Malefiz ilk filmle masalın aslını yani kötü perinin neden kötü olduğunu anlatırken bu defa‘savaş masalının’aslına bakıyor
Suzan Demir/ İstanbul
Şu bir gerçek ki büyürken bize anlatılan masallar artık yeni nesilleri uyutmuyor. Zira cinsiyet rolleri, ırkçılık veya kötü kavramı artık birçok yönüyle tartışılıyor. Tabii bu kavramların en geri noktaları, yaşadığımız topraklarda kendine vücut bulsa da hikâyenin farklı versiyonları dünyada artık ana akıma çoktan sıçradı. Düne kadar hikâyeyi allayıp pullayıp verenler şimdi onun anti-tezini üretiyor. Bunların başında Ekim ayının başında gösterime giren Joker gibi çizgi romanlar ve kahraman anlatıları geliyor. İyi ya da kötünün keskin hatlarla tasvir edildiği sayfaları kapattık. Örneğin Türkiye’de daha çok Yeşilçam Sineması’nda gördüğümüz ‘çok kötü’ karakterler törpülendi ya da hata yapan ‘iyiler’ her zaman saf değil. Artık kötü olanın geçmişine doğru yolculuk yapabildiğimiz kadar, hatalı kahramanlar da izliyoruz. Marvel, DC marazlı kahramanlarını çoktan piyasaya çıkardı. Zira mükemmel tasvirli Kaptan Amerika’nın bile gün geldi üstü çizildi.
Şimdi sıra masallarda
Sıra masallarda iyi hep iyi, kötü de hep kötü değildi. Maleficent/ Malefiz de bunca yıldır masalları bildiğimiz halleriyle anlatan Disney’in yapımı. Angelina Jolie’nin canlandırdığı filmin ilki 2014’te vizyona girdi. İlk filmin yönetmenliğini Avatar ve Alice in Wonderland filmleriyle Oscar kazanan, özel efekt tasarımcısı Robert Stromberg üstlenmişti. Devam filmi olan Malefiz Kötülüğün Gücü’nü ise Karayip Korsanları: Salazar’ın İntikamı filminin de yönetmeni olan Joachim Rønning yapıyor. Film, Uyuyan Güzel masalının ‘kötü cadı’ olarak bildiğimiz Malefiz cephesinden anlatımı. İlk filmde ormanda yaşayan bir büyücü olan Malefiz, insanların ihanetine uğrayıp üstüne bir de istila ve savaş ile yüz yüze kalınca intikamını almak için Kralın doğacak kızını lanetler. Lanete göre kız, 16’ncı yaş gününde eline bir çıkrık iğnesinin batması sonucu sonsuz bir uykuya dalacaktır. Onu bu derin uykudan uyandırabilecek tek şey ise gerçek aşkın öpücüğüdür. Uyuyan Güzel’den bildiğimiz üzere Kral kızını Malefiz’den kaçırır. Fakat Malefiz bir şekilde kıza ulaşır ama olaylar umduğu gibi gelişmez. Aurora’yı (Elle Fanning) sever ve aralarında bir bağ kurulur. Daha sonra kendi lanetinin tetiklenmemesi için uğraşsa da bunu başaramaz. Fakat anlatılanın aksine Aurora’yı uyandıran başka bir sevgidir. Malefiz’in ilk filmi, Disney’in cinsiyet rolleri ve kötülük kavramı açısından epey başarılı bir yapımdı. Bunun üzerine değil elbette ama milyon dolarlık hasılatın üstüne ikincisinin gelmemesi kaçınılmazdı.
Ya sevgi ya kaos
İkinci filmde de yine insanların iktidar hırsları için yaptıkları konu ediliyor. Bu defa kötülük kavramı yanına yenileri ekleniyor, ırkçılık gibi. Malefiz ve Aurora büyülü Moors diyarında, birbirinden farklı peri ve büyülü yaratıkla birlikte yaşıyor. Hepsi de öyle çiçek gibi ve sevimli canlılar değil bunların. İlk filmdeki gibi ‘kötü’ olarak ‘bildiğimiz’ tüm dış görünüşe sahipler. Zaten Malefiz’in dış görünüşü ‘kötü’ denilen tüm kavramları içinde barındırıyor. Şeytan’ı simgeleyen boynuzlar, siyah kanatlar ve de donuk bakışlarıyla tüm bu kötü tasvirinin vücut bulmuş hali ama bir yanıyla da peri… Aurora ikinci filmde prens ile evlenmeye karar veriyor. Malefiz ona karşı çıksa da kabul edip Kral ile tanışmaya saraya gidiyor. Fakat kendisine kurulan tuzak sonrası Aurora ile aralarındaki ilişki sarsılıyor. Bu sırada Malefiz kendi köklerini buluyor. Kendi köklerini bulması aslında insanın ‘farklı’ olana karşı düşmanlığının da özeti. Nitekim ortaya bir savaş çıkıyor. Savaşın çıkması zor değil bir kurban, feda, tehdit, düşman kavramları yetiyor. Bir anda tüm insan tarafı, anlatılanlara inanıp perileri ve büyülü yaratıkları öldürmek için bir oluyor. Yani “gerçek” masaldaki gibi Avusturya-Macaristan veliahtının suikastı ya da sınırın ötesindeki ‘kötüler’ ve ‘güvenli bölge’ masalını herkes yutuyor. Malefiz bu defa savaşın masalını anlatıyor. Sonuç olarak eski masalları ters yüz etse de mesele ‘sonsuz sevgiye’ bağlanıyor. Joker gibi ortaya çıkış koşulları, şiddetin bağlandığı yeri politik olarak düzgün ortaya koyan bu yapımlar ya kaosa ya da sevgiye tutunuyor.
Kahramanlar inandırıcı değil
Bu masalın çocuklara neredeyse 60 yıldan (Uyuyan Güzel 1959 yapımı) fazladır anlatıldığını düşünürsek, toplumsal kalıpların oturmaya başladığı o yıllarda ‘kötü’ ve ‘iyi’ kavramının zihnimize nasıl kazındığını tahmin etmek zor değil: Kötü eşittir farklı görünen, iyi ise öncesinde ne yaptığını bilmediğimiz ‘korumacı’ krallar, prensler ya da prensesler… Ana akımın eski kavramları yıkmasının sebebi elbette ki toplumdaki değişim olduğu kadar gişe rakamları aynı zamanda. Çünkü kimse aptallık seviyesindeki ‘saf’ iyilere inanmıyor ya da kimsenin doğuştan kötü olabileceğine. Yani gerçek hayatta karşılıkları yok. Bu yüzden Disney’in Marvel’in ya da DC’nin yarattıkların üzerinden geçmesi ve revizyondan geçirmesi kaçınılmaz.
Yönetmen: Joachim Rønning
Oyuncular: Angelina Jolie,
Elle Fanning
Süre: 119 dk
Tür: Fantastik