Her çağ taşıdığı özelliklerden ötürü bir özgünlüğü ifade etmektedir. Çağımız dünyası da bu özelliklerden ötürü bir özgünlüğe sahiptir. Birkaç yüzyıl öncesiyle karşılaştırıldığında çağımızın temel özelliklerinden birinin hız ve değişim olduğu göze çarpmaktadır. Kuşkusuz daha birçok özelliği bulunmaktadır. Ayrıca hız ve değişimin her çağda ifade ettiği anlam aynı değildir. Günümüzde değişim teknolojik ilerleme veya gelişmeler olarak sunulmak istenmektedir. Ancak değişim olgusunu siyasal- toplumsal gerçeklikten ayrı, kopuk ele almak doğru değildir. Çağımızda değişimi bunca mümkün kılanın temelinde toplumsal gerçekliğimiz vardır. Bu durumu, yani çağımızın değişim yüklü biçimini olumsuz değerlendiren yaklaşımların tersine olumlu yönleri çoktur. Kapitalist modernitenin toplumsallığı, yani toplumcu yaşamı zayıflatma ve bitirme uygulamalarının yoğunluk kazanmasından dolayı çağımızı ve onun biçimini olumsuz değerlendiren yaklaşımlar ağırlık kazanmaktadır. Bir an kapitalist modernitenin, onun mümkün kıldığı her türden sömürünün, yani işgal ve savaşlardan tutalım kadın ve gençliğe dönük saldırı ve katliamlara, doğanın yok edilmesinden tutalım emek sömürüsüne ve yaşamdaki günlük daralma ve sıkışmalara varıncaya dek, tüm bunların olmadığını düşünelim. Çağımız yaşamını herkesin daha faklı değerlendireceği kesindir. Demek ki tüm olumsuzlukların, negatifliklerin temelinde modernitemiz üzerine çullanan kapitalizmin varlığıdır.
Çağımız dünyasındaki değişimleri teknolojideki ilerlemelerle, gelişmelerle izah etmek yetersiz kalır. Çünkü bu şekilde olsaydı bu tarz değişimler çok önceden de olabilmeliydi. Böyle olmadığına göre demek ki bu durum gerçekliğin az bir kısmını ifade eder. Esasında tüm teknolojik gelişmeleri sömürünün birer silahına dönüştüren uygulamalara rağmen toplumsal yaşantıda kendini sürekli var kılan ve dayatan bir gerçeklik vardır. Bu gerçeklik özgürlük ve demokratik özgün yaşamdır. Çağımızda değişimi ve bunun hızını mümkün kılan işte budur.
İnsanlığın doğal komünal yaşam biçimine karşı sınıflı, sömürülü, ayırıcı ve tekçi bir sistem olarak hiyerarşik ve devletçi bir yaşam modeli geliştirildi. İşte beş bin yılı aşkın bir süreden beri bunun olduğunu tarih kaydetmiş durumda. Fakat insanlığın toplumsal yaşam arayışları bitmedi. Sömürücü sisteme karşı direndi, toplumsal yaşamdan vazgeçmedi. Bunu birçok kimlikle yaptı. Salt sınıf kimliğiyle değil, inanç ve mezhebi yaşantıdan tutalım kültür ve etnisite duruş ve direnişlerine kadar bin yılların mücadelesiyle çağımızın eşiğine gelindi. Bu eşikte karşısına çıkan kapitalist modernite oldu. Bununla da mücadele kesintisiz devam etti. Ve şu an söz konusu olan da kapitalist sömürü sistemine son vermek, onun modernitesini, onun yaşantısını aşmaktır. Çağımızda toplumsallığı teşkil ve mümkün kılan kimliklerin belirginleşmesiyle toplumsallık adına bir sıçrama yaşanmıştır veya yaşanmaktadır. Toplum, insan, çarpıtılmış mitolojik tasarımlarla Sümer tapınaklarında (mealen) ilk defa denetime alınmaya çalışıldığında onun toplumsal bilinci, hatta insan bilinci tamamen bitirilmek, yok edilmek hedeflenmişti. İnsanlığın, yaratılan sahte ilahların kul-kölesi şeklinde tasarlanarak ve buna zorlanarak başlayan bu süreç, çağımızda toplumsal kimliklerin şahlanmasıyla bitmenin eşiğine gelmiştir. Çağımız dünyasında değişimin bunca yoğun yaşanmasının esas nedeni budur. Toplumsal kimlikler belirginleştikçe, gelişip güçlendikçe toplumsal yaşantıdaki değişimler hızlanmaktadır. Demek ki değişimin altında özgürlük arayışındaki derinlik bulunmaktadır.
Çağımızda gelişen toplumsal kimliklerden biri gençlik olmuştur. Gençlikte kimlik bilincinin oluşması özgürlük arayışında çok önemli bir adım olmuştur. Toplumsal direniş ve devrimlerde gençliğin öncülüğünün gelişmesi bunun sonucudur. Bu durum gençleri kendi savaşları için kullanan uygulamalardan farklıdır. Gelişen kimlik bilinçlerinin bir boyutu olarak kimlik bilincini edinen gençliğin öz iradesi söz konusudur. Bu irade ki Kürtlerin bugünkü mücadelesini, Avrupa, Latin Amerika ve dünyanın her yerinde gelişen devrim ve direnişleri mümkün kıldı. Ve gençliğin bu etkisini bildiği için, kapitalist modernite, çok yoğun bir karşı mücadele içerisinde bulunmaktadır. Uyuşturma, yoz-lümpen yaşama sevk etme vb. bilinen uygulamalardır. Şimdi mücadele yöntemlerinin değiştiği bir dönem yaşanmaktadır. Toplumun özgürlük arayışı, ihtiyacı devam etmektedir. Bir süredir demokratik siyaset alanında bir toparlanma arayışı gelişmektedir. Fakat bunun gençliğin örgütlenmesi olmadan tamamlanması mümkün değildir. Günümüzde mücadele biçimi artık değişmiştir. Cephelerde cereyan eden mücadele tarzı artık yok. Bunun yerine örgütlü toplumun duruşu, mücadeleye katılım düzeyi belirleyici olmuştur. Bunu gerçekleştirecek olan gençliktir. Çünkü çağımızda mücadeleleri geliştiren ve sonucunu belirleyen gençliktir. Bugün de değişen mücadele koşullarını dikkate alarak gençlik tarihsel rolünü oynamalı, mücadelenin öncülüğünü yapmalıdır. Bunun ilk adımı tabi değişen koşulların farkına yeterince varmaktır. Ve bunun da ilk adımı olarak toplumsal sahada örgütlenmektir. Yani geniş gençlik kitlelerini örgütlemektir. Fakat bunda bir tutukluğun olduğu görülmektedir. Herkes bunun sebepleri üzerinde durmalı ki aşılabilsin. Aksi takdirde hedeflenen toparlanma gerçekleştirilemez.