İstanbul’un iklimi gerek fiziksel, gerek sosyal olarak Anadolu’yu, hele hele doğu ve güneydoğuyu yansıtmaktan uzak. Bölge ile bağlantılı olanların bile İstanbul’a gelince düşünceleri daha bir bulanıklaşıyor. Bir yandan Kürt bölgelerinde görülen baskı, şiddet, keyfi uygulamalar, Kürtçe türkü yasaklamalar, bir yandan İstiklal Caddesi’nde bağıra bağıra müzik yapan gençler. Televizyonlarda sureti haktan görünüp özgürlük diskurları çeken anlı şanlı gazeteciler bile şarkıcı Dodan’ın mikrofonunun elinden alınıp sahneden indirilmesine bahaneler uyduruyor. Kimi zaman bir düğünde şarkıya, bir cenazede Kürtçe ağıta kancayı takmalar, çocuklarının cenazelerine gitmeyi suç saymalar, batıda birçok kimseye inandırıcı gelmiyor.
Evlendirilmek istemeyip evden kaçan burnunun dibindeki çocuğunu, beş yıl önce PKK’ye katılıp oğlunun da orada olmasını gururla anlatan annelerin Diyarbakır HDP il binası önündeki eylemini her türlü destekleyen resmi makamların, AKP binası önünde hak arayan işçileri Anayasa suçu işlediklerini söylemelerinin çelişkisini milli muhalefetimizin görmezden geldiği bir ortamda, ülkedeki ağır baskıyı ülkenin batısındakilere anlatmak, deveye hendek atlatmak kadar zor geliyor. Tüm örgütsel yapısı terörize edilerek ötekileştirilen, düşmanlaştırılan HDP’nin demokrasi mücadelesi ise medyanın ağır baskısı sonucu batı bölgelerinde ses getirmiyor.
Ama bir şey var ki batıda da, doğuda da herkesin dilinde.
Pahalılık, işsizlik, yokluk, tek kelimeyle fakirleşme.
Daha önce de yazdığım gibi bu aralar çoklukla Maraş ve çevresindeki illerdeyim. Türkiye’nin güneyinde Fırat’tan Mersin’e kadar olan ve Güneybatı hattı dediğimiz bölge, ülkenin tümünü temsil eder. Demografik bakımdan tüm ülkeyi temsil eden bir bölgedir. Bu nedenle devlet de bu bölgeye büyük önem atfeder. Türkü, Kürdü, Arabı, Süryanisi, Çerkesi, Çeçeni ile etnik, Alevisi, Sünnisi, Ezidisi, Hristiyanı ile inançsal yönden her tür topluluğu barındıran bir yer. PKK, Dev-Yol, Dev-Sol gibi sol örgütlerin yanında ülkücü, IŞİD’ci, Alperen gibi sağ örgütlerin de yandaşı, sempatizanı çoktur buralarda. Herkes tetikte, herkes “müteyakkız”.
İşte bütün bu çelişkileri içinde barındıran halk kesimlerinin ortak derdi, ekonomi. Hukuk ve insan hakları alanında adaletin önemli bir kesimce hiç dile getirilmediği ve iktidara toz kondurulmadığı yerde pahalılıktan herkes şikayetçi. Özellikle Kürt ve Alevi köyleri boşalmış durumda, temmuz-ağustos arası bir bir buçuk aylık sürede yurt dışında ve batıda çalışanların gelmesiyle kalabalıklaşan köylerin bir kısmı tümüyle boşalmış, bir kısmında bir iki kişiden oluşan birkaç aile kalmış durumda. Hele büyükşehir haline getirilmiş illerde yaylaların tümüyle mahalle haline getirilen köylerden alınıp hazineye devredilmesi, hayvancılığın da olumsuz etkilenmesine yol açmış bulunmaktadır.
Gerek çeşitli iş çevreleriyle yaptığım görüşmeler, gerek sürekli ilişki içinde olduğumuz insanlar pahalılıktan söz edilince iktidardan şikayetlerini dile getirmekten geri durmuyorlar. Köyünden iki AKP milletvekili çıkmış ve her biri birinin akrabası olduğunu söyleyen iki sıvacı, akrabası milletvekillerinden pek de hoş olmayan sözlerle bahsedip bir daha oy vermeyeceklerini söylediler. Ardından da CHP’ye değil, İmamoğlu ve Ali Öztunç’a oy vereceklerini belirttiler.
Belediyelerin yol, kanalizasyon ve diğer bakım hizmetleri kullandıkları oya göre karşılanıyor. Muhalefete oy veren Kürt ve Alevi köy yolları berbat halde, diğerlerine asfalt yapılmış. Özellikle yurt dışında çalışanların kendi köylerine yaptığı köy içi yolları ile kanalizasyon dışında bir tek Alevi köyünde kanalizasyon yok.
Esnafın da durumu diğerlerinden farklı değil. Alışveriş yok. Köylü beşe mal ettiğini üçe satmak zorunda kalıyor. Elbistan’ın meşhur üzümü Alişar Kabarcığı, çok kısa zamanda bozulduğu için üretici tarafından yok pahasına satılıyor. İstanbul’da oturup buradaki bir tarlasını eken biri, “5500 lira harcadım, 4500 lira aldım” diyerek ona alıp dokuza satarak “maksat ticaret olsun” diyen Nasrettin Hoca’ya rahmet okuttu.
HDP üzerindeki baskı, buralarda da kendini hissettiriyor. Örgüt çalışanlarının büyük kesimi ya tutuklu, ya hükümlü. Genel bir suskunluktan herkes payını almış durumda.
Dün açıklanan son zamlarla da gaz ve elektrik yine % 15 arttırılarak iyileştirmeler (!) halka yansıtıldı. Hazine ve Maliye Bakanı öyle demişti bir saat önce: “Yapılacak düzenlemelerle iyileştirmeler halka yansıtılacak”. Malum, kendi davet ettikleri IMF heyetinin tavsiyeleri de o yolda.