30 yıl sonra üçüncü kez tahliyesi ertelenen Mehmet Sait Yıldırım’ın avukatları, İGK kararlarını Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı
Cezaevlerinde binlerce mahpusun tahliyeleri İdare Gözlem Kurulu (İGK) kararlarıyla erteleniyor. Bugüne kadar idare tarafından kaç kişinin tahliyesinin ertelendiğine ilişkin resmi bir veri açıklanmazken, Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) verilerine göre, bu sayının yaklaşık 8 bin 521.
Keyfilik, AYM’ye taşındı
İGK’nin verdiği kararlar çoğunlukla “iyi hal” ya da “pişmanlık” gibi somut olmayan gerekçelere dayanıyor. Mahpusları, denetimli serbestlik ve koşullu salıverilme haklarından mahrum bırakan bu idare gözlem kurulu kararları ise “keyfilik” nedeniyle eleştiriliyor.
Söz konusu “infaz yakma” kararları çoğunlukla siyasi mahpuslara uygulanıyor. Bianet’ten Ayşegül Başar’ın haberine göre, 31 yıldır cezaevinde tutulan ve 27 Şubat 2025’te tahliye edilmesi beklenen Mehmet Sait Yıldırım bu isimlerden biri.
İdare kurulu, hasta mahpus Mehmet Sait Yıldırım’ın tahliyesine günler kala toplanarak benzer gerekçelerle infazı erteledi. En son 27 Aralık’ta toplanan kurul, Mehmet Salim Yıldırım’ın tahliyesini “örgütsel” konuştuğu, “iyi halli olmadığı” ve “pişmanlık duymadığı” gerekçeleriyle tekrar erteledi. Mehmet Sait Yıldırım’ın tahliyesi 25 Ağustos 2026 tarihinde tekrar incelenecek. Avukatların yaptığı itirazlar ise reddediliyor.
Mehmet Sait Yıldırım’ın tahliyesinin 30 yıldan sonra 18 ay daha uzatılmasının ardından avukatları, ‘koşullu salıverme hakkı’ için Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Avukatlar, Mehmet Sait Yıldırım’ın tedbiren tahliyesini talep etti.
Başvuru, Mehmet Sait Yıldırım’ın yaşamının ciddi tehlike altında olduğu gerekçesiyle yapıldı. Tahliye gerekçesinde Mehmet Sait Yıldırım’ın bakanlık talimatıyla 8 yıldır tek başına tutulduğu, kardeşinin vefatının ardından ise yanına başka bir mahpusun yerleştirildiği belirtildi. Başvuruyu yapan avukat Fatma Demirer, “Bu durum, idarenin de Yıldırım’ın sağlığı ve yaşamıyla ilgili ciddi bir kaygı hissettiğinin göstergesidir” dedi.
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından yola çıktıklarını söyleyen Fatma Demirer, başvuruda 30 yılı doldurduktan sonra toplamda 18 aylık bir özgürlük kısıtlaması olduğunun altını çizdi. Aynı zamanda başvuruda, hukuk devleti ilkesine aykırı davranıldığı da belirtildi.
Tazminat talebi
Fatma Demirer, başvuruya ilişkin şunları aktardı:
“Yasada da bulunmayan sorulmaması gereken bir sorunun sorulması sebebiyle hem kanunilik ilkesine aykırı davranış sergilendiği yönünde itirazımız oldu. İfade özgürlüğü hakkına ilişkin ihlallerden de bahsettik. İlk kurul değerlendirmesinde tahliye edilmiş olsaydı, vefat eden kardeşiyle 8 ay zaman geçirmiş olacaktı. Bu da özel yaşama ve aile hayatına saygı hakkının ihlali anlamında geliyor. Bunu da bildirerek toplamda 10 milyon liralık bir manevi tazminat talep ettik.”
‘Tahliye edilebilir’
Mehmet Sait Yıldırım’ın tedbiren tahliyesini istediklerini belirten Fatma Demirer, şunları söyledi:
“Tedbir talebi usulen, asıl dosyasından daha hızlı sonuçlandırılmak durumunda. Anayasa Mahkemesi, ihlal olup olmadığına dair dosyanın esasına ilişkin değerlendirme yapacaksa önce tahliye edip sonra karara bağlayabilir. Mahkeme, tedbirle ilgili tahliye kararı vermesi için dosyayı derhal ilgili bölüme gönderir diye düşünüyoruz. Sait Yıldırım, herhangi bir hükümlü olsaydı çoktan tahliye olmuştu. Yıldırım’a karşı bakanlık nezdinde çok açık özel bir tavır ve tutum olduğu görülebiliyor. Yasal tüm haklarımızı kullanıyoruz, umudumuz var. Ama bunun artık hukuk noktasından çıktığını, siyasi bir karşılığının olduğunu düşünüyorum.”
Talepler:
- 31 yıldır hapiste olan başvurucunun, İdare Gözlem Kurulu’nun takdir yetkisini kötüye kullanarak başvurucunun koşullu salıvermesi engellenmesi ve ikinci kez tahliye edilmemesi nedeniyle Anayasa 19. madde ile AİHS 5. maddesinde düzenlenen Kişi Özgürlüğü ve Güvenliği Hakkının;
- Başvurucunun kanunsuz bir şekilde ikinci kez koşullu salıverme hakkının engellenmesiyle, Anayasa 25. madde ile AİHS 10. maddesinde düzenlenen İfade Özgürlüğü Hakkının;
- Verilen kararların gerekçeden yoksun olması ve etkili başvuru olmaması sebebiyle Anayasa’nın 36. ve 38. maddeleri ile AİHS 6. ve 7. maddeleri kapsamında Adil Yargılanma Hakkının,
- Anayasa 20. maddede düzenlenen Aile Yaşamına Saygı Hakkının, İHLAL EDİLDİĞİ;
- 6216 sayılı yasanın 50. maddesinin uygulanması bakımından tespit edilen ihlallerin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için kararın bir örneğinin davayı gören mahkemeye ve İzmir 1 No.lu F Tipi Cezaevi’ne gönderilmesine;
- Başvurucunun 10.000.000,00 TL (onmilyon Türk Lirası ) manevi zararlarının giderilmesine;
- Adli Yardım talebimizin kabulüne,
- Başvurucunun hapiste tutulmasının Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 73. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre, yaşamına ve manevi bütünlüğüne yönelik ciddi bir tehlike bulunduğunun tespiti ile TEDBİR TALEBİMİZİN KABULÜ ile gereğinin ifası için yerel mahkemeye bildirilerek yargılama masrafı ve vekalet ücretinin Hazine (Adalet Bakanlığı) üzerine bırakılmasına karar verilmesini saygıyla talep ediyoruz.
HABER MERKEZİ









