Ekonomi Gündemi
Türkiye’nin Rojava’ya savaş ilan etmesinin nedeni ne? Bir değil birden çok nedeni var. En başta ekonomik krizi gölgeleme ve önleme geliyor. CHP’nin son ekonomi raporuna bakın: “KOBİ’lerin kullandığı krediler ağustos sonu itibarıyla 610 milyar liraya yükselmiş bulunuyor. Kredilerin her 100 liralık diliminin 8.6 lirası icra yoluyla tahsil edilmeye çalışılıyor”.
Yapılan ne? TÜİK, Merkez Bankası, Kamu Bankaları, KHK ve her gün yeniden yapılan yasal düzenlemeler ve zamlar ile önü alınamayan ekonomik krizin ve onun tetiklediği siyasi ve rejimsel krizin üstünü örtme ve içerde yükselecek tepkileri bertaraf etme. Büyük şehirler ile başlayan iktidarı kaybetmenin domino etkisini azaltma. Ve bu belediyelerde ortaya çıkarılan yolsuzluklar üzerinden gelişecek yıpratmayı önleme… İktidar, krize girmiş ekonomiyi, zor ve şiddet yöntemiyle yöneterek, pastayı kendi cephesine dağıtmayı sürdürüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, yükselen hayat pahalılığına karşı gelen tepkilere “Ne diyorlar; domates, patlıcan, patates, sivri biber… Düşünün bir merminin fiyatı nedir, düşünün” sözlerini bir kez daha hatırlayalım.
Bir tür Osmanlı ekonomi yönetim anlayışını ifade eden Erdoğan’ın yoksulluğu ve sömürüyü “cephaneyle” perdelediği bu sözleri, Sabah yazarı Mehmet Barlas deşifre etti. Mehmet Barlas 9 Eylül 2019 tarihli yazısında şunları söylüyor: “FETÖ projeleri olan 17- 25 Aralık krizini, Gezi kalkışmasını ve 15 Temmuz darbe girişimini hatırlayalım. Ayrıca Türkiye terörle savaşırken adeta bir savaş ekonomisi içinde bulunuyor. Kamu hizmetlerine yapılan zamlar, bir anlamda bu savaşı da fonlamak içindir. Trump bize ajan papaz Brunson krizinde saçma sapan yaptırımlar uyguladı ama bizi yok etmedi.” Prof. Dr. Haluk Gerger: “Tarihsel deneyim bize açık bir biçimde gösteriyor ki kapitalizmde büyük krizler, askeri harcamaların artması ve savaşlarla alt edilebiliyor.” Özetle CHP, İYİ Parti ve Saadet’in tam da neye destek verdiği ortada…
Barış diye diye…
AKP iktidarının, Suriye’nin kuzey doğusuna yönelik olarak tek taraflı ve zorlama, manüplatif savaşı 3. gününde. Uzun süreden beri kurgusu yapılmış ve iktidarın en zor döneminde kurtarıcı olarak devreye konulmak üzere rafta bekletildiği açıkça anlaşılıyor. Kürtlerin düşman ilan edilmesi varken, başka bir bahneye gerek de duyulmadı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, 7 Ekim tarihinde attığı twitte “Bölgeyi teröristlerden temizleyerek ülkemizin bekasını ve güvenliğini sağlamaya kararlıyız. Suriye’ye de huzur, barış ve istikrarın gelmesine katkı sağlayacağız” ifadesi çok net. Türkiye’ye bir saldırı var mı? Yok. Çavuşoğlu’nun temizlemekten bahsettiği “teröristler” ise, Demokratik Suriye Güçleri (DSG) ile onun bileşeni YPG’den başkası değil. DSG ise, aralarından İngiltere, Fransa, Portekiz, İtalya, Belçika’nın bulunduğu ve ABD’nin başını çektiği uluslararası koalisyonun Suriye’de IŞİD’e karşı uzun süredir iş birliği yaptığı tek güç. Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini de önceki akşamki olağanüstü oturumda açıkça DSG ve YPG’nin terörist olmadığını, BM’nin de onları terörist görmediğinin altını çizdi. Bu durumda Türkiye, NATO’daki müttefiklerinin müttefik olarak gördüğü bir güce savaş açıyor. Kimseden destek var mı? Yok. BM’de Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına vurgu yapılırken alınan savaş kararı, tümüyle haksız ve uluslararası hukuku ihlal. Tüm bunlar bilinirken, bu savaşa neden yeşil ışık yakıldı? Trump’ın açıklamasına bakın: “Şimdi Türkiye, Avrupa, Suriye, İran, Irak, Rusya ve Kürtlerin sorunu çözmeleri, yakaladıkları IŞİD savaşçıları ile kendi mahallelerinde ne yapmaları gerektiğine karar vermeleri gerekiyor.” Herkes bu “saçma savaş”tan nasıl kazançlı çıkacağının hesabında. Kürtler hariç
Dolar obüs gibi…
Rojava savaşı ekonomik krizin üstesinden gelebilir mi? AKP iktidarı, sınır ötesi tezkere ile hem ekonomiyi hem de kendi yönetimi döneminde büyük belediyelerde tespit edilen yolsuzluklar üzerinden yıpratma dozajını artıran CHP ve İYİ Parti ve Saadet Partisi’ni hizaya getirmeyi bir kez daha başardı. Özellikle de 31 Mart seçimleri öncesi AKP ve MHP dışında oluşan ve yanında HDP’nin de yer aldığı muhalefet bloğunu parçalamada güçlü bir hamle gerçekleştirdi. Ya ekonomik cephede? Dolar, savaşın başlamasıyla bir anda 5.60’tan 5.88’e yükseldi. Peki sıçramada parayı kim vurdu? Operasyon kararını kim biliyorduysa. Dolarla birlikte artan maliyetler kimi vuracak? Bu karardan haberi olmayanlar. Ya sonra? Savaş nedeniyle daha fazla kemer sıkma istenecek. Buna bir de dışarıdan gelecek olası ambargoları ekleyin… ABD senatosu harekete geçti bile. AB’den ise güvenlik bölgesine destek verilmeyeceği açıklandı. Finlandiya, silah satışını askıya aldı. Rojava’yı alayım derken Afrin ve İdlib’den olmak da var…