Polen Ekoloji aktivistlerinden Cemil Aksu, dünyanın temel sorunlarından olan iklim krizine karşı verilen mücadelenin, toplumdaki diğer adaletsizliklere karşı verilen mücadelelerle birleştirilmek zorunda olduğunu söyledi
Eylül ayında yapılan küresel iklim grevi, dünyayı bekleyen iklim felaketini bir kez daha insanlığın temel gündemlerinden biri haline getirdi. Dünyada milyonlarca insan sokağa çıkarak, hükümetlerin ve devletlerarası organizasyonların bu soruna köklü bir çözüm bulmasını talep etti. Polen Ekoloji aktivistlerinden Cemil Aksu, iklim mücadelesi ve bundan sonra ne yapılması gerektiği ile ilgili ANF’ye konuştu. Son yıllarda iklim toplantılarının sadece sistem karşıtı hareketlere değil, sistem içi hareketlere de kapandığına dikkat çeken Aksu, “Özellikle Trump gibi sağcı popülist politikacıların iş başına gelip iklim krizini bir grup bilim insanı ya da bir kesimin yalanı olarak ilan etmesinden sonra mesele iyice sıkıştı. Dolayısıyla iklim krizinin etkilerini en çok yaşadığımız dönemde çözüme en uzak noktadayız. Bu yüzden Greta’nın ve hemen hemen aynı dönemde İngiltere’de ortaya çıkan Yokoluş İsyanı hareketini, tüm toplumun baskısıyla ortaya çıkan arayışlar olarak görmek lazım” dedi.
Kapitalizmle mücadele
İklim mücadelesi ve kapitalizm karşıtı mücadelenin ortaklaşmasının önemine dikkat çeken Aksu, “İklim krizi mücadelesi ile kapitalizm karşıtı mücadelenin stratejik bağlarını nasıl kuracağımızı düşünmek lazım elbette. Kapitalizm, kriz de tam burada başlıyor zaten. Sanayi devrimi ile birlikte gelişen teknoloji ve fosil yakıt üretiminin devasa boyutlara varması, üretim ve toplumsal ihtiyaç arasındaki bağın kopması… Üretimin üretim için, büyümenin büyüme için yapıldığı bir yerde sermayenin kendini hep büyütmesi doğa ve insan ihtiyaçlarının sınırına ulaştı. Örneğin Türkiye’de üretilen enerjinin çok azını kullanabiliyoruz ama hala elektriğe zam yapılıyor, hala zamanı geçmiş santrallerin bacalarına filtre koymuyorlar” dedi.
Üretim tarzı değişmeli
Hükümetlerin “Daha fazla enerji var” argümanını değerlendiren Aksu şunları söyledi: “Üretim yapabilmek için elbette daha fazla enerjiye ihtiyaç var. Peki, daha fazla buzdolabı, daha fazla eşya ürettiğinizde ne olacak? Bunlar üretildiği için yoksulluk azalmıyor aksine artıyor. Birçok ülkede nüfusun yüzde biri, geri kalanından çok daha fazla gelir elde ediyor. Ne kadar üretirsen üret bu açık kapanmıyorsa demek ki toplumun ihtiyaçları için üretmiyorsun. Bu kadar teknoloji gelişmesine rağmen hala çocuklar kızamıktan ya da susuzluk yüzünden ölüyorsa demek ki bu üretimi başka şeyler için yapıyorsun. Bu üretim tarzı ister istemez doğanın tüketimini maksimize edecektir.” İklim mücadelesinde muhatapların belli olduğunu ifade eden Aksu, “Herkesin öncelikle kendi ülkesindeki kapitalist hükümetlere hesap sorması lazım. Hükümetler bu üretim modelinin planlanması ve düzenlemesinde temel sorumludur. Tabii ki de uluslararası organizasyonlar IMF, Dünya Bankası, BM ve uluslararası şirketler de bundan sorumlu. Onlar direkt bu krizin sorumlularıdır, çözüm organları değil” dedi. Aksu, iklim mücadelesinin diğer mücadelelerden ayrı yürütülemeyeceğine dikkat çekerek, “İklim krizine karşı verilen mücadele toplumdaki diğer adaletsizliklere karşı verilen mücadelelerle birleştirilmek zorunda. İklim krizinden herkes aynı şekilde etkilenmeyecek, emekçi ve yoksul kesimler daha çok etkilenecek. Yoksa milyarlarca doları olanlar etkilenmeyecek ki” dedi.
EKOLOJİ SERVİSİ