Osmaniye 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde işkence maruz kalan tutuklularla görüşen İHD yöneticileri, konuya dair rapor hazırlayarak, tutukluların insanlık dışı uygulamalara maruz kaldıkları belirtilerek, iddialarının araştırılmasını istedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şubesi Hapishaneler Komisyonu üyeleri, Osmaniye 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde yaşanan işkence iddialarına ilişkin tutuklularla görüştü. Komisyon üyelerinin yaptığı görüşmeler raporlaştırarak kamuoyuyla paylaşıldı. Tutuklu ailelerinin başvurusu üzerine Osmaniye 2 No’lu T Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutuklularla görüşmeler yapıldığına yer verilen raporda, hasta tutukluların tedavi edilmediği, ayakta sayım dayatıldığı, kabul etmeyen tutukluların darp edildiği, tutukluların yasal haklarını kullanamadığı ve yasal olan dergi, gazete ve kitapların verilmediği belirtildi.
‘Tedavi hakkı engelleniyor’
Raporda şu tespitlere dikkat çekildi: “Mahpusların haftalık 1 saatlik spor yapma dışında diğer tüm sosyal aktivitelerden mahrum bırakıldığı. Koğuş avlularının üst tarafının tel örgü ile kaplanmış olmasının mahpusların psikolojileri üzerinde olumsuz etki yarattığı. Hasta mahpusların tedavilerinin yapılmadığı, hastaneye sevklerde muayenelerin kelepçeli yapıldığı ve hastanede muayene olan hasta mahpuslara, doktorların tedavi süreçleri ile ilgili bilgi vermediği, Özellikle cezaevi doktoru hakkında tüm mahpusların ortak şikayetlerinin bulunduğu ve insancıl bir yaklaşım sergilemediği hususunun açıkça iddia edildiği.
Gazeteler verilmiyor
Cezaevi personeli infaz koruma memurlarının ideolojik bir bakış açısı ile mahpuslara ayrımcılık yaptığı ve hakaret ettiği iddia edildiği. Mahpuslar ile cezaevi idaresi arasında iletişimin bulunmaması nedeniyle sorunların çözülemediği. Cezaevi savcılığının yaşanan hak ihlallerine müdahil olmaması ve cezaevi idaresi üzerinde bir denetim mekanizmasının bulunmamasının keyfiyetçiliğe neden olması Koğuş mevcudiyetleri ve bugüne kadar ki uygulamalarda herhangi bir sorun çıkmaması göz önünde bulundurulduğunda, ayakta sayım yapılmasını gerektirecek bir neden bulunmamasına rağmen, bu konuda idarenin ısrarcı olması. Cezaevi idaresinin, ayakta sayım ile ilgili mahpusların görüşünü alma ve diyalog mekanizmaları denemek yerine, şiddet, darp, kötü muamele ile disiplin sağlama gibi usul ve yasaya aykırı yöntemlere başvurması. Darp ve kötü muameleye maruz kalan mahpusların yaralarının tespiti ve tedavisi için sağlık raporu alınmamış olması. Günlük yayın yapan ve yasallığı tartışmasız olan Evrensel ve Yeni Yaşam gazetesi gibi gazetelerin mahpuslara verilmemesi, bu yasağın hukuki ve kanuni dayanağının bulunmaması.
Adil soruşturma talebi
Her ne kadar sayımların yapılış şekli idarenin tasarrufuna bırakılmış olsa da, uygulamada, koğuşlardaki mahpus sayısının gözle görülür şekilde az olduğu durumlarda dahi ayakta ve askeri nizamda sayım verilmesinin istenmesi, kaldı ki olayın yaşandığı gün sayıları 40’ı bulan infaz koruma memurlarınca bir anda koğuşlara girilmek suretiyle bu olayın başladığı da göz önüne alındığında, idarenin keyfiyetçi ve provoke edici bir tutum sergilediği açıktır. Yapılan görüşmelerde ayakta ve askeri nizamda sayıma karşı çıkan mahpusların vücutlarının çeşitli yerlerinde darp izleri gözlemlenmiş ve darp olayının doğru olduğu kanaatine varılmıştır. Koğuşlarda askeri nizam ve ayakta sayım dayatmasının, kurumun ya da mahpusların güvenlik ihtiyacından kaynaklanmadığı aşikardır. Cezaevi iç disiplinin sağlanması amacıyla; temel hakları ortadan kaldırıcı, insan onuruna yakışmayan sayım şekli bir yöntem olarak uygulanamaz. Elinde kamu gücü bulunan idarenin, hem mahpusların darp edilmesine sebebiyet vermesi hem de mahpuslar hakkında tutanak tutup haklarında disiplin soruşturması açılması adil bir soruşturma ve yargılanın sekteye uğramasına sebebiyet vermektedir. Bu nedenle Cumhuriyet Savcılığınca yapılacak etkin bir soruşturma ile maddi gerçeğin ortaya çıkarılması, darp olayı nedeniyle yaralanan mahpusların adli tıp raporunun derhal alınması gerekmektedir.
‘Hak ihlalleri son bulmalı’
Birbirini teyit eden mahpus beyanları esas alınarak tespit edilen ve gözlemlerimiz sonucunda söz konusu hak ihlallerinin son bulması için Adalet Bakanlığı ve Cezaevi Genel Müdürlüğü tarafından acil çözümlerin üretilmesi, Osmaniye 2 nolu T tipi cezaevinde 8 Ağustos 2019 tarihinde yaşanan darp olayının tüm maddi somut delillerinin tespiti ile darp edilen mahpusların adli tıp raporlarının alınması, Osmaniye Cezaevinde uzun süreden beri devam eden ve kamuoyunda da sürekli gündeme gelen hak ihlalleri iddia ve tespitleri karşısında Cezaevi Genel Müdürlüğü ve Adalet Bakanlığınca etkin bir denetim mekanizmasının hayata geçirilmesi gerekmektedir. Özellikle son dönemde Türkiye Hapishanelerinde insan onuruna aykırı ve neticesi kötü muameleye varan ‘ayakta askeri sayım’ uygulanmasından vazgeçilmesine, temel insan hakları anlamında yaklaşım ve pratik sergilenmesi, en temel insani hakların dahi çiğnendiği kötü cezaevi koşullarının ivedilikle düzeltilerek yasal güvence altına alınan ‘insan onuruna yaraşır’ bir yaklaşım ve pratiğin ortaya konulması gerekmektedir.”
Aktiviteler yasak
Raporda tutukluların anlatımlarına ise şu şekilde yer verildi: “Sabri Kaya: Ben Osmaniye 2 No’lu T Tipi Cezaevi’nde A6 koğuşunda hükümlüyüm. Yaklaşık 10 yıldır mahpusum ve son 1 yıldır bu cezaevindeyim. Bugüne kadar 2 defa açık kalp ameliyatı oldum. 2013 yılında kalp hastalığım nedeniyle infazımın ertelenmesine karar verilmişti. Ancak; 3 ay sonra tekrar tutuklanmam kararı verildi. Şu anda ağır kalp hastalığı, Diyabet 2, hiper tansiyon hastalıklarım vardır. Günde 12 adet ilaç kullanıyorum. Bu hapishaneye geldiğim günden beri sorunlar bitmemektedir. Mektuplarımız ya gitmiyor ya da gelen mektuplarımız bize verilmiyor, dilekçelere cevap verilmiyor. Kurumlara gönderdiğimiz mektuplarımızın cevabı gelmiyor, daha doğrusu cezaevi idaresinin kanun dışı işlemlerini şikayet ettiğimizde şikayet dilekçelerimiz gitmiyor. Yasal olan ve satışı serbest olan Evrensel ve yeni yaşam gazetesi bize verilmiyor. Bazı gardiyanlar çok sert ve ideolojik davranıyorlar. Haftada ancak; 1 saat spora çıkabiliyoruz. Diğer koğuşlarla sohbet hakkımız bulunmamaktadır. Atölyeye çıkarılmıyoruz. Kütüphaneye gidemiyoruz.
Ayakta sayım dayatması
Aile açık ve kapalı görüşleri Ancak 30-40 dakika yapabiliyoruz. Kaldığımız oda aslında 3 kişilik ama 9 ranza koymuşlar ve 10 kişi kalıyoruz koğuşta. Bir arkadaşımız yerde yatıyor.
08.08.2019 tarihinde sabah sayımında Cezaevi 1.2. ve 3. müdürü ile yanında yaklaşık 40 kişilik bir gardiyan grubu ile Koğuşa geldiler. ‘ayakta sayım vereceksiniz’ dediler. Biz bunu kabul etmiyoruz dedik. Biz bunu der demez başgardiyan ‘saldırın’ dedi. O sırada gardiyanlar koğuşun içine girerek herkesi darp etmeye çalışıp koğuştan dışarı çıkarmaya çalıştılar. Yerde botlarıyla arkadaşların yüzlerini karınlarını tekmelediler. Yere düşenleri yerde vurarak sürüklediler. Beni koğuştan çıkardılar. Beni koğuştan çıkarıp avluya çıkardıklarında gardiyanın biri beni tekmelemeye başladı, o sırada başka bir gardiyan ‘ona dokunma o hasta başımıza bela olur’ dedi. Ancak, bu arada yediğim dayaktan sersemleştiğim için bir anda yere düştüm. Sonra kendime geldim. Bir sonraki gün önce gelip küfredip bağırıp çağırdılar. Sonra kamera ve robocop elbiseleri ile geldiler. Yine ‘ayakta sayım verin’ dediler. Biz kabul etmeyince hepimizi kameraya aldılar ve isimlerimizi aldılar. Tutanak tutacaklarını söylediler. Daha sonraki günlerde de bu şekilde kamera ile geldiler. Her seferinde başgardiyan kameralar gittikten sonra ‘şu bayram bir geçsin, sizinle görüşeceğiz’ deyip bizleri tehdit etti. Şu anda ne olacağını bilmiyoruz. Bayram görüşlerimiz bittikten sonra bir karşı işkence ve darp yapacakları kesindir. Baş gardiyan ve müdür sürekli bize ‘yasa var ayakta sayım yapacaksınız, yapmasanız biz gerekeni yaparız, istediğiniz yere şikayet edin’ deyip bizi tehdit ediyorlar. Burada hayati tehlike var, hem sosyal haklarımız verilmiyor hem de darp ve kötü muameleye maruz kalıyoruz.
Doktordan kötü muamele
Akar İkbal: Ben Osmaniye 2 nolu T tipi A17 koğuşunda kalmaktayım. Yaklaşık 3 yıldır burada tutuklu olarak bulunmaktayım. Irak ülkesi vatandaşıyım. Yakalanmadan önce Nusaybin ilçesinde hendek olaylarında sol elimden yaralandım. Mermi çekirdeği sol elimden girip göğüs bölgesine zarar verdi. Olaydan sonra tutuklandım ve Osmaniye 2 nolu cezaevine getirildim. Burada defalarca Osmaniye Devlet hastanesine ve Adana Devlet hastanesine götürüldüm. Ancak; her seferinde beni muayene eden doktorlar benimle hiç konuşmadı. Beni ameliyat etmediler. Neden ameliyat edilmediğimi dahi bilmiyorum. Her seferinde doktor bana neyin var diyor. Anlatıyorum sonra tamam gidebilirsin diyor. Ben ne olacağım ameliyat olup olmayacağım söylenmiyor. Revir doktoru da bir şey anlatmıyor. Muayene sırasında bir koluma kelepçe takılıyor kelepçenin diğer tarafını da bir askerin eline takılıyor. Sol elim boynuma bağlı sarılı olduğu için ona kelepçe takamıyorlar. Cezaevi doktoru bize insan muamelesi yapmıyor. Ben 3 yıldır doktorların bir tek cümle bana söylemesini bekliyorum, halen bana kimse bir şey demiyor. Sizinde gördüğünüz gibi sol kolumu kullanamıyorum. Sürekli acı çekiyorum. İltihap oluyor. Arkadaşların yardımı ile çoğu ihtiyacımı karşılıyorum. Benim koğuşumda benim gibi hasta olan Abdullah Topaloğlu’nun sol kulağı duymuyor ayrıca bildiğim kadarı ile verem hastalığı vardır. Yine benim koğuşumda 75 yaşında ağır hasta Hakkı Erdoğan vardır. Ağır kalp hastasıdır.
Ölüm tehditleri, işkence, dayak…
08.08.2019 tarihinde gardiyanlar ve müdürler koğuşa gelerek ayakta sayım vereceksiniz dedi. Bizim arkadaşlar kabul etmedi. Müdürün birisi gardiyanlara dönerek ‘bunlar ayağa kalkmasa vurun’ dedi. O sırada gardiyanlar koğuşla girerek arkadaşları darp etmeye çalıştılar. Mikail Gülmez, Mehmet Emin Dal ve Veysi Baltaş’ı yerde sürükleyip dövdüler. Mehmet İpek’in yüzüne tekme attılar. Dudakları patladı ve ağzından kan gelmeye başladı. Bu arada sonradan baktım dişleri de yerinden oynuyordu. Benim kolum yaralı olduğu için beni boğazımdan tutup ‘ayağa kalkmazsan seni öldürürüm’ dedi gardiyanın biri. Daha sonraki gün kamera ile sayıma geldiler. Tutanak tuttular. Baş gardiyan ve diğer gardiyanlar bütün koğuşa “ şu bayram bitsin, sonra bakacağız size, göstereceğiz size “ dediler. Gardiyanların adeta gözü dönmüş bir şekilde bize bakıyorlar. Şu anda bayram görüşü bugün bitiyor ve yarın ne olacağını bilmiyoruz. Tedirginiz şu anda. Herkes yarının ne olacağı merak ve korkusu içindedir.
Veysi Baltaş: Ben 2 yıldır Osmaniye 2 nolu Tipi cezaevinde tutukluyum. Geldiğim günden beri cezaevi idaresi ile sürekli sorunlar yaşanmaktadır. Kanunen bize tanınmış hiçbir hakkımızı vermiyorlar. Sohbet, kütüphane ve diğer hiçbir sosyal aktivite hakkımız yok. Sadece haftada bir 1 saat spora çıkıyoruz. İstediğimiz gazete dergi veya kitabı vermiyorlar. Düşünki 3 kişiden fazla aynı kadre bile fotoğraf çekemiyoruz. Moral ve motivasyonumuz yükselmesin diye. Bu kadar absürt şeylerle karşı karşıya kalıyoruz. Radyolarımızın hepsi toplandı. Sürekli disiplin cezaları veriliyor ve özellikle hükümlülerin infazını yakarız diye tehdit ediyorlar. Cezaevi doktoru bizi insan yerine koymuyor, sürekli aşağılıyor dalga geçiyor bizimle. Mektuplara cevap verilmiyor. Dilekçeler yazıyoruz cezaevi genel müdürlüğüne savcılığa dilekçelerimiz gitmiyor.
Yetkililere çağrı
08.08.2019 tarihinde sabah sayımında ilk defa cezaevi müdürleri kalabalık bir grup gardiyanla koğuşa geldiler. Sayım ayakta yapılacak dediler. O sırada arkadaşlar itiraz edince herkesi darp ettiler. Yerlerde insanları sürüklediler. Birçoğunun yüzünde kolunda yaralanmalar oldu. Gardiyanın birisi ‘siz insan değilsiniz, burası Türkiye Cumhuriyeti’ diyerek bize kötü küfürler etti. Bu darp olayından bir gün sonra kamera ile koğuşa gelip sayım yaptılar. Ama; bize, ‘bu bayram geçsin, görüşçüleriniz bittikten sonra göstereceğiz sizlere’ deyip tehdit ediyorlar. Hepimiz tedirgin durumdayız. Bugüne kadar ayakta sayım yapılmıyordu. Zaten az kişiyiz ve ayakta olmasa da bizi sayabilirler. Bu hukuksuzlukların bitmesi için Meclis insan hakları komisyonu, milletvekillerinin, savcılıkların devreye girmesini istiyorum.
‘Sesimiz duyulsun’
Mehmet İpek: Ben Osmaniye 2 nolu T tipi A-17 koğuşundayım. 3 yıldır tutuklu olarak buradayım. Cezaevinin genel sorunları ve hak ihlalleri had safhada Sohbet hakkımız hiç olmadı. Kütüphane ve diğer hiçbir sosyal aktivite hakkımız yok. Sadece haftada bir 1 saat spora çıkıyoruz. Evrensel ve yeni yaşam gazetesi verilmiyor. İdarenin kantininden aldığımız radyolar bile toplandı. Genel hak ihlallerinin yanında özellikle cezaevi doktoru en büyük sorun bizim için. Bize bağırıp çağırıyor. Muayeneye etmiyor. Hastaneye sevk etmiyor. 08.08.2019 tarihinde sabah sayımında ilk defa cezaevi müdürleri kalabalık bir grup gardiyanla koğuşa geldiler. Sayım ayakta yapılacak dediler. Biz itiraz ettik. Ancak; anladığımız kadarıyla müdürler ve gardiyanlar hazırlıklı gelmişler ve bizim itiraz edeceğimizi bildikleri için hemen saldırın dediler. Hepimizi bir anda yere yatırdılar. O anda gardiyanın birisi tekme ile yüzüme vurdu ve dudağım patladı kan geldi, bir dişim şu anda sallanıyor. O sırada yerlerde kan fışkırınca kendimi kaybedip ne olduğunu anlayamadım. Bu darp olayından bir gün sonra kamera ile geldiler sayıma tutanak tuttular. Ve bizlere bayramdan sonra bu böyle kalmayacak gereğini yapacağız göreceksiniz dediler. Şu anda ne olacağını bilmiyoruz. Kendimizi yarın nasıl koruyacağımızı bilmiyoruz. Bu konuda herkes sesimizi duysun istiyoruz.
‘Cezaevi yönetimi bize düşmanca davranıyor’
İbrahim Sütçü: Ben A18 koğuşunda kalıyorum. 4 yıldır burada tutuklu olarak bulunuyorum. Çok kimsenin dikkatini çekmedi ama hepimizin ortak şikayeti havalandırmayı tel örgütlerle kapattılar. Başımızı yukarı kaldırdığımızda tel örgüler bulunmakta ve psikolojik olarak adeta bizi çöküntüye uğramaktadır. Milletvekillerinin bize gönderdikleri bayram kartları gibi mektuplar bize verilmiyor. Dışarıdan gelen bayram kartları gibi kartlar motivasyonumuzu yükselttiği gerekçesi ile idare tarafından bize verilmiyor. 3 kişiden fazla aynı karede fotoğraf çekemiyoruz. Hiçbir sosyal hakkımız yok. Aktivitemiz yok. Adeta tecrit yaşamaktayız. Üstelik idarenin sürekli bize karşı sert ve ideolojik tavrı var. Cezaevi doktoru tamamen bize düşman gözü ile bakıyor. Neden böyle davrandığını anlamış değiliz.
08.08.2019 tarihinde sabahleyin gardiyanlar ve müdürler geldiler. Bizim koğuşta 15 kişi var. Biz ‘daha önce ayakta sayım yoktu ve bu şekilde hiçbir sorun çıkmadı’ dedik. Ancak; bundan sonra böyle dediler. Aslında bizi darp etmeye geldikleri her hallerinden belliydi. Koğuşa girip herkesi darp ettiler. 40 kişiden fazla gardiyan vardı. Sizin de gördüğünüz gibi, sağ kolum dirseğinde yaralanma var, yine kaburgalarıma tekme ile vurdular. Koğuş arkadaşlarımdan Yavuz Akar, aldığı darbelerden dolayı baygınlık geçirdi. Daha sonraki gün kamera ile sayıma geldiler. Bunun birkaç gün süreceğini bayramdan sonra artık bu kameraların olmayacağın söylediler. ‘Bu sayımı ayakta ya yapacaksınız ya da sonucuna katlanırsınız’ dediler. Tüm koğuş şu anda diken üstündeyiz. Bayramdan sonra bize ne yapacaklarını bilmiyoruz. Sesimizi kimse duymasa burada bunlar bize daha kötü şeyler yapacaklardır.
M. Şirin Arat: Ben yaklaşık 3 yıldır bu cezaevindeyim. A-18 koğuşundayım. Cezaevi idaresi, doktoru gardiyanı hepsi ideolojik davranıyor ve bizleri düşman olarak görüyor. Tüm haklarımız elimizden alınmış, dört duvar arasına almışlar ve havalandırmamızı dahi kapatmışlar. İnsani hiçbir şeyi bize bırakmamışlar. Cezaevi içerisinde Tecrit hayatı yaşatıyorlar. 08.08.2019 tarihinde sabahleyin kalabalık bir şekilde geldiler. Aslında geldiklerinde bizi darp etmek için geldiklerini anladık. Ayakta sayım yapacaksınız dediler. O anda ne oldu bilmiyorum direk koğuşa daldılar ve birden herkesi darp etmeye başladılar, bazılarımız yere düştü bazılarımız duvara yaslandırdılar. Benim ensemde ve sol kolumda morluklar oldu. Arkadaşım Yavuz Akar’a çok sert vurdular, sanırım epilepsi hastası olduğu için yere düşüp bayıldı. Bu olaylar olduktan bir gün sonra tekrar geldiler önce tehdit ettiler. Sonra kamera getirdiler. Ve kamera ile sayım yapacağız dediler ancak bayram bitimine kadar sonra gerekeni yapacağız dediler. Şimdi ne olacak bilmiyoruz. Hepimiz bayram sonrası için tedirgin bir şekilde bekliyoruz.
Tehditler devam ediyor
Mehmet Faruk Engin: Ben 3 yıldır bu cezaevindeyim. A-18 koğuşunda kalıyorum. Nusaybin’deki çatışmalarda sol ayağımda mermi ile yaralanma oldu. Yaralı halimle önce 2 gece bir okulda bekletildim. Sonra hastaneye götürdüler. Hastanede tedavi edilmeden yaralı olarak bir spor salonuna getirdiler. Sonra Mardin terörle mücadele bürosuna götürüp yaralı halimle işkence ettiler. Ondan sonrada tutuklanıp Osmaniye 2 nolu T tipi cezaevine getirdiler. 3 yıldır buradayım. Burada iken birkaç kez beni Osmaniye Devlet hastanesine götürdüler. Ama ameliyat etmediler. Daha doğrusu sebebini bilmiyorum. Doktorlar yanımızda askerle ve elimiz kelepçeli iken bana ‘neyin var diye sordu, bende hastalığımı anlattım, tamam çıkabilirsin’ dedi. Hastalığım hakkında bana bilgi verilmediği gibi, ameliyat olup olmayacağım bile söylenmedi. Şu anda ne olacak bilmiyorum. Cezaevi doktoruna zaten soru dahi soramıyoruz. Bizimle ilgilenmiyor. Mayıs 2017 tarihinden beri daha doktora gitmiş değilim. Acıdan dolayı ayağıma basamıyorum. İleride daha ciddi hastalıkların olacağından korkuyorum. 08.08.2019 tarihinde aslında bilinçli bir şekilde olayın yapıldığını düşünüyorum. Çünkü; bugüne kadar ayakta sayım ile ilgili hiçbir sorun yoktu. Olay günü çok kalabalık bir şekilde geldiler. Onlar bizim ayakta sayıma itiraz edeceğimizi biliyorlardı ve hazırlıklı gelmişlerdi. Sonuçta dediklerini yaptılar beni ve diğer tüm arkadaşları darp ettiler. Yerlerde sürüklediler. Hasta mahpusları bile yerlerde dövdüler. Sonraki gün kamera ile sayıma geldiler. Bunun nedeni herhalde bir gün önce yaptıklarını örtbas etmek içindir. Ancak; arkasından bize bu bayrama kadardır bayramdan sonra o ayakta sayımı yapacaksınız yoksa hepinize göstereceğiz diye tehdit ettiler. Bu tehditler halen devam ediyor.
Taleplere cevap verilmiyor
İbrahim Halil Karataş: Ben 3 yıldır burada tutukluyum. A-18 koğuşunda kalıyorum. Bu cezaevinde 3 yıldır benim bulunduğum dönemden bugüne kadar sorunlar bitmedi. Sorunun nedeni ise cezaevi idaresi müdürler ve gardiyanların tavrıdır. Tamamen ideolojik davranıyorlar ve bize normal mahpus olarak bakmıyorlar. En ufak bir dilekçe ile bir şey talep etsek cevap bile vermiyorlar. Sürekli bize ‘teröristler, hainler’ gibi kelimeler kullanıyorlar. Zaten hiçbir sosyal hakkımız yok. Savcılığa dilekçeler yazıyoruz, ama dilekçelerimiz savcılığı da gitmiyor. Görüşme talep ediyoruz. Cezaevi idaresi bizimle görüşmüyor. 08.08.2019 tarihinde kalabalık bir gardiyan grubu ve müdürler geldiler. Ayakta sayım yapılacak kalkmazsanız zorla kaldırırız dediler. İstediğiniz yere şikayet edin dediler. Karşı çıkmamız nedeniyle herkesi darp ettiler. Diğer koğuşlarda da aynı darp olaylarını yaptılar. Yavuz Akar isimli arkadaşımız aldığı sert darbeler nedeniyle baygınlık geçirdi. Şu anda sabahları ve akşamları kamera ile sayımı kayıt altına alıyorlar. Ama bayramdan sonra başka türlü olacakmış ve ne gerekiyorsa yapacaklarmış. Bundan sonra ne olacak bilmiyoruz ve tedirginiz.”