İlk yargı paketi için “Kepçeyle alıp kaşıkla veriyorlar” diyen ÖHD Eş Genel Başkanı Ayşe Acinikli, tartışmaya açılan ikinci yargı paketi için ise “Düzenleme herkes için yapılmalı. Kadın cinayetleri, tecavüz, taciz gibi durumlar hariç tutulabilir” dedi.
Hükümetin “Yargı Reformu Strateji Belgesi” kapsamında ilk paket 24 Ekim 2019 tarihinde yürürlüğe girdi. İlk paketin yürürlüğe girmesiyle birlikte şimdi de ikinci “Yargı paketi” tartışmaları başladı. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Eş Genel Başkanı Ayşe Acinikli, “Yargı Reformu”nun ilk ve ikinci paketlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Yasa böyle yapılmaz’
Yargı reformlarını “AKP döneminde kepçeyle alıp kaşıkla verilen bir yöntem” olarak niteleyen Acinikli, “Yasa yapımı böyle bir şey değil. Bir kelimenin, cümleden çıkarılması, düzeltilmesi bir yasa yapımı değildir. Değişiklik yapılacak yasa, hukukçular tarafından çalışılır. Günü kurtaracak şekilde değil, uzun vadede sistemi yürütecek bir şekilde düzenleme yapılır. AKP iktidara geldiğinden beri o kadar çok değişiklik yapıldık ki aynı yasa üzerinde günün ihtiyacına göre aynı yıl içerisinde birkaç kez değiştirildiğini bile gördük. Burada aslında bir yargı sistemini oturtma çabası yok. Günün ihtiyacını karşılamaya dönük ve geçici düzenlemeler var. Bu da yargının ihtiyacına cevap verecek bir yöntem değil” dedi.
‘Harika işler yapılmadığını gördük’
“Yargı Reformu”yla ilgili ilk açıklamalar yapıldığında AKP’nin “Harika işler yaptık, bundan sonra daha da iyi işler yapacağız” gibi söylemlerinin olduğunu dile getiren Acinikli, “Aslında yapılan şeylerin harika olmadığını gördük. Aynı maddede yılda iki defa değişiklik yapıyorsanız demek ki harika bir iş çıkarmamışsınız. İçeriğine geldiğimiz zaman olumlu olarak niteleyebileceğimiz aslında çok az şey olduğunu görüyoruz. Kötünün daha da kötüye gittiğiyle ilgili düzenlemeler var” diye belirtti.
2 yıl iddianame beklemek
Tutukluluk süresiyle ilgili yenilikler getirileceğine dair çok fazla propaganda yapıldığını sözlerine ekleyen Acinikli, “Ama bununla bir insanın 2 yıl iddianame beklemesinin önü açıldı. Buna bir sınır çizmek iyidir. 2 yıl buna müsaade etmek başlı başına hak ihlalidir. Ciddi anlamda bir sınır çizilecekse bu 2 yıl olmamalıdır. Yargının yükünden bahsediliyor, bu uzunluğa bu gerekçe gösteriliyor ama yargının yükünü azaltmak bu şekilde olmaz. Herkesin tutuklanması yönünde bir eğilim var. İnsanlar özellikle siyasi suçlardan alındığı zaman kesinlikle tutuklanmalıymış gibi bakılıyor. Mevcut sistemde bu oluyor. Yani 2911’e muhalefetten tutuklanan insanlar oluyor. Ya da 2911’e muhalefetten daha basın açıklaması yapmadan toplanan insanların haftada 3 gün imza atmasına karar veriliyor. Haklarında yurt dışına çıkma yasağı getiriliyor. Bunlar şu anda çok ölçüsüz bir şekilde yapılıyor. Bu uzun tutukluluk süreleri ile yapılan propaganda dile getirdikleri insanların iddianame beklemeyeceklerine dair olan söylemler de getirdikleri sınır 2 yıl” diye konuştu.
‘Adaleti kurban edemeyiz’
“Hedef süre” diye bir uygulamanın çıkarıldığını ifade eden Acinikli, “Mahkemeler dörtnala dava bitirmeye çalışıyor. Dava çabuk bitecek diye adaleti kurban edemezsiniz. Şu anda yapılan şey bu. Talepte bulunuyoruz, davayı uzatmaya çalıştığımız iddia ediliyor. Oysa araştırılması gereken hususlar araştırılmadığı zaman o dava bitse ne olacak ki? Sonuçta adalet sağlanamadıktan sonra davanın 6 ayda, bir yılda ya da 3 yılda bitmesi önemli değil. Burada önemli olan adaletin tesisidir. Burada bir yanılgı var, görüntüyü kurtarma durumu var. İçerikte ise bir düzelme yok” diye dile getirdi.
Avukat yargıdan dışlanıyor
Yeni çıkan “Yargı Paketi”nde “basit yargılama” diye bir uygulamadan söz eden Acinikli, değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Bu ciddi anlamda avukatın yargıdan dışlanmasının en büyük göstergelerinden birisidir. Karşılıklı dilekçeleri vereceksiniz. Duruşma olmayacak. Hakim dosya üzerinden karar verecek. Buna bir sınır çizmişler ve her suçlama için olmayacak deniliyor. Ama para cezası bile olsa insanların mahkeme görme hakkı vardır. Konu eğer ceza davasıysa insanların hakim görmeye hakkı vardır. İnsanların savunulmaya hakkı vardır ve bu basit yargılama usulü zaten vardı ama orada bile duruşma yapılıyordu. Bunun cezaya taşınması ciddi anlamda AİHS’yle çelişen bir durum yaratıyor.”
Savcılara inanılmaz takdir yetkisi
Yine “Seri muhakeme usulü” diye bir şey getirildiğini ifade eden Acinikli, “Savcılara inanılmaz takdir yetkisi getiriliyor. Örneğin savcı size diyor ki: ‘Bu cezada normalde 1 ila 4 yıl normal yargılansan ben sana 2 yıl vereceğim sen suçlamayı kabul et ben sana 1 yıl ceza vereyim, dosyayı kapatalım.’ Sonrasında uzlaşı sağlanamazsa bu evraklar bir de mahkemenin önüne çıkacak suçunu kabul etmiş bir insanın mahkemeye gitmesinden söz ediyoruz. Deniyor ki o evraklar yok edilecek ancak Türkiye’de yaşıyoruz. Dosyalardan çıkarılması gereken evrakların dosyaların içerisinde çarşaf çarşaf sergilendiğini gördük, görüyoruz, yaşadık, yaşıyoruz. O an sağlıklı görünen düzenlemelerin bile uygulamada çok sağlıksız sonuçlara yol açabiliyor.”
‘Çok daha iyi kararlar var’
TMK’nin 7’nci maddesi olan “örgüt propagandası yapmak” ile ilgili çok büyük değişiklik yapılmış gibi lanse edildiğini ancak buna sadece iki cümle eklendiğini ifade eden Acinikli, “O maddeye eklenen ibarelerden çok daha iyi anayasaya, AİHM ve yerel mahkemelerin kararları var. Burada sorun aslında maddenin uygulanmasında. Biz şu an hukuk bilmeyen hakimlerle ve iktidarın kontrolünde olan o tahakkümden kurtulamamış mahkemelerle iş yapıyoruz. Bu hakimler staj yapmamış olabiliyor. Staj yapmamış bir hakimi ağır cezada üye olarak görüyoruz. O tahakküm o kadar kötü bir şey ki cezalandırmaya koşullandırılmış bir şekilde yürüyor. Yüzde 100 bağlayıcı bir şey getirmediğiniz takdirde, yoruma açık bir değişiklik yaptığınız müddetçe sonucu değiştiremezsiniz” dedi.
‘Yeşil pasaport istemiyoruz’
“Pasaportla ilgili düzenlemede beraat edenlerin, haklarında dava açılmayanlar ve haklarında hükmü geri bırakılmasına karar verilenlerin pasaportları verilir denmiyor verile bilinir deniyor” diyen Acinikli, bu konuda İçişleri Bakanlığının istediği gibi karar verebileceğini ve bunun yasal zemine taşındığını belirtti. Propaganda dosyalarında şu anda infazın durdurulduğunu aktaran Acinikli, kapsamın dar tutulduğunu söyledi.
Avukatlar olarak yeşil pasaport istemediklerini belirten Acinikli, “Yargının kurucu unsuru olduğumuzu kabul edilip sözümüz dinlesin, biz yeşil pasaport istemiyoruz. Avukat olmak için bir sınav getirildi. Adım başına Hukuk Fakülteleri kurulursa ve bunlarda doğru dürüst eğitim vermezseniz, denetleyemezseniz. Bu kadar özel üniversitelerde hukuk fakültelerinin önünü açarsanız sınavla bunun düzeleceğini düşünemezsiniz. Her şey sınavla bitseydi eğer çok farklı şeyler olurdu ülkede” dedi.
Adli suç farklı siyasi suç farklı
Şu an tartışılmaya açılan “Yargı Reformu”nun ikincisine değinen Acinikli, şunları söyledi: “Her zaman kötünün kötüsü oluyor. Bu anayasa değişikliğiyle ilgili yapılacak anayasa bundan kötü ise yapmasınlar. Türkiye’nin infaz sistemi ikili infaz sistemidir. Adli suçlamalarda farklı, siyasi suçlamalarda farklı şekilde uygulamalar yürütülüyor. Bu ciddi anlamda mağduriyetlere yol açıyor. Siyasi suçlarda 4/3 infazın çektirilmesi, denetim imkanının sağlanmaması, ağırlaştırılmış müebbettin koşulları bir insanın canlı canlı öldürmenin vücut bulmuş halidir. Türkiye bu alanda AHİM önünde de tazminata mahkum edildi. Bu koşulların AKP’nin değiştireceğini düşünmüyorum. Çünkü cezaevleri o kadar dolu ki insanlar yatak olmadığı için nöbetleşe uyuyor. Şu an da 25 yıldır ceza evinde olan bir kuşak var. Abdullah Altun’un durumu normalde 2018’de karar verildi. Karar kendisi için uygulanmadı. Hizbullahçılar için uygulandıktan 1 yıl sonra kendisi için uygulandı. Hizbullahçıların tamamı tahliye edilirken, diğer örgüt dosyalarında yargılanan kişiler arasında hızlı bir şekilde ret veriliyor. Anayasa Mahkemesi’ne gidiyoruz ama Anayasa Mahkemesi’nin kararı gelene kadar o insanların infazı dolmuş olacak. AİHM, iç hukuk yollarını tüketmeden karar vermiyor. Politik kararlar vermede AİHM’in bir sicili var. Döneme göre, sürece göre verilen kararlar var maalesef. Ciddi anlamda uzun yılar içeride kalan insanlar için siyasi dosyalarda bir değişiklik yapılması çok iyi olur.”
‘Herkese eşit uygulanmalı’
“Siyasi suçlarda infaz oranlarının değişmesi, denetimli serbestlik uygulanır, koşullu salıverilmenin süresi değiştirilirse eğer, gerçekten yapılacak şeyin adil olabileceğini düşünürüm” diyen Acinikli, şöyle devam etti: “Şu anda infaz yakma durumu var. Siyasi suçlarda 3 defa hücre cezası aldığınız zaman koşullu salıverme verildiği zaman sizin disiplin cezanız varsa salıverilmiyorsunuz. Cezaevleri bunu bilinçli bir şekilde kullanıyor, normal müebbet almış biri bile 6 yılını o şekilde kaybedebiliyor. OHAL döneminde infaz yakma o kadar çok arttı ki önü alınamaz bir hale geldi. Yapılacak düzenleme herkes için yapılmalı. Kadın cinayetleri, tecavüz, taciz gibi durumlar hariç tutulabilir. Çünkü haksız tahrik indirimleri alıyorlar. Eğer birileri hariç tutulacaksa hariç tutulacaklar bunlar olmalı.”
MA / Sadiye Eser