Lozan sürecinde olduğu gibi bugün de Kürtlerin kazanımlarının hedef alındığını belirten tarihçi-yazar Celal Temel, “Kürt halkının ulusal birliğin sağlanması ile kazanımlarını koruyabilir” dedi.
Birinci Dünya Savaşı’nın akabinde galip devletler arasında yer alan Fransa ve İngiltere arasında imzalanan Sykes-Picot ve Lozan Antlaşmaları ile toprakları Türkiye, Irak, İran ve Suriye arasında bölünen Kürtler, egemenlikleri altına girdikleri bu her dört ulus devletin imhan, inkar ve asimilasyon politikalarına maruz kaldı. Yıllar içerisinde verdikleri zorlu mücadelelerde kimi kazanımlar elde eden Kürtlerin bu kazanımlarından biri olan Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bugün Türkiye’nin saldırıları ile yüz yüze. Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ergin Çağlar’a konuşan Kürt tarihçi ve yazar Celal Temel, içerisinde bulundukları şart üzerinden Kürtlerin ulusal birliklerini sağlamalarının önemi üzerinde durdu.
‘Kürt kazanımları hedef alınıyor’
1918 ile 1923 yılları arasında ve Lozan sürecinde, tıpkı bugün olduğu gibi Kürt kazanımlarının hedeflendiğini hatırlatan Temel, Kürtlerin o dönem de ulusal birliklerinin sağlayamamış olmalarından dolayı kaybedip, parçalandıklarını ifade etti. Kürtlerin, çizilen sınırları içerisinde kaldıkları bu 4 devletçe egemenlik altında tutulmaya çalışıldığını dile getiren Temel, tarihin bu sürecinde kazanımlarını ve ulusal değerlerini korumaları için Kürt hareketlerinin “ulusal birlik” çatısı altında bir araya gerektiğini vurguladı. Temel, “Ulusal birliğin sağlaması çok çok önemli. Kürt halkı elbette diğer ulus devletler kadar güçlü değil ama ulusal birliğin sağlanması ile kazanımlarını koruyabilir. Böylece saldırılara bu kadar kolay açık hale gelmez. Bundan dolayı ulusal birlik gerekli ve elzemdir” diye konuştu.
‘Kürt halkı, tüm dünyada bilindik hale geldi’
Türkiye, NATO üyesi bir ülke iken, Arapların 20’ye yakın devletleri olduğunu, dünya devletlerinin ise bu devletlerle birlikte hareket ettiğini söyleyen Temel, “Kürt halkının ise sadece demokratik kamuoyu var. Bu kamuoyu Kürt halkının yüzyıldan fazladır uğradığı haksızlığı görüyor. Kürt halkı, en son Rojava’da IŞİD ile mücadelesi sonrasında tüm dünyada bilindik hale geldi. Ulusal mücadeleleri de bilindi. Bu da bir avantaj sağladı” ifadelerini kullandı. Temel, bu zamana kadar anti-Kürt politikası yürüten bazı emperyalist devletlerin son dönemde Kürt mücadelesi ile “stratejik ortaklık” ilişkisi kurmasına da değindi. Emperyalist devletlerin çıkarları gereği Rojava örneğinde olduğu gibi saldırılara göz yumulabildiğine işaret eden Temel, emperyalist güçlerin Ortadoğu’daki varlığının Kürt kazanımlarını zorladığını kaydetti. Temel, Kürt ulusal birliğinin sağlanmamış olmasının diğer aktörlerin işini kolaylaştırdığını da ifade etti.
‘Kürt halkının parçalı olması mücadeleyi zayıflatıyor’
Bu nedenle “Bugün de kaybetmemek için geçmiş tarihe, Lozan’a bakmak gerekiyor” diyen Temel, şöyle devam etti: “Her seferinde ulusal birlik gündeme geliyor ama ne yazık ki sağlanmıyor. Tabi birçok devletin de bu konuda baskıları oluyor. Şu anda Kürt halkının parçalı olması mücadelenin şeklini değiştirip zayıflatıyor. Bir şeyler yapılmak isteniyorsa ulusal birlik zorunludur. Dünya kamuoyunu da yanımıza almak istiyorsak birlik şarttır. Yoksa bize ‘siz daha kendi içinizde birlik olamıyorsanız, biz size ne yapabiliriz’ derler. Diyorlar da…” İdeolojik olarak ayrılsalar da Kürt hareketlerinin ulusal değerler etrafında bir araya gelebileceğinin altını çizen Temel, “Ulusal birlik her şeyden önce moral verir. En azından ‘Bizden bir şey olmaz, biz bir şeyler yapamayız’ anlayışlarının oluşmasını engeller. Yine güçlerin birleşmesi ile yeni bir güç ortaya çıkacaktır. Bir arada olmak için çok sebebimiz var. Kürtlerin birliği bugünkü şartlarda olmazsa olmazdır. Kürt halkının düştüğü bu durumda birlikte olmaktan başka hiçbir şansı yoktur” dedi.