Sonunda bir belediye başkanı, yazdıklarımı okudu. Tarımın artık belediyenin sınırları içine dahil olduğunu, köylülerin üretimlerinin kooperatif örgütlenmesiyle ile doğrudan kentte ‘Halk Marketleri’ aracılığı ile hem kent sakinlerinin daha ucuz gıdaya ulaşmasını sağlayan, hem de köylülerin ürünlerini, aracısız, yani ulus ötesi ya da Teosermaye tekellerine kaptırmadan iyi fiyata satabileceği bir yapıyı hayata geçirebileceğini okudum. İnsan seviniyor böyle şeylere çünkü ancak ihtiyaçlar üzerinden sorunlar çözüldüğünde, kalıcı bir etki bırakıyor her şey.
Özellikle yerel yönetimler, çarkın çarkı içinde sıkıştırılmaya çalışıldığı, ancak ‘feleğin tekerine çomak sokarsak’ bunu aşabilme şansımızın olduğu bu günlerde çok yerinde bir hamle.
Bu belediye, Diyarbakır, Van, Mardin. Kars ve diğer HDP’li belediyelerden değil ama ne yazık. Bu belediye en azından belediye başkanının bunu Yeni Yaşam’dan okumadığına emin olduğum Ankara Belediyesi. CHP’li belediye başkanı Mansur Yavaş ve bundan da ötesi, daha önceki dönem MHP’li olan belediye başkanı!
Mansur Yavaş; “Halk Ekmek’tekiler baktım istifa etmiyorlar, ben de orayı Halk Market’e dönüştürme kararı aldım. Organize sanayi bölgeleri, üniversiteler, konunun uzmanlarıyla konuştum. Ankara ekonomisini ayağa kaldırmak için bir anlamda kooperatifçiliği geliştireceğiz. Halk Ekmek büfelerini, kırsal kesimle işbirliği halinde, onların ürünlerinin satıldığı Halk Market zinciri yapabiliriz” diye açıklama yaptı.
-ODTÜ Rektörü Mustafa Verşan’a, ‘Siz ağaçları kesmeyin, belediye olarak, biz yurt yapalım ODTÜ’ye hibe edelim’ dediğinde de, rektörü şaşkın ve ağaçları kesmenin günahıyla tamamen yalnız bırakmıştı ve yine iyi bir hamleydi-
Hadi diyelim CHP’nin eskimiş sayfalarında vardı kooperatifçilik ama eski bir MHP’li belediye başkanının uygulamalarına sızan, en azından söz ettiren, bu ‘komünistlik’, yerel yönetim programı, Ekolojik-Demokratik belediyecilik olan HDP’li belediyelerin, Kürt siyasal hareketinin ekonomi politika teorisinin önemli unsurlarından sayılan, ‘Kooperatif’ nasıl oluyor da hala yaşama geçirilemiyor?
Neden denenmiyor?
Yoksa böyle bir pratik var da ben bilmiyor muyum?
Eğer böyleyse, yaşadığımız ve her geçen gün daha derinleşen ekonomik krizde, yaşamımızı idame ettirebilmemizin tek yolu olan bu uygulamanın yaşama geçirildiği, geçirileceği bir alternatif olarak neden yeterince duyulmuyor?
‘İhtiyaçlar üzerinden’, ‘Ekolojik’, ‘Ulus ötesi tekellerin gıda hegemonyasını kıran’, ‘İşgal Ekonomisine karşı’, ‘Üretenlerin ve çalışanların yönettiği demokratik’, ‘Halkın sağlıklı gıdaya aracısız ulaşabildiği’, ‘Kayyuma karşı en kapsamlı, köylüyü-kentliyi ve orada yaşamasa da bunu destekleyen ülkenin her yerindeki duyarlı insanları, entellektüelleri bir araya getirecek’, ‘Sınırları içindeki hem köylüyü ve hem kentliyi mutlu edecek’ başka bir şey olabilir mi?
HDP belediyeleri, kendisin bütün yerel yönetim programı ve politik teorisinin ana unsurlarından birinin parçası olan böyle bir şeyi neden yaşama geçirmiyor?
Klasik sorumu bu güne uyarlayarak bitiriyim; Mansur Yavaş bir ütopyadan mı söz ediyor?