İ zmir’in Aliağa ilçesi, sanayi tesisileri ile adeta işgal edilmiş durumda. Kentsel yaşamı, tarım arazilerini, yeraltı sularının, dereleri ve denizleri zehirlemeye devam eden tesisler için önlem alınmazken kirlilik nedeniyle halk uyarılıyor. Aliağa’da bulunan gemi söküm firmasında, cumartesi sabahı hurdaya çıkan yük gemisinin söküm işlemi yapılırken petrol sızıntısı meydana gelmişti. Sızan petrol, rüzgarın ve akıntının da etkisiyle, ilçe merkezindeki Avcı Ramadan Parkı Sahil Şeridi ile balıkçı barınağında birikti. İlçe sakinlerine uyarıda bulunan Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Sunlu, her şeyden önce, sızan petrolün türevinin tam olarak belirlenmesi gerektiğini, sonraki çalışmaların da ancak buna göre şekillenebileceğini söyledi.
Sızıntı dibe çökebilir
Öncelikle ham petrol mü, mazot mu, kalorifer yakıtı mı yoksa başka bir türev mi, bunun belirlenmesi lazım diyen Prof. Dr. Sunlu, “Çünkü, ham petrolden benzine doğru çok geniş bir skala söz konusu. Ham petrol inceldikçe, yani benzine doğru gittikçe yayılma kapasitesi artar ve davranış biçimleri değişir. Canlılar üzerindeki davranış biçimleri de buna bağlı olarak değişir. Yayılır yayılmaz, petrolün bir kısmı güneş ışınlarının etkisiyle beraber atmosfere buharlaşıyor. Geri kalan kısımları da, özgül ağırlıkları sudan hafif olduğu için suyun üzerinde yüzmeye başlar. Bu yüzen kısım da, akıntı ve dalga hareketlerine bağlı olarak yayılır. Ancak bu sürede, topaklaşmayla beraber özgül ağırlıkları artıp dibe çökebilir” diye belirtti.
‘Dip balıkları etkilenebilir’
Prof. Sunlu açıklamaların devamında, “Denize sızan petrolün bir kısmı yüzer ve bir kısmı da dibe çöker. Sahile kadar ulaşan petrol, kayalarda, plajların üzerinde yapışkan bir madde oluştururlar ve bunlar kayaların üzerine yapışık olarak yaşayan algler (yosunlar), midye ve istiridyeler gibi yer değiştirmeyen, sabit canlılarda ciddi etkiler oluşturabilir. Ama asıl etkiyi dibe çeken kısım oluşturur. Bu da, dipte yaşayan canlılar için ciddi tehlike yaratır. Özellikle dip balıkları, bu noktada olumsuz etkilenip, olumsuz da etkileyebilirler” dedi.
‘Kanserojen etkiye sahip olabilir’
Petrol karbonlarının oluşturduğu tehlikeli maddeye poliaromatik hidrokarbon (PAH) dendiğini ve bu PAH’ların birçoğunun doğada çok uzun süre kalabildiğini ifade eden Prof. Dr. Sunlu, şunları söyledi: “Birçoğu da birçok canlı grubu için toksit etkiye, yani kanserojen etkiye sahip. Buradaki balıklar bundan etkilenirse, dolaylı olarak bunları yiyen insanlar da etkilenir. Petrol yiyen bakteriler tarafından parçalanarak tüketilebilirler. Ama bu süre çok uzundur, yıllar boyu sürer. Dolayısıyla, dibe çöken petrolün temizlenmesi şarttır. Dibe çöken petrol, yaz aylarında daha fazla yayılma kabiliyetine sahip olur. Kış aylarında ise bir yere tutunup, çok kıpırdamaz. Bu durum İzmir Körfezi’ni etkilemez, ancak orada deniz altındaki ekolojiye ve buna bağlı olarak da insanlara ciddi boyutlarda olumsuz etkileri olabilir” diye uyarılarını sürdürdü.
Kirlilik had safhada
Aliağa ve çevresi hava ve deniz kirliliğine teslim edilmiş durumda. Foça ve girişindeki demir-çelik bacalarından duman değil, zehir salınıyor. Bu kirlilik artık sadece Aliağa ve Foça’yı değil, Karşıyaka’ya kadar tüm İzmir’i etkiliyor. Demir-çelik tesisileri, termik santraller, gemi söküm tesisleri ve petrokimya fabrikaları ile çevrelenmiş Aliağa’da bölgede tüm yaşamı tehdit eder boyutlara ulaşmış durumda. Aliağa’da zehirli organikler ve bazı sakıncalı ağır metallerle toprak-suhava kirliliği ilişkisinin çok bozulmuş olduğu hazırlanan raporlarda yer aldı. Özellikle demir-çelik tesislerinin bulunduğu yörede toprak yüzeyi tamamen zehirlenmiş durumda. Aliağa’daki 55 noktada 40 kadar uçucu organik bileşik tespit edilmiş ve bunların içinde kansere neden olan maddelerin varlığı da belirtilmişti.
EKOLOJİ SERVİSİ