Bir çocuk doğduğu, büyüdüğü, yaşamını sürdürdüğü bir ülkeden başka bir ülkeye refakatsiz, tek başına ya da başka çocuklarla gidiyorsa o çocuk ya savaştan/şiddetten kendini korumaya çalışıyordur ya da mecbur olduğu için yeni bir yaşam kurmaya çabalıyordur. Ancak bu çaba hiç de kolay olmuyordur. Bu çocuğun ya arkasında Afganistan’dan Türkiye’ye gelen 17 yaşındaki İ.’nin de dediği gibi günlerce yürüyerek yapılan bir yolculuk vardır ya da geleceğinde 16 yaşındaki Lütfillah Tacik gibi geri gönderme merkezindeki polis tarafından işkenceye uğrayarak yaşamını kaybetmek… Ya da 17 yaşında Suriye’den gelen İ.Ş. gibi yaşamaya çalıştığı Türkiye’de günde en az 12 saat çalışıp ayda sadece 300 TL almak…
CHP milletvekillerinden Gamze Akkuş İlgezdi geçtiğimiz günlerde bir rapor hazırladı. “Yabancı Uyruklu Çocuklara Yönelik Cinsel Suç Atlası” adlı bu raporda Tükiye’ye göç etmek zorunda kalmış mülteci çocukların maruz kaldığı cinsel suçlar rakamlarla gösteriliyor. İlgezdi rapora ilişkin yaptığı açıklamada savaş, çatışma ve kötü koşullar gibi nedenlerle ülkelerinden koparılanlar içinde en çok etkilenenlerin çocuklar olduğuna dikkat çekti ve çok daha zor durumda olduğu düşünülen Türkiye’ye “refakatsiz” olarak gelen mülteci çocukların gerçek sayısına ve durumlarına ilişkin verilere ulaşmanın imkânsız olduğunu söyledi. Hazırlanan rapordaki verilere göre Türkiye’de mülteci çocukların maruz bırakıldıkları cinsel suçlar gittikçe artıyor. Raporda; 2014-2017 yılları arasında cinsel saldırıya maruz bırakılan 51 bin 818 çocuğun 2 bin 792’si yabancı uyruklu olduğu belirtiliyor. Türkiye genelinde 2014-2017 yılları arasında çocuklara yönelik cinsel saldırı vakaları yüzde 67 oranında artarken aynı dönemde yabancı uyruklu çocukların hedef olduğu vakalar neredeyse 8,5 kat artmış durumda.
2014’te 170 olan cinsel şiddete maruz kalan mülteci çocuk sayısı 2017’de yüzde 736 artışla, 1421’e yükselmiş. İçişleri Bakanlığı verilerine göre de 2016’da cinsel suça maruz kalmış mülteci çocuk sayısı 992 iken 2017 yılında haftada 25 mülteci kız çocuğu cinsel saldırıya maruz kalmış. 2017’de 1300 olarak kayıtlara geçen cinsel istismara uğrayan kız çocuğu sayısında bir önceki yıla göre yüzde 42 artış yaşanmış.
İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 2014- 2017 yılları arasında mülteci kız çocuklarının en fazla cinsel şiddete uğradığı kent ise Hatay . Hatay’da 408 mülteci kız çocuğu cinsel şiddet mağduru olduğu gerekçesiyle güvenlik birimlerine getirilmiş. Hatay’ı 241 kız çocuğu ile Mersin, 205 çocukla Gaziantep, 204 çocukla İstanbul, 195 çocukla Bursa, 151 çocukla Kilis, 143 çocukla İzmir, 133 çocukla Konya, 122 çocukla Adana, 116 çocukla Şanlıurfa sırayla takip ediyor.
“Ben Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden Türkiye’ye gelmiş 18 yaşında bir mülteci genç kızım. Türkiye’ye 2016 yılında geldim. Amacım hayatta kalan tek yakın akrabam olan Almanya’daki amcamın yanına gitmekti ancak havalimanında pasaportumun sahte olduğu anlaşılınca Türkiye’de kaldım. Babamı beş yaşımdayken kaybettik. Annem de Kongo’da muhalif bir partinin avukatlığını yaptığından ve siyasi sebeplerden ötürü bir akşam tanımadığım kişiler tarafından öldürüldü. Ben de güçlükle kaçtım ve annemin bir arkadaşının yardımıyla Türkiye’ye geldim”.
Bu sözler de Mülteci Hakları Merkezi tarafından yayımlanan “Kendi Sözleriyle Türkiye’deki Refakatsiz Çocuk Sığınmacılar” adlı kitaptan… Kitap refakatsiz göç etmek zorunda kalmış çocukların hikayelerini, tecrübelerini, hayallerini, kendi ağızlarından, kendi sözleriyle Türkiye kamuoyuyla buluşturmak üzere hazırlanmış. Her biri çocuk olarak Türkiye’ye gelmiş¸, bir kısmı halen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı koruması altında olan, bir kısmı ise Türkiye’de 18 yaşını geçip erişkinliğe ilk adımını atmış¸ kişilerin tanıklıklarından oluşuyor, aslında 15 çocuğun gerçek öyküsünden…
Kitapta 15 çocuk var ancak İlgezdi de söylüyor ya, Türkiye’de refakatsiz bulunan mülteci çocukların sayısına, durumlarına ilişkin verilere ulaşmak çok zor. Göç İdaresi Başkanlığı’nın yayınladığı güncel istatistiklerde mülteci, göçmen ve Geçici Koruma Statüsünde bulanan refakatsiz ya da kayıp çocuklara ilişkin veriler bulunmuyor.
Bu rakamların her birinin bir çocuk olduğunu düşününce, kitaptaki 15 çocuğun seslerine de kulak verince; dünyanın neresinde olursa olsun tüm çocuklar için “barış, özgürlük ve hak” talep etmenin, bunun için çaba göstermenin politik sorumluluğu bir kere daha apaçık karşınızda duruyor ve işte o anda Arendt kendini hatırlatıyor:
“Bu dünyadan gitmek zorunda kalacağımız gün, arkamızda daha iyi bir dünya bırakmak, iyi bir insan olmuş olmaktan daha önemli olacaktır.”
*Mülteci Hakları Merkezi’nin kitabına ulaşmak için https://www.mhd.org.tr/images/yayinlar/MHM-75.pdf ‘