geçtiğimiz günlerde gazetemizde mustafa özel imzalı, kürt kadınların geleneksel baş bağlarından olan kofilerle ilgili bir haber çıktı. haberin spotunda “ancak yeni neslin ilgisizliği yüzünden bu kültür git gide unutuluyor” şeklindeki sitem haberi daha da ilginç kılıyordu.
kofiler dinsel bir örtüden farklı, yüzü, saçların bir kısmını açık bırakabiliyor. görüntüsü güzel ama kolay taşınacak bir şey olmadığını düşündürüyor. ancak yine haberden, takanın başını ağrıtacak kadar ağır olabildiğini ama uzun zaman takıp alışanların o olmadan kendilerini çıplak gibi hissettiklerini okuyoruz ki uzun zaman kullanılan birçok giysinin benzer bir etkisi var. böyle bir geleneğe sahip çıkmanın nasıl bir yararı olabilir?
ya da şöyle sorayım; bir ulusun kimliğinde geleneksel giysilerin nasıl bir rolü olabilir? bu konuda aklıma gelen örnek hindistan. ingiliz emperyalizmine karşı mücadelede hem ülkede üretilmiş ürünler kullanmayı hem de ulusal kimliği korumayı benimseyen hindistanlılar geleneksel kıyafetlerinden uzun zaman vazgeçmedi. özellikle başka uluslardan insanlarla birlikte olacakları durumlarda hindistanlı kadınlar geleneksel giysileri tercih ediyordu; birleşmiş milletler toplantılarına falan, sari adı verilen kıyafetle katılmış kadınlar görülürdü ki uzun bir kumaşın bedene sarılmasını da içeren bu kıyafeti taşımak gerçekten zor. bugün hindistanlılar arasında daha rahat gündelik giysiler özellikle kentlerde git gide daha yayınlaşıyor. buna karşılık erkekler geleneksel kıyafetlerinden çok daha önce vazgeçmişti.
giysiler de dahil olmak üzere gelenek ulusal kimliğin önemli bir parçası. ama başka giysi tercihlerinde -örneğin tesettür- olduğu gibi burada da geleneğe ya da kurallara, erkeklerden çok kadınların uyması bekleniyor. bu işin belki en önemsiz yanı.
bence esas soru şu; ulus kimliği geleneksel olanı yaşatarak mı inşa edilir yoksa bunun içinden çıkan başka araçlar etrafında mı kurulur?
ulusal kimlik birçok halk için esas olarak anadil etrafında oluştu, burada da kadınlara dili kuşaktan kuşağa taşımak anlamında önemli bir rol atfediliyor. bu roller, tabii karar verme merciinin uzağında daha ziyade görev alma şeklinde…
ancak türkiye parçasında, kürt ulusal kimliğinin inşasının biraz farklı olduğunu gözlemliyoruz. bu kimlik gerek arkaik toplumsal yapılar -örneğin aşiretler- gerekse geleneksel kültürel öğelerle hesaplaşarak inşa edildi ve merkezinde, çekirdeğinde belki anadilden bile daha belirleyici olarak özgürlük hareketi yer aldı. bunun birden fazla sonucu var ve bunların içinde en önemlisi, kadınların özgürlüğü mücadelesinin uluslaşma süreciyle el ele, atbaşı yürümesi.
türklerinki de dahil olmak üzere pek çok uluslaşma süreci aynı zamanda kadınların daha “özgür” daha “modern” yaşamasını içerdi. ama bu, karar merciinde kadınların bulunmadığı bir modernleşmeydi.
bu gazetenin okurlarına anlatmaya gerek yok ama kürt uluslaşması bu açıdan çok farklı, kadın özgürlüğünün, uluslaşmanın çekirdeğindeki hareketin merkezinde olduğu bir süreç bu.
burada bir parantez açacağım. kadın özgürlüğü derken kadınların kurtuluşundan biraz daha farklı bir şeyi kastediyorum. çünkü kadınların kurtuluşu, doğrudan patriyarkayı tasfiye edecek, cinsiyet kaynaklı her türlü egemenlik ilişkisini ortadan kaldırmayı hedefleyen, tarih ve gelecek içinde başka bir kapsamda yer alan bir program ve hareket. bundan kadın özgürlüğünü küçümsediğim sonucu çıkmasın, kadınların özgürleşmesi kurtuluşun ta kendisi değil ama önemli bir parçası.
baştaki konuya dönersem, neredeyse bütün halkların geleneksel giysileri çok güzel, kürtlerinki de öyle. kürt kadınların zaman zaman eylemlerde, etkinliklerde de giydikleri uzun etekli, kol yenleri arkadaş bağlanabilen fistanlar da çok şık, kofi de.
mustafa özel’in haberinin sonunda sözlerine yer verdiği geveri erkenek, “bari bayramlarda, özel günlerde taksınlar” derken belki de haklı. bu giysiler özel kıyafetlerin parçası ya da ilhamı olabilir. bu temsili bir kullanım olur.
ama bence kürt ulusal kimliğinin inşası için, kadınların geleneksel rollerini canlandıran, destekleyen herhangi bir unsura ihtiyaç olmadı, bundan sonra da olmayacak. çünkü tam aksine ulusal kimlik, geleneği ve arkaik olanı yırtıp atarak kuruldu. acaba kadın okurlar bununla ilgili ne düşünür?