• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
18 Mayıs 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Kadın

Mektuplarla sessiz sohbet-Gül Güzel

17 Ağustos 2019 Cumartesi - 01:28
Kategori: Kadın

Bazen hayatımıza zerk eden olumsuzluklar, farklı koşullar altında yaşamamıza vesile olurlar veya farklı koşulları zorunlu kılarlar. Tıpkı 21. yüzyılın bütün tekniğine rağmen mektubun tek iletişim aracı olması gibi… 2003 yılından beri arkadaşlarımla bu şekilde haberleşmekten, sohbet edebilmekten öte imkanımız yok. Benim dışarıda olmam, içerdekilerden daha çok imkana sahip olduğum anlamına gelmiyor. Çünkü ben de onlara ancak mektup yazarak ulaşabiliyorum. Bazen de bütün insanlar sadece yazışarak anlaşsalar diye düşünmüyor değilim. O zaman belki birbirimizi kırmadan, incitmeden anlaşabiliriz. Çünkü yazdığımız şeyleri en azından göndermeden önce bir defa daha okuyup, yapmış olabileceğimiz hataları düzeltip, öyle gönderiyoruz. Yani sadece, bazen çaresizliği olumlu düşünme olarak bunu algılamak lazım belki de…

Mektuplardan bahsetmişken, Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’ndeki Gülazer (Xelat) arkadaşımdan yeni gelen mektubundan bazı kesitleri de sizinle paylaşmak istiyorum.

Malum tarz olarak mektup, “Değerli Gül Hevalim, Can Yoldaşım Benim” diye başlıyor ve mektubumun eline geç geçmesinden bahsederek, devam ediyor. Ardından Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevleri ve Beyaz Tülbentli Anaların mücadelesine de değiniyor: “Mektubun elime geçtiğinde grevler de yeni bitmişti, arkadaşların toparlanmasıyla uğraşırken sana cevap yazamadım. Evet, nefeslerimizi tutup, korkuyla adımladığımız zamanlardı. Çok ağır ve anlamlıydı. Ama bir şekilde başarıyla süreç başka boyutlara evrildi. En azından zindanlar kendi sorumluluklarını bir şekilde oynadı. Devrim, biliyorsun geniş yelpazesi olan bir toplumsal dönüşüm sürecidir. Bu anlamda bence çok güçlü bir ruh yaratıldı. Mesele sadece greve girmek değil çok yönlü kazanımları oldu. Her sahadan katılımlarla bir nar topu, kartopu oluştu. Sonra binlerce insanın kendini feda etmeye hazır olduğu gerçekliği tarihin sayfalarına altın harflerle geçecektir.

Bakur’un yorulmuş, yılmış ruh haline merhem gibi oldu bence. Nereden bakarsan başarılıydık. Yalnız insanın yüreğinin kaldıramadığı 8 canı, 8 dağı, 8 dünyayı, 8 evreni kaybettik. Sanki bu bedeli ödemek zorundaydık gibi düşünmüyorum. Bu tür bir bedelin gerekliliği ima edildiğinde ya da söylendiğinde çok zoruma gider. Sanki halkımız yeterince bedel vermemiş gibi! Yaşadığımız her an zaten özgürlüğe bedel değil mi? Bu anlamda Bilge’nin bahsettiği ölüm felsefesi bence çok önemli. Ölünmeden olmazmış gibi bir yaklaşım var ki bence bizlerin bunu kabul etmemesi lazım. Zira bizler yaşamı oluşturmaya çalışan insanlarız. Bu konu derin. Uzun uzun tartışmak gerekir kanısındayım. Bizim halk kadar, ölmenin acısını yaşayan başka bir halk yok. O zaman o derece yaşayıp, yaşatabilmeye sarılması gerekenler de biz olmalıyız. Elbette ki yapılması gereken fedakarlıklardan geri durulmasını hiç kastetmiyorum.

Şans işte, ben de romanımda Beyaz Tülbentli Kadınlar Hareketini oluşturuyordum. Sonra grev sürecinde Beyaz Tülbentli Analar ortaya çıktı. Bu tesadüf mü oldu bilmiyorum. 2016’da yazmıştım romanı. Hatta birkaç kısa makalede de bence Cumartesi Anneleri durumunun yetmediğini, tam da bizim anaları simgeleyen bir duruma ihtiyaç olduğunu yazmıştım. Ben ne zaman bir tülbentli kadın görsem, kendiliğinden gözlerim dolar. Sanki bu devrimin bütün acılarını onlar taşıyor. Asıl fedakar onlar bence.”

‘Ölüme karşı direnmek’

Gülazer’in açlık grevleri konusundaki değerlendirmesine bütün yüreğimle katılıyorum. Ölmeyelim, ölüme karşı direnmek bize yakışır. Ölümü utandıran arkadaşlarımızı unutmadan. Son süreçte 20 yıl üzeri cezaevlerinde bulunan birkaç hükümlünün serbest bırakılması bizler için yeni umutlara neden olmaya başladı. Çünkü Gülazer serbest bırakıldığında biz Serhat’ta buluşup, yılların özlemini gidereceğiz ve hayallerimizin bir kısmını belki gerçekleştireceğiz. O yüzden Gülazer de bu konuda umutlarımızı gerçekleştirmek için büyük bir heyecan ile girişimlerde bulunuyor ve şöyle diyor:

“Bu arada benim davalarla uğraşıyoruz. DGM’de yargılandı diye AİHM’in dosyasını bozduğu bir arkadaş vardı. Tahliye edildi. Öyle olunca, bu davayı emsal gösterip, bizler de başvurduk. Avukatlar da üzerinde duracakmış. Burası Türkiye başka yere benzemez. Emsal kararlar da çoğu zaman para etmez. Bunu iyi biliriz. Yine de uğraşmanın zararı olmaz değil mi? Öyle gelişme olursa,2 bin 500 civarı arkadaş çıkar. Yani 20 yılın üstünde olan çok kişi var. Bu konu, bu zindanlar arasında gündemde. Ben bir de Serhat taraflarına sevk yazdım. Patnos, Van, Muş dedim. Neresi çıkarsa, kabulümdür. Buranın nemli havası 7 yıldır çok zorladı. İnsanın kemiklerini çürütüyor resmen. O açıdan sevkim çıksaydı çok iyi olurdu. Bir gelişme olursa, haberdar ederim seni. Ben de niyeyse sevkim çıkacakmış gibi neredeyse toparlanmışım. Ha bugün, ha yarın diyorum. Arkadaşların çok selamı var. Herkes iyi. Ciddi bir sıkıntı yok. Koşullar çok zorlayıcı tabi. Her gün yeni bir uygulama geliyor. Seni özlemle, hasretle, yoldaşça selamlıyor, kucaklıyor öpüyorum. Sağlıcakla kal.”

(Jinnews’ten alınmıştır)

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

‘FETÖ’nün yerini AKP’liler almış

Sonraki Haber

En yoksul yıldız tespit edildi

Sonraki Haber

En yoksul yıldız tespit edildi

SON HABERLER

Kandilli Rasathanesi: Artçılar sürecek, riskli binalara girmeyin

Çanakkale’de deprem

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Deniz Derya: Öcalan’ın felsefesiyle İran’ı demokratikleştireceğiz

Deniz Derya: Öcalan’ın felsefesiyle İran’ı demokratikleştireceğiz

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Dêrsim anması: Tek taraflı barış olmaz

Dêrsim anması: Tek taraflı barış olmaz

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Saliha Aydeniz: Meclis acilen toplanmalı ve sürece dair kararlar almalı

Saliha Aydeniz: Meclis acilen toplanmalı ve sürece dair kararlar almalı

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Kadın özgürlük mücadelesini tuvaline yansıttı

Kadın özgürlük mücadelesini tuvaline yansıttı

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Gazeteci Rossi: Öcalan’ın bizzat yürütmediği müzakerede ilerleme olmaz

Gazeteci Rossi: Öcalan’ın bizzat yürütmediği müzakerede ilerleme olmaz

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

Emeği için direnen kadınlar: Burayı terk etmeyeceğiz

Emeği için direnen kadınlar: Burayı terk etmeyeceğiz

Yazar: Yeni Yaşam
18 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır