Devletin ‘terörle mücadele’ adı altında PKK’ye karşı yürüttüğü savaşın maliyeti 700 milyar doları aştı. Göç, yoksulluk, gelir adaletsizliği ve boşa giden teşvikler, savaşın görünmeyen faturasını oluşturuyor
Türkiye yaklaşık 41 yıldır süren PKK ile savaşta yalnızca askeri maliyeti 700 milyar doları buldu. Bu rakam, 2024 yılı itibarıyla Türkiye’nin gayrisafi yurtiçi hasılasının yarısından fazla. Bugünkü döviz kuru üzerinden bu miktar, 27 trilyon TL’ye denk geliyor. Yani devlet bütçesinden halkın sağlık, eğitim ya da sosyal güvenlik gibi temel ihtiyaçlarına yönelmesi gereken kaynaklar, yıllar boyunca çatışma ekonomisine aktarıldı.
İnsan kaynakları da heba edildi
Savaşa bu devasa kaynak ayrılırken, kamuya yansıyan “tasarruf” ise yalnızca savaşın sona ermesiyle telaffuz edilmeye başlandı. Hâlbuki bu yük on yıllardır halkın sırtında. İçişleri Bakanlığı’nın daha önce açıkladığı verilere göre sadece 1984-2019 arasında mücadelenin hesaplanabilir maliyeti 3.7 trilyon TL idi. Son yıllarda artan savunma ve güvenlik harcamalarıyla birlikte bu rakam katlanarak büyüdü.
Maliyet sadece mali tablolarla sınırlı değil. Resmi açıklamalara göre, 1984’ten 2024’e kadar 50 binden fazla Kürt savaşın sonucu olarak hayatını kaybetti. Yüz binlercesi iç ve dış göç yollarına düşerek topraklarından koparıldı. Yaklaşık 15 bin ‘güvenlik görevlisi’ hayatını kaybederken, her iki taraftan on binlerce insan yaralandı, sakat kaldı. On binlerce Kürt hapishanelere atıldı. Kamuda gazi ve gazi yakını olarak istihdam edilenlerin sayısı 50 bine yaklaştı. Savaş, bir kuşağın emeğini, bedenini ve umudunu yuttu. Hesap edilemeyecek kadar büyük bir insan kaynağı savaşın kurbanı oldu.
Yatırımların 4.6’sı bölgeye gitti
Savaş iklimi nedeniyle 2012-2025 arasında Türkiye genelinde teşvik belgesi alan 13,6 trilyon liralık yatırımın yalnızca %4,6’sı, yani 632 milyar lirası Kürdistan illerine gitti. Üstelik bunların bir kısmı da tamamlanamadan kaldı.
Savaş ortamı yalnızca yatırımı değil, bölge halkını da etkiledi. Son 10 yılda bu 16 ilden toplam 1 milyon 41 bin kişi göç etti. En çok göç veren iller Van, Ağrı, Şanlıurfa ve Diyarbakır oldu. Göç, yalnızca nüfus kaybı değil; bölgenin kültürel, sosyal ve ekonomik dokusunun zayıflaması anlamına geliyor.
Ekonomik gelişimin engellerden biri olarak öne çıkan güvenlik politikaları, yatırımları kadük bırakmakla kalmadı halkı da yaşadığı yerden uzaklaştırdı. Yoksulluk derinleşti, gelir dağılımı daha da bozuldu. Bölgenin ekonomiden aldığı pay, nüfus oranının yarısına dahi ulaşmadı.
Savaş yoksulluğu
Bugün Türkiye nüfusunun %12,4’ü 16 Kürt ilinde yaşıyor ancak milli gelirden aldıkları pay sadece %5,4. Türkiye genelinde kişi başı gelir 13.243 dolarken, bu illerde bazı yerlerde 4 bin dolara kadar düşüyor. Van’da kişi başına gelir 4.598 dolara gerilerken, “en yüksek” gelirli il Ardahan’da bile bu rakam 8.917 dolarda kalıyor. İstanbul, Ankara gibi büyükşehirlerle karşılaştırıldığında bu fark yalnızca bölgesel değil, sınıfsal bir eşitsizliğin de göstergesi.
Devletin ekonomik kaynaklarını güvenlik ve silah sanayiine akıtması, yalnızca Kürt illerini değil, ülke ekonomisinin tamamını sıkıştırdı. Sosyal devletin asgari gereklerini dahi yerine getirmeyen bir kamu yapısı, savaşla birlikte daha da otoriterleşti, demokratik talepler bastırıldı, halkın emeği görünmez hale getirildi.
PKK’nin silahlı mücadeleye son verip kendini feshetme kararı Kürt sorununu barışçıl yollarla çözme zeminini yaratarak sadece yitirilen insan kaynakları bakımından değil eşitlikçi ve toplumsal fayda üreten bir ekonomik düzen içinde fırsat yaratıyor. İktidarın ise bu fırsatı kullanıp kullanmayacağı soru işareti olmayı sürdürüyor.
700 Milyar Dolara Ne Yapılırdı?
Devletin 1984’ten bu yana “PKK ile mücadele” adı altında harcadığı yaklaşık 700 milyar dolarlık kaynağın maliyeti tartışılıyor. Savaş politikalarına akan bu dev bütçeyle ülkeye neler kazandırılabilirdi?
Uzmanlara göre bu parayla Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden 117 tane, İstanbul Havalimanı’ndan 61 tane yapılabilirdi. Ayrıca 189 bin kilometre hızlı tren hattı döşenebilir, 2,8 milyon konut inşa edilebilirdi. 2 bin okul, 1750 şehir hastanesi kurulabilir; 778 bin güneş enerjisi santrali ve 500 bin hidroelektrik santrali hayata geçirilebilirdi. Sadece bu tablo bile savaşın ekonomik bedelini ve yaratılan fırsat kaybını gözler önüne seriyor.
HABER MERKEZİ