Kürt müziği sadece bir sanat değil, aynı zamanda halkın hafızası ve direnişinin sesidir. Kürt müzik hafızasının en güçlü taşıyıcılarından biri olan Tahsin Taha’nın vefatının üzerinden 30 yıl geçti
Kürt müziği, tarih boyunca sadece bir sanat biçimi değil; aynı zamanda kolektif hafızanın, direnişin ve kimlik mücadelesinin güçlü taşıyıcılarından biri olmuştur. Yaşanan acılar, sürgünler, göçler ve umutlar Kürt halkının belleğini canlı tutmuş, sözlü olmayan anlatıların dili ifadesi olmuştur. Bu anlatının en güçlü temsilcilerden biri sanatçı Tahsin Taha’dır.
1941 yılında Duhok’un Amedîye ilçesinde dünyaya gelen Tahsin Taha, yaşam boyunca sadece melodilere değil, Kürt kimliğine, acılarına ve umuduna tercüman olmuştur. Onun sanatı, sadece bir söz ve melodinin bütünleştiği estetik bir ifade değil, aynı zamanda politik bir duruş ve tutumdur.
Müziğe ilk adım
Tahsin Taha, yurtsever bir ailede dünyaya geldi ve ilk eğitimini Amedîye’de tamamladı. Henüz 16 yaşında iken bestelediği “Eşkere Nakim” adlı eseriyle müziğe adım attı. Bu adım, sıradan bir sanatçının kariyerinin çok daha fazlasını temsil ediyor. Çünkü o günden itibaren Tahsin Taha eserleriyle göçün, baskıların, kültürel inkarın ve toplumsal hafızanın bir tercümanı olacaktı.
Baas rejimi tutukladı
1960’ta Bağdat Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni kazanan Tahsin Taha, siyasi eylem ve etkinliklere katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınır ve daha sonra üniversiteden uzaklaştırılır. 1963’te Ömer adındaki dayısıyla birlikte Baas rejimi tarafından tutuklanan Tahsin Taha, genel af ilan edilmesiyle bırakılır.
Üniversiteyi bitirdikten sonra Mexmur’a geçen Tahsin Taha, burada müzik öğretmenliği yapar. Tahsin Taha, seslendirdiği parçalardan dolayı birçok kez cezaevine girer. 1961’de işinden ayrılarak Mustafa Barzani önderliğindeki Kürt hareketine katılır. 1960’ların ortalarında tutuklanıp hapse atılır. 1975’de Barzani öncülüğündeki hareket başarısız olunca “Ey Felek” isimli şarkısını kaleme alır. 1960 ile 1970 arasında Bağdat Radyosu’nda Tahsin Taha’nın 120’den fazla eseri çalınır. 1970 yılında Bağdat’a giden Tahsin Taha 1974’te evlenir ve dört çocuğu olur.
Tiyatro alanında önemli eserlere imza atar
Müziğin yanı sıra tiyatroya da büyük katkılar sunan Tahsin Taha, 1976-1979 yılları arasında “Şoreş”, “Robarê Jiyanê” ve “Deriyên Jiyanê” gibi önemli oyunlarda rol alır. Tahsin Taha, tiyatro gösterilerinde Selam Mehmud Edû, Subhî Koyî, Tehsîn Sabîr, Cewdet Mahmud, Kurdo Gelalî, Eshed Umer ve Amanc Yunus gibi sanatçılarla önemli başrolleri paylaşır.
Tiyatro eserlerinin, o dönemdeki Kürt sanatının politik açıdan ne denli etkin biçimde sunulduğunu göstermesi açısından önemlidir. Taha’nın bu eserlerdeki varlığı, onun sadece bir müzisyen değil; Aynı zamanda sahnede direnen bir oyuncunun varlığını da ortaya koyar. 1991 Raperin’inden sonra Duhok’ta ilk konserini veren Tahsin Taha, yıllarca müzikle ilgilenir ve binlerce öğrenci yetiştirir.
Tahsin Taha’nın yaşam boyu ortaya koyduğu sanat anlayışı, sadece bireysel bir başarıdan ibaret değildir. O evini bir sanat merkezi haline getirerek sanatı kolektifleştirmiş, gelecek nesillere köklü bir hafıza ve miras bırakmıştır.
Sürgünde veda
113 Mart 1994 yılında tedavi için gittiği Hollanda’da 28 Mayıs 1995 günü hayatını kaybeden Tahsin Taha, arkasında sadece şarkılar değil, bir halkın direniş arşivini bıraktı. Cenazesi Güney Kürdistan’a getirilerek doğduğu topraklara, Duhok’un Amedîye ilçesine defnedildi.
Tahsin Taha’nın hayatı, sadece bireysel bir biyografi olarak okunamaz. O, yaşamı boyunca müzik ve tiyatro eserlerinde varlığını sürdüren bir hafıza işçisidir. Eserleri; yasaklı bir dilde, sansürlü bir ülkede, susturulmak istenen bir halkın çığlığıdır.
Bugün vefatının üzerinden 30 yıl geçmiş olmasına rağmen, Tahsin Taha’nın sesi hala kulakların pasını alıyor, dinleyicileri geçmişin izlerine götürüyor.
Kaynak: RojNews