İTO’nun düzenlediği ‘Seçme seçilme hakkına seçmen iradesine saygı’ panelinde konuşan yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkanı Selçuk Mızraklı, ‘Bu iktidar Kürt özgür olmasın, anasını görmesin diye her şeyi yapıyor. Böyle bir şey olabilir mi?’ dedi.
İstanbul Tabip Odası (İTO) “Seçme seçilme hakkına seçmen iradesine saygı” konulu panel düzenledi. Cağaloğlu’nda bulunan İTO binasında düzenlenen panele yerine kayyum atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Selçuk Mızraklı, Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Sedat Şenoğlu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul İl Eş Başkanı Cengiz Çiçek, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP İTO Başkanı Pınar Saip, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) eski yargıcı Rıza Türmen Türk Tabipler Birliği (TTB) eski başkanı Raşit Tükel ile çok sayıda kişi katıldı. Panelin moderatörlüğünü İTO Başkanı Pınar Saip yaparken, yerine kayyum atanan DBB başkanı Selçuk Mızraklı, CHP İstanbul İl Başkanı Canan kaftancıoğlu ve AİHM eski yargıcı Rıza Türmen ise konuşmacı olarak söz aldı.
‘Demokrasinin pimi çekilirse bu diğer yerlere de sıçrayacaktır’
İlk olarak söz alan İTO Başkanı Pınar Saip, çok önemli bir toplantıya ev sahipliği yaptıklarını söyledi. Türkiye’nin en önemli sorunlarından birinin ülkede demokrasinin olmaması olduğunu belirten Saip, “Bunun sonuçlarını son 3 ayda gördük. Diyarbakır’a kayyum atanması bunun en iyi örneği. Bir yerde demokrasinin pimi çekilirse bu diğer yerlere de sıçrayacaktır. Bunun için ilk günden beri gerekli tutumumuzu yerine koyduk. Sonuçta bizler de seçilmişiz. Bizler de görevimizden alınabiliriz” dedi.
‘Süreçte yaşadığımız her şeyi birlikte yaşadık’
Ardından konuşan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, “Hekimliğin bütün yaraların tedavi edebilmesi gibi bir yanı var. Ama bakıldığında aslında bütün mesleklerin tedavi edici ve toplumu dönüştürücü bir yanı var. Siyaset de toplumu rehabilite eden ya da bu amaçla yola çıkılan bir alanken bugün geldiğimiz noktada ne yaşadığımızı hepimiz biliyoruz. Bugün her birimizin yaşadığı mağduriyetleri, süreçleri her gün birbirimizden tekrarlamaktan yana çok olmuyorum. O nedenle süreçte yaşadığımız her şeyi birlikte yaşadık. Güzel olan ne varsa hep birlik yaptık.31 Mart seçimlerinden sonra ‘bir şeyler oldu ama ne olduğunu anlayamadık’ deyip seçimleri iptal etmek de veya Diyarbakır’da, Van’da, Mardin’de bir şeyler oldu ama ne olduğunu anlamadık ihtiyacı bile duymadan kayyum atamasını görmek bu absürtlükler ülkesinde çok da absürt değil. Hakikaten hepimizin acı acı güldüğü, acı acı gülmenin ötesinde çok acı çektiği bir dönemdeyiz” diye belirtti.
‘Haram yemek kabul edilemez’
Panele katılanlara teşekkür ederek konuşmasına başlayan Selçuk Mırzaklı da, konuşmasına kurt kuzu hikayesini anlatarak başladı. Mızraklı, “Türkiye’nin hali biraz buna benziyor. Bir toplum eğer yeri geldiği zaman o etkili duruşu gösterirse o geçmişi korumuş olur. Ama çıkamazsanız daha da geri gidersiniz. Bir olursak, birlikte olursak bu hikayeyi değiştirebiliriz. Şimdi burada farklı yerlerde durabilirsiniz, geleceğe dair de farklı olan ama bunların hepsinin temel normatifleri de vardır. Haram yemek hiçbir yerde kabul edilmez. Madem bütün bunlar böyleyse farklı da düşünsek o toplamı sağlamak zorundayız” dedi.
‘Geç kalınmamalı’
Türkiye’de artık kötülüğün sıradanlaşmaya başladığını vurgulayan Mızraklı, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Öyle bir hale geldik ki artık her tarafta bir çürüme yaşanıyor. Eskiden kararlarının arkasında duran bir irade vardı. Ancak şimdi her şeyde ciddi bir çürüme ve eskime görüyorsunuz. Şimdi bütün bunları söylerken bir meramım var. Ben şuna inanıyorum. Biz hekimler çok kullanırız. Kanserden korkma geç kalmaktan kork. Çünkü her geçirdiği zamanın kanserin vücutta diğer organlarla etkileşime girme gibi sorunlu bir dönemdir. O yüzden geç kalınmamalıdır. Çünkü telafisi güç şeyler doğuracaktır. Onun için her gün kadın cinayetleriyle, işçi ölümleriyle karşılaşıyoruz. Kamu güvenliği sağlamakla mükellef olanlardan neden ben korku tutayım. Onlar benden korksun. Ama öyle bir hale getirdiler ki sabah kapımızı bir komşumuz çalsa açamayacak duruma geldik. Dolayısıyla her geç kaldığımız gün bizden birilerin alınıp götürüleceği bir süreç yaşayacağız. Eğer benimle bu iş bitecekse hemen beni buradan götürsünler.”
‘İktidar Kürt özgür olmasın diye her şeyi yapıyor’
Ülkenin geleceğinin giderek kaybedildiğini dile getiren Mızraklı, “Türkiye temel haklara saygılı herkesin kendisini özgür ve eşit hissedeceği bir ülke olsun diyoruz. Ama Ortadoğu’ya savrulmaya başlıyoruz. Ben Ape Musa’nın deyimiyle eski dönemlerin hem tanığıyım hem de yeri geldiğinde sanığı oldum. Siz tavuktan kartal olmaya çalışanı gördünüz mü? Tavuk tavuk gibi yaşar, kartal kartal gibi. Ben hayatımda cezayı hep barıştan dolayı yedim. Bu ülke birçok krizi yaşıyor. Ülkede baskıcı bir dönemden geçiyoruz. Yan yana durursak, güç birliği yaparsak biz bunları yeneriz. 31 Mart’ta olan buydu. Eğer daha önce yan yana gelseydik bunları yine yenerdik. Kaybettiğimiz her gün daha sonrası çok daha fazla süreye neden olabilir. Mesele üç kente kayyum atama meselesi değildir. Siz eğer parlamenter seçimin önüne engel koyarsanız demokrasiyi berhava edersiniz. Bu ülkedeki Kürt sorunu birçok sorunla ilişkilidir. Bu iktidar Kürt özgür olmasın diye her şeyi yapıyor. Kürt anasını görmesin diye herkesle anlaşırım anlayışı var. Ya böyle bir şey olabilir mi?” diye konuştu.
‘Türkiye’nin nabzı giderek düşüyor’
AİHM eski yargıcı Rıza Türmen ise, “Burada bulunan herkesin bir demokrasi savaşçısı olduğunu biliyorum. Türkiye’nin nabzı giderek düşüyor. Bu böyle devam ederse yakın bir zamanda yoğun bakıma alınması muhtemeldir. Seçimler demokrasilerde önemlidir. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde bir kazanan ile bir kaybedenin olduğu kazananın başa geçtiği kaybedenin ise kısa bir süre sonra başa geçebileceğini düşündüğü bir süreçtir. Bu seçim sonucu liderin meşruiyetini sağlayan bir süreçtir” ifadelerini kullandı.
‘Demokrasiye vurulan darbe’
Kayyum atamalarının iki ayağının olduğunu dile getiren Türmen, “Kayyumlar anayasanın 127’nci maddesine dayanarak yapıldı. Ancak yapılan şey demokrasiye aykırı yapıldı. İkincisi bu görevden uzaklaştırma soruşturma ya da kovuşturma olması gerekir. Bir kişinin aday olması kabul ediliyor ama belediye başkanı olmasını kabul edilmiyor. Seçmen kime oy verecek? Bu seçmenin iradesiyle alay etmektir. Bir başkan görevden alınınca yeni belediye başkanı meclis seçer. Ama OHAL zamanında bir yasa çıkarıldı. OHAL dönemi bittikten sonra OHAL döneminde çıkan bir KHK kanun haline getirildi. Eğer yeni kayyum atamalarını istemiyorsak bir araya gelmek gerekir. Belediye başkanlarının görevden alınması demokrasiye vurulmuş büyük bir darbedir” diye konuştu. Panel yapılan konuşmalar ardından soru ve cevap bölümüyle son buldu.
Kaynak: MA