İsveç’in en saygın gazetelerinden Svenska Dagbladet iki gazeteden oluşuyor. Geçmişteki Abdi İpekçi’nin Milliyet’ine benzetebiliriz. Pembe renkli kağıt üzerine basılan, bir ekonomi gazetesi. İsveç’te gazeteler tabloit boyutunda çıkıyor. SvD’nin 17 Ekim sayısının iki parçası da maşallah adeta Türkiye haberlerinin işgalinde. Ana gazete, Suriye işgaline ilişkin bir sürü haberler ile dolu.
Ekonomi bölümünün şef editörü Daniel Kederstedt, “Türkiye’de Durum” başlıklı yorumunda, “Erdoğan Türkiye’sinde gazetecilik yapsam, hapiste olurdum” diyor. İsveç’de kronun değer kaybetmesine ilişkin haberlerinden dolayı, kendini sürrealist bir rüyanın içinde buluyor ve haberlerinden dolayı, “İsveç’te ekonomik darbe girişiminde bulunmaktan” suçlandığı bir davada yargılandığını hayal ediyor.
“Svenska Dagbladet’in son bir hafta içinde İsveç Kronu’nun düşüşüne ilişkin haberleri, Türkiye’deki gibi olsa, şöyle tepki alırdı” diyor Kederstedt: “SvD’nin tüm anlattıkları bir terör girişiminin yansımasından ibaret. Bütün muhabirler bu komplonun parçası.”
Yazısının sonunu ise şöyle bağlıyor: “Eğer iş, para biriminin sorunları hakkında haber yapan muhabirlere operasyon düzenlemek boyutuna vardıysa, bu ülke ekonomisinin ne kadar batmış olduğunun işareti olabilir ancak”
Ve Bloomberg medya ajansının iki muhabirine karşı açılan iki davaya değinirken, Türkiye’de Amerikan Gazetecileri Koruma Komitesi’nin verilerine göre 68 gazetecinin hapiste olduğuna işaret ediyor ve basın özgürlüğü indeksinde Türkiye’nin 157. sıradan 180. sıraya düştüğünü belirtiyor.
Başka bir haberde ise, ABD’deki Halkbank davasına değiniliyor: “Devlete ait Türk bankası Halkbank, ABD devlet savcısı tarafından, diğer şeylerin yanı sıra, İran’a yönelik yaptırımları geçersiz kılmaya yönelik, milyarlarca dolarlık bir programa katılarak, dolandırıcılık, kara para aklama ve ABD’nin İran’a yönelik yaptırım ihlalleri ile suçlanıyor”. İstiklal Caddesi’nde bir döviz bürosunun önünde cep telefonu ile konuşan genç kadının yüzünde endişeli bir ifade var. Resimde doların o günkü rayiçte değeri 5.5 TL olarak görülürken, euro 6.2 TL düzeyinde. Onun altındaki başlıkta ise şu yer alıyor: “Ekonomik Aşil topuğu, Türkiye’yi sert yaptırımlar karşısında savunmasız kılıyor.” Buna karşın alınan yatırımların, “yumuşak/ılımlı” olduğuna dikkat çekiliyor
Belki İsveç gazetesine de dava açılır. ABD merkezli haber kuruluşu Bloomberg’in muhabirleri Kerim Karakaya ve Fercan Yalınkılıç’ın Ağustos tarihli bir haber üzerinden “Türkiye ekonomisinin istikrarını zayıflatmaya çalışması” gerekçesiyle dava açıldığına göre. Üstelik Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Sermaye Piyasası Kurumu (SPK) görevlerindeki başarısızlıktan dolayı sorgulanacaklarına, bu iki kurumun şikayetleri üzerine hazırlanan iddianamede, muhabirler yanında bu haberleri paylaşanlar, Türkiye’nin “bankacılık ve finans sisteminin acz içinde olduğu izlenimi vermek için, gerçeğe aykırı ve maksatlı ifadeleri yaymakla” suçlanıyor. Davada, Merdan Yanardağ ve Mustafa Sönmez gibi tercübeli gazeteciler de yargılanıyor. Abesle iştigal olunuyor. Bir ekonomik komplo davası eksikti. Nur topu gibi davayla o da tamam oldu
Bloomberg muhabirlerine karşı açılan dava şöyle yorumlandı dünya basınında: “Türk hükümeti ekonomiyi ateşe verdi ve şimdi de Ekonomik Darbe Girişimi Soruşturması adı altında bunu haberleştirenleri hapse atmaya çalışıyor.” İktisatçı yazar Mustafa Sönmez, “Bu, BDDK ve SPK’nin alet edildiği siyasi bir davadır. Bu politik davada Twitter mecrası ve muhalifler susturulmaya çalışılıyor. 30 yıldır yaptığım gibi ifade özgürlüğü hakkımı kullanmaya devam edeceğim. BDDK ve SPK hakkında suç duyurusunda bulunuyorum. Bu iddianame bir hukuk ayıbıdır. Bu dava ekonomik değil, politik bir davadır.” Haksız mı?
1980 öncesi Ankara’da genç iktisatçıların oluşturduğu, Tüm İktisatçılar Birliği vardı. Bülten yanında çok iyi araştırmalar da yayınladılar. Birçok değerli araştırmacılar çıktı bu oluşumdan. Demokrat gazetesinde birlikte çalıştığımız Mustafa Sönmez de bunlardan biriydi. 12 Eylül darbesinden hemen sonra, Mustafa Sönmez’den darbenin ekonomik zeminini açıklayan bir kitap yazmasını istedik Ayşe Nur ile. “Türkiye Ekonomisinde Bunalım/24 Ocak Kararları ve Sonrası” Belge Yayınları’nın 11. kitabı olarak 1980 Ekim’inde çıktı. 1982 Temmuz’unda çıkan ikinci kitap, “1980 Sonbaharından 1982’ye”, cuntanın ekonomik uygulamalarını irdeliyordu. Daha sonra, Mustafa Sönmez’in “Özal Ekonomisi ve İşçi Hakları”nı ise 1984 yılında yayınladık.
Ne Evren döneminde, ne Özal döneminde bu kitaplardan dolayı yargılanmadık. Mustafa Sönmez’i yargılama “şerefi”, RTE’nin Yeni Türkiye’sine nasip oldu.