Çocuklarının kemiklerine kavuşmadan yaşama gözlerini yuman Cumartesi Anneleri, son nefeslerine kadar “Karanfil koyacak bir mezar istiyoruz” taleplerini dillendirdi. Annelerin çığlıkları, adalet talepleri ve çocuklarına kavuşma özlemi her yerde yankılanıyor.
Gözaltında kaybedilen çocuklarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için 27 Mayıs 1995’te Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapan Cumartesi Anneleri’nin mücadelesi devam ediyor. 4 aile olarak Galatasaray Meydanı’nda başlattıkları mücadeleleri her geçen gün büyüyen Cumartesi Anneleri, giderek çoğaldılar. Çocuklarının akıbetini ararken, defalarca kez gözaltına alındılar, yerlerde sürüklendiler ve her türlü baskıya maruz kaldılar ama onlar “Kayıplarımız nerede” diye sormaya devam ettiler. Ömürleri yettiğince “Çocuklarımızın kemiklerini verin, hesap verin, bir mezarı çok görmeyin” diye seslenen Cumartesi Anneleri’nden kimisi çocuklarının kemiklerine kavuşamadan yaşama veda etti; çocuklarına, torunlarına ise yıllardır verdikleri mücadelelerini, Galatasaray Meydanı’nı miras bırak.
‘Kemiklerini görmeden ölmek istemiyorum’
20 Kasım 1980’de İstanbul Haşim İşcan Geçidi’nde gözaltında kaybedilen oğlu Hayrettin Eren’in akıbetinin açıklanması için 39 yıldır mücadele eden Elmas Eren, dün Avcılar’da bulunan evinde yaşadığı rahatsızlık nedeniyle yaşamını yitirdi. Daha önce Asiye Doğan, Zeynep Güney, Berfo Kırbayır, Kiraz Şahin, Cevriye Altunbaş, Şahsenem Cihan, Meryem Bulut, Fatime Taşkaya, Kesriye Demir, Asiye Karakoç, Fatma Morsümbül, Hediye Coşkun, Makbule Babaoğlu, Ziyneti Türkoğlu, Fincan Bilgin, Hatice Öztürk, Meryem Baskın ve Koçeri Kurt, Eren gibi “Oğlumun kemiklerini görmeden ölmek istemiyorum” derken, bu istekleri yerine gelmeden yaşama veda etti.
Vasiyet yerine getirildi
Mardin’in Dargeçit ilçesinde 2-6 Kasım 1995’te 9 kişiyle birlikte gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan ve 18 yıl sonra yapılan kazılarda kemiklerine ulaşılan Seyhan Doğan’ın annesi Asiye 2000 yılında ve babası Ramazan 2010’da yaşamını yitirenlerden. Doğan’ın ailesinin başvurusu üzerine Dargeçit Cumhuriyet Başsavcılığı’nın sürdürdüğü faile meçhul cinayetler soruşturmasında ilçenin Bağözü Köyü’nde 2013 yılında yapılan kazı çalışmasında bazı kemikler bulunup İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilmişti. Burada yapılan incelemede kemiklerden bazılarının Seyhan Doğan’a ait olduğu belirlenirken, Doğan’a ait kemikler savcılığın talimatıyla Dergeçit’te belediye mezarlığına gömüldü. Bulunan kemiklerin Seyhan Doğan’a ait olduğunun belirlenmesinin ardından aile vasiyet üzerine Doğan, anne ve babasıyla aynı mezarlıkta defnedildi.
‘Seni kaybedemezler oğul’
10 Haziran 1981’de idam edilen ve cenazesi ailesine verilmeyen Veysel Güney’in annesi Zeynep Güney, oğlunun kemiklerine kavuşamadan 13 Ekim 2012’de yaşamını yitirdi. Yıllarca Galatasaray Meydanı’nda diğer kayıp yakınlarıyla birlikte haykıran anne Güney, Galatasaray Meydanı’na gönderdiği bir mektupta, “Seni kaybedemezler oğul, çünkü resmini gözüme çizdim. Adını dilime yazdım. Mezarını kalbime kazdım” diye seslendi. Ömrü diğer anneler gibi oğluna kavuşmaya yetmeyen Anne Güney, tedavi gördüğü İzmir’de kalp yetmezliği sonucu yaşama veda etti.
Berfo Ana Cemil’inin kemiklerini bekliyor
12 Eylül 980 darbesi sonrası gözaltına alınıp bir daha kendisinden haber alınamayan Cemil Kırbayır’ın annesi ve Cumartesi Anneleri’nin sembol isimlerinden Berfo Kırbayır, “Benim evladım gelir diye kapıyı bacayı açık bıraktım. Ay geçti, gün geçti, sene geçti benim çocuğum gelmedi. Benim çocuğum ölmüşse cenazesini bana versinler” sözleriyle belleklerde yer edindi. Oğlu Cemil kaybolduğu andan itibaren oğlunu aramaya başlayan Berfo Ana 33 yıl boyunca oğlunu aramaktan bir an olsun vazgeçmedi. Berfo Ana, 2011’de Cemil’inin kemiklerine kavuşacak umuduyla dönemin Başbakanı Tayip Erdoğan’la Dolmabahçe’deki Başbakanlık Ofisi’nde görüşmüş ve burada da Erdoğan annelere çocuklarının kemiklerini bulacağına dair söz vermişti. Ancak aradan geçen yıllara rağmen Erdoğan’ın annelere verdiği söz yerine getirilmemiştir. Ömrü oğlu Cemil’in kemiklerini bulmasına yetmeyen Berfo Ana 21 Şubat 2013 tarihinde mide kanserine bağlı ameliyattan sonra meydana gelen komplikasyonlar sonucu 106 yaşında yaşama veda etti. Berfo Ana, ardından “Cemil’imin kemiklerini bulmadan beni gömmeyin” vasiyetini bırakırken, bunun üzerine Berfo Ana’nın mezarının yanına Cemil için bir mezar kazıldı ve o mezar açık bir şekilde Berfo Ana’nın oğlu Cemil’in kemiklerini bekliyor.
‘Eşim sizin işçinizdi’
18 Ocak 1996’da kaybedilen eşi İsmail Şahin’in akıbetini öğrenemeden yaşama veda eden Cumartesi Anneleri’nden Kiraz Şahin, eşi için adalet mücadelesi yürüttü. 2011’de dönemin Başbakanı Recep Tayip Erdoğan ile görüşen anneler arasında yer alan Şahin, burada Erdoğan’a, “Eşim sizin işçinizdi, mesai saatleri içinde kayboldu. İsmail Şahin’in akıbetini açıklamak sizin de sorumluluğunuzdadır” demişti. Eşinin kemiklerine kavuşamayan Şahin, mide kanseri hastalığı sonucu 27 Şubat 2015’te yaşamını yitirirken, cenazesi, memleketi Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Hubyar’da toprağa verildi.
Hayali gerçekleşmeden göçtü
12 Eylül döneminde zorunlu askerlik yaparken gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Zeki Altunbaş’ın annesi Cevriye Altunbaş ve babası Tahsin Altunbaş, çocuklarına kavuşamadan, yaşama veda etti. Oğlunun bir mezarının olmasını isteyen anne Altunbaş, sürekli çiçek koyacağı bir mezara kavuşmanın hayalini kurardı. Anne Altınbaş’ın çiçek koyacak mezar hayali gerçekleşmeden 31 Mart 2015’te hayata veda etti.
Ömrü hakikate ulaşmaya yetmedi
29 Temmuz 1981 tarihinde gözaltında kaybedilen ve daha sonra cenazesi kimsesizler mezarlığında çıkan Süleyman Cihan’ı babası Ağa Cihan ve annesi Şahsenem Cihan, oğlunun faillerinin yargılandığını görmeden hayata veda edenlerden. Ömrü adalet ve hakikate ulaşamaya yetmeyen anne Cihan, 29 Mayıs 2015’te yaşama veda ederek, Feriköy Mezarlığı’nda oğlunun yanında toprağa verildi.
Barıştan asla vazgeçmedi
13 Mayıs 1994 tarihinde Diyarbakır’ın Lice ilçesinde gözaltına alınan ve bir daha kendisinden haber alınamayan Mustafa Bulut’un annesi Meryem Bulut, 10 Ekim 2015’te Ankara Katliamı’nda yaşamını yitirdi. Aynı zamanda bir Barış Annesi olan Meryem Bulut’u, nereye gitseydiniz, hak, adalet, barış talebi olan hangi eyleme gitseydiniz onu mutlaka görürdünüz. Dilinden hiç düşürmediği “barış” arayışından bir an olsun vazgeçmedi. Oğlunun akıbeti sorduğu bir Cumartesi günü yaşama veda etti.
Oğluna kavuşamadı
Ömrü, oğlu Hüseyin Taşkaya’nın kemiklerini bulmaya yetmeyen bir diğer Cumartesi Annesi de 6 Aralık 1993’te gözaltına alınarak kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın annesi Fatime Taşkaya. Taşkaya, oğlu Hüseyin için yıllarca Galatasaray Meydanı’nda oturan ve oğlunun kemiklerini isteyerek, “Oğlumun kemiklerini görmeden ölmek istemiyorum” diye haykırmıştı. Oğluna kavuşamayan anne Taşkaya 17 Ekim 2015’te Tuzla’da yaşamını yitirdi.
Oğlunun kemiklerini koklayamadı
Mardin’in Ömerli ilçesinde 17 Ağustos 1995’te askerlerce gözaltına alındıktan sonra bir daha kendisinden haber alınamayan Abdürrahim Demir’in annesi Kesriye Demir de oğlunun kemiklerine kavuşamadan 2016 yılında gözlerini hayata yumdu. Oğlunun fotoğraflarıyla gittiği karakoldan, “Böyle bir gözaltı olmadı” sözleriyle dönen Kesriye Demir, “Oğluma ne oldu?” diye sormaktan son nefesine kadar vazgeçmedi. Anne Demir de diğer anneler gibi oğlunun kemiklerimi koklayamadan yaşama veda etti.
‘Devletten bir can alacağım var’
Gözaltına alınarak kaybedildikten sonra cenazesi 3 Haziran 1995’te bulunan Rıdvan Karalkoç’un annesi Asiye Karakoç, oğlunun faillerinin yargılandığını göremeden 7 Aralık 2016’de yaşamını yitirdi. Cumartesi Anneleri’nin vazgeçilmez eylemcilerinden olan Asiye Karakoç, “Biz yine şanslıyız tesadüf ve şansın yardımıyla mezarımızı bulduk. Yıllardır haykırdık ne gören ne anlayan oldu. Bu devletten bir can, bir kardeş, bir yoldaş alacağım var” demişti. Yıllarca konuşamadan yaşayan Asiye Karakoç, adaletin yerini bulduğunu göremeden gözlerini hayata yumdu.
‘Siz hiç Cumartasi Annesi oldunuz mu?’
1980 askeri darbesi sırasında Bingöl’de gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hüseyin Morsümbül’ün annesi Fatma Morsümbül, 25 Aralık 2016’da Bingöl’de yaşama veda etti. Oğluna olan özlemi bir an olsun dinmeyen anne Morsümbül’ün yaşamı yitirmeden önce söylediği “Hüseyin’imin kemiklerini bulsam, gömmeyeceğim. Bir torbaya koyup sırtımda gezdireceğim. Kokusunu özledim” sözleri hala yankılanıyor. Kulaklarda çınlayan “Siz hiç Cumartesi Annesi oldunuz mu? Olmayın, olmayın, biz olduk siz olmayın diye meydanlardayız” diyen Morsümbül’ün bu sözleri de hafızalara kazındı. Morsümbül’de diğer bütün anneler gibi bir kişi daha gözaltında kaybedilmesin diye mücadele ederken yaşama veda etti.
Son nefesine kadar mücadele etti
24 Kasım 1993’te Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde gözaltına alınarak kaybedilen Üzeyir Kurt’un annesi Koçeri Kurt’a oğluna kavuşamadan yaşamını yitiren isimlerden. Yıllarca diğer anneler gibi evladının kemiklerini isteyen anne Kurt, oğlunun kemiklerine kavuşamadan 2016 yılında hayata veda etti. Anne Kurt’un mirasını torunları devir alırken, anne Kurt son nefesine kadar işkencede öldürülen oğlunun Abdulkadir ve gözaltında kaybedilen oğlu Üzeyir Kurt için adalet aradı.
1 kilometre uzaklığa defnedildi
Dargeçit’te 30 Ekim 1995’te gözaltında kaybedilen Abdurrahman Coşkun’un annesi Hediye Coşkun, 80 yaşındayken yaşamını yitirdi. 18 Mayıs 2017 tarihinde yaşamını yitiren Coşkun, 1993’te Mardin’in Dargeçit ilçesine bağlı Ulaş köyünde yaşarken eşi öldürüldü. Evlerinin yıkılmasıyla birlikte Dargeçit’e göç eden Coşkun’un 21 yaşındaki oğlu Abdurrahman Coşkun, 30 Ekim 1995’e gözaltına alınır. Gözaltında kaybedilen oğlunun kemiklerini bulmak için yıllarca mücadele eden anne Coşkun, oğlunun kemiklerini bulup kokladıktan 3 yıl sonra yaşamını yitirdi. Yaşamını yitirmeden önce anne Coşkun, “Artık barış olsun. Ben ağlamışım, kimse ağlamasın” diye seslenmişti. Oğlunun yanında defin edilmeyi vasiyet eden Coşkun’un vasiyeti yerine getirilemedi. Coşkun oğlunun Nusaybin’de bulunan mezarına, yaklaşık bir kilometre uzaklıkta olan başka bir yere defnedildi.
‘Nasıl barış yapacaksınız?’
Urfa’nın Siverek ilçesinde 1994 yılında kaçırıldıktan sonra öldürülen Özgür Gündem gazetesi muhabiri Nazım Babaoğlu’nun annesi Makbule Babaoğlu, 80 yaşında böbrek yetmezliğinden yaşamını yitirdi. Ağustos 2017’de Diyarbakır Yeniköy Mezarlığı’nda defnedilen Makbule Babaoğlu katıldığı Cumartesi Anneleri’nin eylemlerinde “Devleti yönetenlere soruyorum oğlumun kemiklerini bana vermeden nasıl barış yapacaksınız?” diye sormuştu.
Oğluna kavuşamadı
1 Nisan 1996 tarihinde Edirne’den İstanbul’daki evine dönmek üzere yola çıkan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Talat Türkoğlu’nun annesi Ziyneti Türkoğlu, oğlunun kemiklerini bulamadan hayata gözlerini yumdu.
‘Kenan’a birşey olmamıştır’
12 Eylül 1994’te gözaltında kaybedilen Kenan Bilgin’in annesi Fincan Bilgin, “Kenan’a bir şey olmamıştır, bir gün çıkıp gelir” diye umudunu hiç yitirmedi. Son nefesine kadar oğlunun geleceği umuduyla mücadele eden anne Fincan Bilgin’in de diğer anneler gibi ömrü oğlunu bulmaya yetmedi.
Faillerin yargılandığını görmedi
27 Temmuz 1992’de gözaltında kaybedilen ve ölü bedenine işkence edilen Ayten Öztürk’ün annesi Hatice Öztürk yaşamını yitiren annelerden. Kızı Ayten’in cenazesi 8 Ağustos 1992 tarihinde Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiindeki boş arazide bir eli dışarıda kalmış şekilde gömülü olarak bulundu. Anne Öztürk, kızının faillerinin yargılandığını görmeden yaşamını yitirdi.
Ankara’da 1993 yılında gözaltına alındıktan iki gün sonra cansız bedenine ulaşılan Ankara Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın annesi Meryem Baskın, 16 Şubat 2019’da yaşamını yitirdi. Baskın’ın cenazesi, Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde düzenlenen törenle son yolculuğuna uğurlandı. Anne Baskın, oğlunun faillerini bulup, yargılanmalarını sağlamak için uzun yıllardır Cumartesi Anneleri’nden biri olarak mücadele ediyordu.
‘Keşke kavuşsam’
20 Kasım 1980’de İstanbul Haşim İşcan Geçidi’nde gözaltında kaybedilen oğlu Hayrettin Eren’in akıbetinin açıklanması için 39 yıldır mücadele eden Elmas Eren, Avcılar’da bulunan evinde yaşadığı rahatsızlık nedeniyle dün yaşamını yitirdi. Oğlu için çalmadığı kapı kalmayan anne Eren’in, Oğlu Hayrettin için, “Keşke kavuşsam. Burnumun direği sızlıyor aklıma gelince. Yerini bilen kişi bana getirsin onu. Yavrum gelsin ve onu görmek istiyorum. Kim biliyorsa yerini söylesin, göndersin bana. Adresini versinler ben bu halim ile giderim. Ne yapacağımı şaşırdım kaldım. Kolay mı kaç senedir bu acıyı çekiyorum. Allah kimsenin başına böyle bir şey getirmesin. Başına gelenlere de Allah sabır versin” sözleri yürekleri burkmaya devam edecek.