 artışla 36 milyar 615 milyon lira olarak uygulanacak. Bu destek miktarı toplam desteğin yüzde 21,8’ i kadar. Elbette bu miktar az. Çünkü hayvancılıkta sorun çok. Yem fiyatlarının yükselmesi durmak bilmiyor. Bedava yem varlığı olan mera hayvancılığına dönülmüyor. Mevcut meralar enerji ve maden ve inşaat sektörü tarafından talan ve tahrip ediliyor, önüne geçilmiyor. Hala kapalı alan hayvancılığında ısrar ediliyor. Uygulanagelen bu politikalar, on yıllardır ne hayvan yetiştiricisine kazandırdı ne ülke insanına sağlıklı ve ucuz hayvansal gıda sağladı. Üstelik her geçen yıl ülke olarak yeterlilikten uzaklaştırıldık, hayvancılıkta ithalat girdabına kapıldık, kurtulamıyoruz. Hayvancılıktaki yanlış politikalarda ısrar sürüyor.
Tarım sigortaları desteği
Çiftçilerimizden sigorta yaptıran çiftçilerimizin primlerinin bir kısmı destekleniyor. Tarım sigortası destekleme oranlarına baktığımızda, 2024 yılında 12 milyar 717 milyon lira olan destek miktarı 2025’te 19 milyar 200 milyon liraya, 2026 yılı için 23 milyar lira olarak belirlenmiş. Bu veriler bize tarım sigortası desteğinin her yıl arttığını gösteriyor.
Tarım sigortası, “Ba’de harabi’l-basra”dır. Yani Basra harap olduktan sonra soruna el atma işidir. Esas olarak bunun öncesinde olası afetleri önlemek ve sel, zirai don, dolu gibi doğa olaylarına karşı korunmak için ne yapılmaktadır ne gibi önlemler alınmaktadır? Bunun için bütçede ne kadar ve ne/neler adı altında neden bir pay ayrılmamaktadır? Basra harap olduktan sonra (afet olduktan sonra) hem çiftçi perişan oluyor hem ülke ekonomisi zarar görüyor hem devletin hazinesinden ayrıca para çıkıyor…
Diğer destekler
Tarımın derdi büyük, fonksiyonu fazla, yararı çok. Bunun için destekleme kalemleri de fazla. İhmale gelmez, ihmali daha büyük sıkıntılara yol açar, açmakta da. Doğru, yeterli önemin ve desteğin verilmesi halinde toplumun topyekûn yaşam kalitesi artar.
2026 yılı bütçesinde sertifikalı tohum üretim, sertifikalı fidan üretim, tarımsal yayın danışmanlık, Çiftçilik Muhasebe Veri Ağı (ÇMVA), Ar Ge, lisanslı depoculuk, tarımsal sulama elektrik desteği, tarımsal sulama amaçlı su kullanımı hizmet bedeli gibi diğer tarımsal amaçlı desteklerde önceki yıllara göre ciddi azalma var. Azalma yüzde 81,5 düzeyinde.
Bu kalemlerin pek çoğu eleştirilen, şirketlerden yana desteklerdi. Bunların yerine doğru politikalar ikame edilecek mi? Örneğin, yerel tohum ve kooperatifler desteklenecek mi? Kooperatifler için soğuk hava depoları, ürün depoları inşa edilmesi, AR-GE’nin kamu tarafından yapılması ve geliştirilmesi, tarımda kullanılacak elektriğin devlet tarafından üretilip sağlanması ve bu kalemlere sübvansiyon uygulanması, sulama sularının ücretsiz verilmesi gibi.
Bu saydıklarım bütçede ezelden beri olmayan kalemler. Bunların üzerinde düşünmek tarım, tarımcı ve memleket yararına olacaktır.
Bir de Meclis’te kurulan ve devam eden “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” var. Bu komisyon çözüm çabalarını sürdürmektedir. Çatışma ortamı süresince olan tahribatların onarılması, üretme halinin yeniden inşa edilmesi için gereken destekler ile ilgili bir projeksiyon var mıdır? Bütçede yok. Bu komisyon olmasa da buraya ilişkin bir projeksiyona ihtiyaç yok mu?
Evet. Bütçe ile ilgili epey karamsar bir tablo çizmiş gibi oldum. Ama gerçekliğimiz bu. Yine de çok karamsar olmayalım. Köklü, radikal ve uzun vadeli bağımsız, demokratik programlar çıkararak yola çıkalım. Çünkü çözüm var, çözüm yanı başımızda, elimizin altında. Toprak var, bilgi sahibi elemanlar var, tecrübeli ve birikimli çiftçiler var. İş helvayı yapmaya kalıyor.
Kabul edelim. 2026 yılı için belirlenen bütçe toplam miktar olarak küresel rekabet yeteneği sağlamaktan uzak. Kaldırılan destek kalemleri tarımcıyı ağır biçimde budamış, kolsuz, kanatsız bırakacak nitelikte. Bu bütçenin yeniden gözden geçirilmesi gerek.
Ve,
– Destek miktarı, tarım kanunun öngördüğü miktar oranında arttırılmalı,
– Belirlenen destekler bir yıl gecikmeli değil belirlendiği üretim sezonun başlangıcında bir seferde verilmeli,
– Kaldırılan mazot, gübre, alan ve fark ödemeleri destek kalemleri güncellenmeli, yani artırılarak verilmeli,
Ayrıca ek olarak;
– Birikmiş çiftçi borçları silinmeli,
– Ürün fiyat politikaları maliyet+%25 kazanç+ insanca yaşam payı ile birlikte belirlenerek desteklenmelidir.
– Uzun vadede Türkiye tarımının gerçekliğine uygun bağımsız, demokratik, sosyal bir tarım programı çıkarılıp uygulanmalı.









