• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
8 Aralık 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Mustafa Durmuş

2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin Analizi (1): Yeni bir bütçe paradigmasına ihtiyaç var!

8 Aralık 2025 Pazartesi - 18:22
Kategori: Mustafa Durmuş, Yazarlar
2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin Analizi (1): Yeni bir bütçe paradigmasına ihtiyaç var!

2026 yılı bütçesi bugün Meclis Genel Kuruluna geldi. Normal koşullarda 20 gün boyunca tartışılacak ve sonra oylanacak. 5018 Sayılı Kanun’a göre bütçede harcama artırıcı değişikliklerin yapılması mümkün görünmediğinden, muhalefet partilerinin sözcüleri öneride bulunmaktan daha çok bütçe üzerinden iktidarı eleştirecekler ve ülkenin diğer sıcak gündemlerini tartışacaklar.

Biz bu yazı dizisinde bütçeyi çok yönlü olarak ele alacak ve ilk bölümde bütçenin ekonomi ve emekçiler ve bir bütün olarak toplum açısından önemini anlatacağız.

Bütçeler ‘Sosyal Sözleşme’nin yıllık olarak düzenlenmiş halidir

Devlet bütçelerine ilişkin hususlar toplumun çok ilgisini çeken hususlar olmasa da toplumu düşündüğümüzden çok daha fazla etkilerler. Çünkü bir hükümetin; kimin hangi vergileri ödeyeceği, kimin hangi hizmetlerden yararlanacağı ve ne kadar borç alınacağına ilişkin olarak aldığı kararlar; sadece ekonomi üzerinde değil, aynı zamanda insanların gelirleri ve refahları üzerinde de büyük bir etkiye sahiptir.

Bütçeler ayrıca bir toplumun daha eşit mi olacağı, yoksa sosyal olarak bölünmüş mü kalacağı ve dezavantajlı gruplar da dahil olmak üzere toplumun daha iyi bir yaşam için gerçek imkanlara sahip olup olmayacağı konusunda da etkilidir.

Böylece bir siyasal iktidarın vergilendirme, harcama yapma ve borçlanma açılarından niyetini ortaya koyan hükümet bütçeleri, kamu kaynaklarının nasıl artırılacağına ve harcanacağına dair bir belge olarak, bir devleti ve vatandaşlarını birbirine bağlayan ‘sosyal sözleşme’nin yıllık olarak düzenlenen belgesi gibidir. Ayrıca kaynakları (yeniden) dağıtmanın bir yolu olarak, siyasi müzakerenin ve hesap verebilirliğin sağlanması için kilit bir arenadır.

Bütçeler çok önemli bir siyasi, hukuki, iktisadi ve yönetsel belgelerdir

Çünkü:

  • Siyasal iktidarlara ve devletin tüm kurumlarına, yapacağı harcamalar ve toplayacağı vergi gelirleri açısından yasallık (meşruiyet) kazandırırlar.
  • Egemen- yöneten sınıfların en önemli ekonomi ve maliye politikası, sermaye ve servetin yeniden üretimi ve gelirin yeniden bölüşümünün aracı olarak işlev görürler.
  • Ülkedeki rejimin ve siyasal iktidarların demokratik ve sosyal hak ve özgürlükler konusundaki duruşunun en önemli göstergesidir.
  • Önümüzdeki yıl için 19 trilyon TL’ye yakın bir harcamanın yapılmasına ve 16 trilyon TL’den fazla kamu gelirinin tahsilatına izin verdiğinden, 2026 yılı bütçesi sosyal sınıflar ve farklı kimlikler arasındaki mücadelenin en önemli alanlarından biridir.

Yani bütçe bir kanun, bir politik belge olduğu kadar hem harcamalar hem vergiler hem de borçlanma boyutlarıyla ekonominin bütünü ve toplumsal sınıflar ve kesimler üzerinde çok önemli etkilere neden olan bir siyaset aracıdır.

Neo liberal bütçe anlayışı egemenlerin çıkarlarını korumayı amaçlar!

Kamu maliyesi ve devlet bütçesine yönelik mevcut neo liberal yaklaşım ise ‘makroekonomik istikrar’ ve ‘mali disiplin’e yoğun bir şekilde odaklanır. Oysa bütçe aynı zamanda çok önemli kaynak tahsisi ve yeniden bölüştürücü etkileri olan bir araçtır. Bu yüzden de bütçelerin sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve siyasal yönlerden de ele alınması gerekir. Bu da bütçelerin sadece “iktisadi” değil, “adalet, demokrasi, insan hakları ve toplumsal barış” açılarından da ele alınmasını gerekli kılar.

Bu yaklaşım, kalıcı yoksulluk, artan eşitsizlikler ve adaletsizlikler ve çevresel tahribat gibi devam eden küresel ve yerel sorunlar karşısında ve kuşkusuz aşırı sağcı popülist otoriterliğin ve yeni faşizmin yükselişine bir yanıt olması anlamında, özellikle önemlidir.

Jeopolitik gerginliklerin arttığı bir dönem bütçesi

Bir başka anlatımla, 2026 merkezi yönetim bütçesi varoluşsal bir acil durumla karşı karşıya olduğumuz bir dönemde TBMM’de görüşülüyor. Bu dönem, uluslararası gerginliklerin ve savaşların yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde eşitsizlik ve yoksulluk artarken, liberal demokrasiler birer birer ortadan kalkmaya başladı.

Türkiye’de ise 22 yıldır sürdürülen neo liberal politikalar ülkeyi ciddi ekonomik krizlerin içine sürükledi. Aynı zamanda, vergi adaletini daha da kötüleştirdi: büyük sermaye şirketlerine hala çok hoşgörülü davranılıyor, onlardan ve zengin bireylerden yeterince vergi alınmıyor. Bu kesimlerin, gelirleri ve kazançları dikkate alındığında, karşılaştıkları vergi yükünün çoğu emekçilerin katlandığı vergi yükünden çok daha düşük olduğu görülüyor.

Bu politikalar, çoğu emekçinin, yoksul köylünün, küçük esnafın ve küçük işletme sahiplerinin, devlete ve demokrasiye olan inancını ciddi ölçüde sarstı. Bunun sonucunda aşırı sağcı otoriterliğin demokrasiye yönelik tehditleriyle karşı karşıyayız.

Ayrıca faşizm gibi açık bir diktatörlüğün önlenebilmesi, ekonomilerin toparlanabilmesi, eşitsizliğin azaltılabilmesi ve finansal piyasaların yeniden düzenlenebilmesi için bu politik ve ekonomik paradigmanın sona erdirilmesi ve bunların yerini emek ve doğadan yana, demokratik, kadını güçlendiren, eşitlikçi ve adaletçi yeni bir paradigmanın alması şart gözüküyor.

Kısaca, devlet, demokrasi ve piyasalar başarısız olduklarında, halkların geçimlerini sürdürebilmesi giderek zorlaştığında ve ekolojik yıkım arttığında, tüm bunlara yol açan kapitalist düzeni radikal bir dönüşüme uğratmanın ve yeni paradigmayı hayata geçirmenin zamanı gelmiş demektir.

Yeni bir bütçe paradigmasına ihtiyaç var

Kısaca ülkede artık kamu politikaları, kamu maliyesi ve devlet bütçelerine ilişkin yeni bir paradigmaya ihtiyaç var. Çünkü mevcut kamu maliyesi ve devlet bütçeleri alanındaki mevcut düşünce ve uygulama artık toplumsal ihtiyaçlara cevap vermiyor. Şöyle ki:

Mevcut paradigma toplumsal sorunların çözümünden ziyade mali disipline ve ekonomik büyümeye aşırı vurgu yapıyor

Böyle olunca da devlet bütçeleriyle ilgili kamuoyu tartışmaları, çok dar bir şekilde iki konuya odaklanma eğiliminde oluyor: “bütçe açığı” ve “ekonomik büyüme”.

İşin gerçeği, dünya çapındaki maliye politikaları, genellikle mali disiplini sürdürme sloganları tarafından belirleniyor (yani düşük bütçe açığı ve borç seviyelerine ve özel yatırımı ve dolayısıyla büyümeyi teşvik etmek için vergileri düşük tutmaya odaklanmak). Bu tercih, iktidarların sahip olduğu mali alanın kapsamını sınırlıyor ve gelirin yeniden bölüşümü ve kaliteli ücretsiz kamusal hizmetlerin sunulması gibi konuları ikincilleştiriyor.

Oysa mali disiplin ve ekonomik büyüme önemli olsa da tek başına insanların yaşamlarında mutlaka iyileşmelere yol açmadığı için bunların bütçe politikalarının tek amacı olarak kabul edilmesi söz konusu olmamalıdır.

Keza bütçe açığı vererek toplam talep, gelir ve istihdam artırılabilir. Üstelik enflasyonun artması da şart değildir. Ancak buna uluslararası finans kapital ve onun yerli işbirlikçisi ulusal hükümetler karşı çıkarlar. Bu nedenle halka kemer sıktırırlar. Zira “kemer sıkma” bir tür uluslararası finans kapitalin emirlerini yerine getirme işidir. Bu yolla aynı zamanda ekonomiyi de kontrolü altına alır.

Bir başka anlatımla bütçe açığı, ileri sürüldüğü gibi, her zaman ekonomi üzerinde kötü etkilere sahip değildir. Öyle ki toplam talebin yetersiz, işsizliğin çok yüksek ve âtıl kapasitenin bulunduğu bir ekonomide özel yatırımları dışlama etkisi ortaya çıkmaz. Zira sabit bir tasarruf havuzu olmadığından, kamu harcamaları arttığında özel yatırımlar bu havuzdan payını alırlar. Tasarruflar gelirle, bu toplam taleple, bu da bütçe açığıyla büyür. Enflasyon oluşmaz zira ekonomide yüksek işsizlik mevcuttur. Toplam talepteki bir artış fiyat artışından ziyade hâsıla artışıyla sonuçlanır. (1)

Maliyet ve faydaların adaletsiz dağılımı söz konusudur

Bütçe politikaları, toplumun daha yoksul ve marjinalleşmiş ezilen kesimlerini de kapsayan emekçi sınıflar yerine, sermaye sınıfının ve onların güçlü siyasal aktörlerinin çıkarlarını desteklemek için kullanılır.

Örneğin ülkede, yoksullar (kayıt dışı olarak çalışsalar bile), gelirlerinin daha yüksek bir kısmını dolaylı vergi (KDV ve ÖTV) ve kamu fiyatlaması olarak öderken, zengin bireylerin ve büyük şirketlerin (son zamanlarda Man Adası ve Panama Belgeleri sızıntılarında bolca belgelendiği gibi), servetlerini ve kârlarını vergi cennetlerinde saklamak için yasal boşluklardan yararlanmalarına veya mali fayda ve teşvik elde etmek için lobicilik ve nüfuzlarını kullanmalarına izin veriliyor.

Benzer bir şekilde, güçlü siyasi aktörler, kaynak tahsisi mekanizmasını, halkları yoksullaştırmak pahasına ama kendi destekçilerinin yararına olacak şekilde etkilerken, zayıf tedarik sistemleri ve yozlaşmış kamu görevlileri ile büyük müteahhitler arasındaki gizli anlaşmalar genellikle düşük kaliteli, yüksek fiyatlı sermaye yatırım projeleriyle sonuçlanıyor. Böylece bu projelerden beklenen sosyal fayda, sosyal maliyetin çok gerisinde kalıyor.

Geniş tartışma ve müzakere için yurttaşların söz hakkı yok!

Genel olarak, hükümetlerin politika tercihleri ve bunların bütçesel etkileri hakkındaki kamuoyu tartışması sıradan yurttaşlara ve emek ve meslek örgütlerine kapalıdır. Politikalar ve bütçeler hakkındaki kararlar, ortalama yurttaşların (sadece yoksul ve marjinalleştirilmiş kesimler değil) büyük ölçüde dışlandığı süreçlerde belirleniyor.

Politikalar ve bütçeler hakkında kamuya açık bilgiler, anlamlı tartışma ve müzakerelere yol açmıyor. Yani toplumdaki tüm aktörlerin görüş oluşturabildiği ve karar almaya katkıda bulunabildiği ve hükümetlerin kararlarını kamusal alanda gerekçelendirmesi ve savunması gereken süreçler mevcut değil.

Bütçe reformlarına aşırı teknik bir yaklaşım söz konusu

Kamu Mali Yönetiminin mevcut “paradigması”, asgari düzeyde korunması gereken temel sağlık ve eğitim gibi bütçe kalemleri dışında, kamu kaynaklarının nasıl tahsis edildiği veya harcandığı konusunda sözde nötr kalma eğilimindedir. Orta Vadeli Program’a bağlı hareket etme zorunluluğu, bu reformların teknik yönlerine odaklanılmasıyla ve bunların devletin yürütme kolu içinde gerçekleşmesiyle sınırlı kalmaktadır.

Devam edecek…

Anahtar sözcükler: 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi, Bütçe açığı, Ekonomik büyüme, Neo liberal bütçe anlayışı.

Dip notlar:

(1)Prabhat Patnaik, The perversity of the neo-liberal fiscal regime, https://mronline.org (3 January 2020).

 

8 Aralık 2025

 

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Japonya’da 7.6 büyüklüğünde deprem

Sonraki Haber

Hatimoğulları: Çoğulculuk tehdit değil, barışçıl ve adil geleceğin temelidir

Sonraki Haber
Hatimoğulları: Çoğulculuk tehdit değil, barışçıl ve adil geleceğin temelidir

Hatimoğulları: Çoğulculuk tehdit değil, barışçıl ve adil geleceğin temelidir

SON HABERLER

Hatimoğulları: Çoğulculuk tehdit değil, barışçıl ve adil geleceğin temelidir

Hatimoğulları: Çoğulculuk tehdit değil, barışçıl ve adil geleceğin temelidir

Yazar: Yeni Yaşam
8 Aralık 2025

2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin Analizi (1): Yeni bir bütçe paradigmasına ihtiyaç var!

2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesinin Analizi (1): Yeni bir bütçe paradigmasına ihtiyaç var!

Yazar: Yeni Yaşam
8 Aralık 2025

Balıkesir’de 6.1 büyüklüğünde deprem

Japonya’da 7.6 büyüklüğünde deprem

Yazar: Yeni Yaşam
8 Aralık 2025

İsrail’in Gazze’ye saldırılarında 5 kişi daha hayatını kaybetti

İsrail’in Gazze’ye saldırılarında 5 kişi daha hayatını kaybetti

Yazar: Yeni Yaşam
8 Aralık 2025

İş bırakan HepsiJet kuryelerinden açıklama: Hak aramanın bedeli işsizlik olamaz

İş bırakan HepsiJet kuryelerinden açıklama: Hak aramanın bedeli işsizlik olamaz

Yazar: Yeni Yaşam
8 Aralık 2025

DEM Parti’den 2026 Bütçesine şerh: Güvenlikçi politika ısrarı krizi derinleştiriyor

DEM Parti’den 2026 Bütçesine şerh: Güvenlikçi politika ısrarı krizi derinleştiriyor

Yazar: Yeni Yaşam
8 Aralık 2025

DEM Parti Colemêrg: Asgari ücret yoksulluk sınırının yarısı olan 46 bin lira olmalı

DEM Parti Colemêrg: Asgari ücret yoksulluk sınırının yarısı olan 46 bin lira olmalı

Yazar: Yeni Yaşam
8 Aralık 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır