Yeni Yargı Paketi’yle cezaevinden çıkan gazeteci Hüseyin Aykol, “İçerdeki gazetecilerin çokluğu batı nezdinde zorluyor. Avrupa’dan borç alacağız. Mülteciler konusunda büyük paralara ihtiyaç var. Biz onlara jest ve geçici olarak çıkarıldık” dedi.
Yeni Yargı Paketi’nin yasallaşması sonrasında infazı durdurularak serbest kalan gazeteci ve gazetemizin yazarı Hüseyin Aykol, 11 Temmuz’dan 25 Ekim’e kadar tutuklu olduğu Sincan F 2 No’lu Cezaevi’nde tanıklık ettiği hak ihlallerini ve gazetecilerin durumunu Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Berivan Altan’a değerlendirdi.
Aynı zamanda tutukluların dışarıdaki sesi olan Aykol, “Son dönemde özellikle bu F tipleriyle ilgili bir durum var. Daha önce insanlar kalabalık koğuşlarda kalıyordu. Yerine göre 20 kişi, 40 kişilik koğuşlar oluyordu. E tipi cezaevlerinde ve kalabalık koğuşlarda bir dayanışma olabiliyordu. F tipleri ise tam bir izolasyon. En fazla 3 kişi kalıyorsunuz. Tek kişi de olabilir. O da mümkün. 3 kişi dışında kimseyi göremeyeceğiniz şekilde bir ayarlama yapılmış. Mesela açık görüş için bayağı büyük odalar var. Sırf siz oda arkadaşlarınızla çıkabiliyorsunuz. Diyelim ki o gün başkaları gelmedi. O kocaman oda sırf size tahsis ediliyor. Herhangi bir yerden biri gelmesin birbirlerini görmesin. Görmek dediğin en fazla selamlaşabiliyorsun” diye anlattı. 12 Eylül Askeri Darbe döneminde 10 yıl cezaevinde kaldığını hatırlatan gazeteci Aykol, F tipleriyle şu karşılaştırmayı yaptı: “5- 6 cezaevi gördüm. Mamak gibi askeri cezaevi ki o dönemde Türkiye’de Diyarbakır birinci, Mamak ikinci en kötü diye anılıyordu. Her gün dayak yiyorduk. Her gün baskı vardı ama içerde neşemizden hiçbir şey kaybetmiyorduk. Ancak F tiplerinde insanın psikolojisini düzgün tutabilmesi için gerçekten çok sağlam durması lazım.”
‘Kitap sınırlaması var’
Cezaevine ilk girdiği gün yeni boyanmış, sıfır kilometre bir odaya alındığının esprisini yapan Aykol, sonraki gün sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle tutuklanan bir gençle kaldığını söyledi. Cezaevinde kitap sınırlaması olduğunu vurgulayan Aykol, şunları söyledi: “İçeriye alacağınız şeylerin sayısı belli. 3 pantolon iki gömlek gibi. Bunların listesi var. Cezaevi kurallarında doğum günü, yılbaşı gibi özel günlerde dışarıdan gönderilen hediyeler alınıyor. O hediye mesela bir kitap olabilir. Biz de bunu benim doğum günüm vesilesiyle kullandık. Odada kişi başına 10 kitap bulundurabiliyorsunuz. Görüşçünüz bir kitap getirdiyse ya da kütüphaneden bir kitap alacaksanız bu kontenjanı aşamazsınız. Ankara’dakiler için bu kolay bir şey. Ancak avukatı ve ailesi ayda ya da yılda bir gelenler var. Eskiden esnek kullanılıyordu ancak bugünlerde bayağı bir sorun. Cezaevi kütüphanesinde iyi kitaplarda var ancak devlet ideolojisine yakın ve dini kitaplar daha ağırlıklı. Aziz Nesin’in bir kitabını istiyorsun, bitmiş deniliyor. Bana göre verilmiyor.” Gazetemiz Yeni Yaşam’ın kendisine verilmediğini belirten Hüseyin Aykol, şöyle devam etti: “Cezaevlerinde bir dönem gazetemiz alınırken, bir dönem bir OHAL oluyor ya da başka bir şey oluyor gazetemiz şifahen adalet bakanının yazılı ya da sözlü olarak ‘alınmasın’ demesi ile birlikte alımı durduruluyor. OHAL kalkıyor gazete yeniden cezaevine giriyor ama her yeni girişte belli bir mücadele yürütmeniz gerekiyor. Ben gazetenin geldiğini ancak onların almadığını anlayınca dava açtım. İnfaz Hakimliği ‘gazete içeri alınabilir’ yönünde bir karar verdi. Son haliyle gazete gelmeye başlayacaktı ben çıktım.”
‘Halka yapılan baskılar ilk olarak gazeteciler üzerinden sinyal veriliyor’
Muhalif ve özgür basına yönelik baskıların hala devam ettiğini vurgulayan gazeteci Hüseyin Aykol, özellikle sınır ötesi gibi operasyonlar dönemlerinde ilk olarak gazetecilerin gözaltına alındığını ve tutuklandığını hatırlattı. “Aslında halka yapılan baskılar ilk olarak gazeteciler üzerinden sinyal veriliyor” diyen Aykol, sözlerini şöyle sürdürdü: “Halklarımıza baskının tezahürleri gazetecilere yansıyor. Bu nedenle şehitlerimiz oldu. Gazete binalarımız bombalandı, biz artık şaşırmıyoruz. Bize, ‘siz örgüt propagandası yapıyorsunuz’ deniliyor. Bize açılan dava ve iddianamelerde ‘Sen şöyle bir suç işledin. Silah var ya da bir yere bomba attın demiyorlar ki! Bize soruyorlar, ‘sen şu haberi yaptın mı’ biz de ‘evet’ diyoruz. Yanlış mı, hayır. Ama diyorlar ki ‘siz bu haberi yapınca bizim devletimiz rencide oluyor’, o zaman siz yapmayın o hareketi. Biz sadece haber yapıyoruz. Biz sadece gerçekleri yazıyoruz. Hükümet yanlısı gazetelerin çoğunun haberi yalan. Yalan dışında olanı yanlış yorumlayan ve halka böyle anlayın diyen bir anlayış var. Ama halk hükümet yanlısı gazetelerin gerçek yüzünü gördü.”
‘Geçici olarak dışarı çıkarıldık’
Aykol, cezaevinden çıkmasının beraat anlamına gelmediğini de sözlerine ekledi. Yeni yargı paketiyle 3 yıl 9 aylık hapis cezasının şimdi Yargıtay’da değerlendirileceğini ifade eden Aykol, yeni yargı paketine dair de şu değerlendirmede bulundu: “Yargıtay belki de onaylayacak. Bozup, geri gönderse direk cezayı veren hakim yeniden ceza verebilir. Tekrar İstinaf ve Yargıtay süreci olacak. Sadece geçici olarak dışarı çıkarıldık. Davaların gidişatına, Yargıtay’dan dönme süreçlerine göre düşünürsek kışın dışarıdayız. Yazın yeniden cezaevine girebilirim. O anlamda sadece oradan çıkarıldık.”
‘İçerdeki gazetecilerin çokluğu batı nezdinde zorluyor’
Pakette yer alan “haber verme sınırlarını aşmayan veya eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmayacak” maddesine dair de konuşan Aykol, şunları dile getirdi: “Maddeyi yargıçların doğru anlayıp, anlamadığını önümüzdeki süreçte verecekleri beraat ya da cezalarda göreceğiz. Bu işler böyle olmuyor. Başka maddelerde gazetecilerin yargılanmaması var. Ama şimdiye kadar uygulanmıyordu. Yargıçlardan iyi niyeti ya da olumlu bir kararı şundan dolayı bekleyebiliriz. Hükümet sinyal verdi. İçerdeki gazetecilerin çokluğu batı nezdinde zorluyor. Birkaç tane gazeteci çıkartalım bu aralar… Avrupa’dan borç alacağız. AB ile ilişkileri geliştireceğiz. Özellikle mültecilerin Suriye’ye yerleştirilmesi konusunda büyük paralara ihtiyaç var. Binalar yapılacak, oradan tekrar para istemek gerekecek. Ben sizi böyle şeylerden kurtarıyorum hem de yavaş yavaş AB kriterlerine gelmeye çalışıyorum, demeye çalışıyor. O şekilde biz onlara jest olarak çıkarıldık. Geçici olarak. Yani hükümetin bu yöndeki yargıçlara verdiği sinyal 2 ay sonra, 5 ay sonra değişir mi bilemiyoruz.”
‘Tarihe miras bırakacağız’
Meslektaşlarına yılmamak, boyun eğmemek gerektiğini öneren Hüseyin Aykol, sözlerini şöyle tamamladı: “Gazeteci arkadaşlarımız tüm zor koşullara rağmen haber yapmaya çalışıyor. Gazeteci arkadaşlar sadece şunu dememeli ya durumlar çok kritik aman biraz kendimi sansürleyelim! Bu dönem sansür etme zamanı değil. Kendilerini geriye çekme zamanı değil. İnsanların çocuklarına, geleceğe bırakabileceği bir vicdan mirası olarak burada anlamlı haberler, halkın yararına haberler yapmalı. Nitekim ben de herhalde hemen kendi içerden köşemi tekrardan başlatıp, cezaevindeki arkadaşlarımın en az 12 bin kişilik hedef kitlem var. Dertlerini savunacağım ve haberleştireceğim gibi genç arkadaşlarıma da işlerinin başında durmalarını ve güzel anlamlı haberler yapmalarını tavsiye ediyorum. Bizim hanlarımız, hamamlarımız yok. Asla da olmayacak. Ama böyle onurlu bir hayatı çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağız. Geleceğe bırakacağız. Tarihe miras bırakacağız. O nedenle yılmamak lazım, geriye düşmemek lazım. Haberlerimizi yapmak lazım.”
Ne olmuştu?
Gazeteci Hüseyin Aykol, Eş Genel Yayın Yönetmeni olduğu Özgür Gündem gazetesinde yer alan haberlerden dolayı “örgüt propagandası yapmak” suçlamasıyla yargılandığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 3 yıl 9 ay hapis cezası almıştı. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi tarafından cezası onaylanan Aykol, Ankara’da gözaltına alınarak cezaevine götürülmüştü.