Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında hazırlanan 7 ayrı fezlekenin birleştirilmesiyle oluşturulan davanın 15. duruşması bugün Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Yüksekdağ’ın, “Örgüt yöneticiliği”, “Örgüt propagandası yapmak”, “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet”, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” ve “Suç işlemeye tahrik” iddialarıyla yargılandığı dava saat 10.00’da başlayacak. Yüksekdağ’ın Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görülecek duruşmaya bizzat katılması bekleniyor. 92 sayfalık dosya kapsamında 30 yıldan 83 yıla kadar hapis cezası istenen Yüksekdağ’ın Demokratik Toplum Kongresi (DTK) içerisindeki faaliyetleri ve diğer eylemleri nedeniyle “örgüt yöneticisi” sıfatıyla cezalandırılması isteniyor. Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş hakkında 6-8 Ekim Kobanê olaylarına dair yeniden soruşturma başlatılmış ve “Devletin Birliği ve bütünlüğünü bozma”, “Bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürmeye azmettirme”, “Birden fazla kişi ile birlikte gece vaktinde suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla yağmaya azmettirme”, “Cebir tehdit veya hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılmaya azmettirme” gerekçeleriyle tutuklu yargılanmalarına karar verilmişti.
‘Demirtaş çıkmasın diye…’
Yüksekdağ’ın avukatlarından Veysi Eski, duruşma öncesi değerlendirmede bulundu. Duruşmada Yüksekdağ’ın hem ana davadaki tüm fezlekeler hem de birleşen dosyalarda savunmasını tamamlanmış olacağını söyleyen Eski, “Şimdiye kadar mahkeme tarafından tutukluluğun devamı için kullanılan savunmanın alınmamış olması gerekçesi ortadan kalkacaktı. Ayrıca, Sayın Demirtaş için verilen tahliye kararı aynı suçlamalarla yargılanan müvekkilimiz Sayın Yüksekdağ için de verilmesi gerekmekteydi. İşte tam bu noktada hem Sayın Demirtaş’ın dışarıya çıkmasını engellemek hem de müvekkilimiz için verilebilecek olası bir tahliye kararının önüne geçmek için gizli bir el devreye girerek her iki eşbaşkanın şüphelisi olmadığı bir dosyadan tutuklanmalarını sağladı” diye belirtti.
‘Düşman ceza hukukudur’
Yüksekdağ hakkında 20 Eylül’de açılan soruşturma sırasında avukatı olarak hazır bulunduğunu da belirten Eski, şöyle devam etti: “Savcı suçlamaları söyleyince Sayın Yüksekdağ’ın yargılandığı Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dosyada 8. fezlekenin aynı suçlamalarla ilgili olduğunu hem Sayın Yüksekdağ hem de avukatı olarak tarafımızdan bilgi verilmiştir. Savcılık süre talebimize ilişkin herhangi bir karar vermeden her iki eşbaşkanı da tutuklamaya sevk etmiştir. Sulh Ceza Hakimliği’nde mükerrer bir yargılama yapıldığı, bu dosyada eşbaşkanların şüpheli olmadıkları, dosyalarının bu soruşturma dosyasından tefrik edilerek fezlekeye oradan da iddianameye döndüğü anlatıldı. Ancak hakim bu durumların hiçbirini dikkate almadan her iki eşbaşkanı da hukuksuz bir şekilde tutukladı. Normal ceza yargılamalarında her ne kadar mükerrer yargılama yapılamaz denilse de düşman-savaş ceza hukukunda böyle bir ilkeden bahsedilemez. Uzun zamandır Kürtlere ve muhaliflere yönelik normal ceza hukuku ilkelerinin dışında bir hukukun uygulandığına şahit oluyoruz. Bu hukuk düşman ceza hukukudur. Bu tutuklamalarda bunun en bariz örneği olmuştur.”
‘Savcılık mütalaası hazır’
Yüksekdağ’ın yargılandığı ana davada mahkeme heyetinin bir an önce davayı bitirme telaşında olduğunu vurgulayan Eski, “Bu telaşa en iyi örnek onlarca fezleke ve birleşen dosya olan bu davada savunma henüz bitmeden son celsede savcılık makamından mütalaa istemesidir. Sayın Yüksekdağ savunma yaparken savcılık mütalaası hazır olarak duruşmaya çıkmış olacaktır. Mahkeme heyeti celse arasında dosyayı savcılığa mütalaa için göndermiş ancak henüz savunma bitmemiştir. Savcı savunma almadan mütalaa hazırlayacak” diye konuştu. Bu telaşın temel sebebinin propaganda aygıtına malzeme taşımak için yapıldığını ifade eden Eski, “Oysa iktidar da bu yargılamaları dizayn edenlerde şunu çok iyi biliyor ki bu hukuksuzluklar muhakkak mahkum edilecektir. Mahkemeye yargılamanın tüm aşamalarında tarihsel bir yargılama yaptığı hukuktan ayrılmadan hareket etmesi gerektiği tarafımızdan söylenmiş ama bu telaş hali uyarılarımızın dikkate alınmadığı sinyali olarak tarafımızdan algılanmaktadır.”
ANKARA