Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’nin birkaç gün önce Ortadoğu Araştırma Enstitüsü’nde yaptığı konuşma, bunca katliama, acıya, ölümlere maruz kalan Kürtler için en hafif deyimi ile hayal kırıklığı ve üzüntü nedenidir. Bütün dünyanın gözleri önünde cereyan eden saldırıyı meşrulaştırma girişiminin bir Kürt yöneticiden gelmesi Kürtlerin yaşadığı trajedisinin resmidir.
Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırıyı meşrulaştırdığı için, AKP yandaşı medyanın da ağzında sakız ettiği Neçirvan Barzani’nin o açıklaması Kürt toplumuna büyük bir haksızlık yapmakla, hayallerini yıkmakla kalmıyor aynı zamanda Neçirvan Barzani ve yönetimi açısından kendisini inkar anlamına geliyor. Neçirvan Barzani esas olarak Rojava’ya yönelik saldırının Kürtlere yönelik olmadığını, Rojava’daki siyasi yapılanmanın hedef alındığını ileri sürüyor. Bu söylem tam bir AKP söylemidir. Saldırı başladığı günden beri Erdoğan, Çavuşoğlu, Süleyman Soylu aynı söylemi ağızlarından hiç eksik etmediler. Hatta Rusya’ya “Kürtlere karşı operasyon yapmayın” diye özel ricada bulundular. Oysa dünya halkları gerçeğin farkında, bunun böyle olmadığını yaşananlara bizzat tanıklık ederken Barzani’nin burnunun dibindeki Kürt gerçeğini ters yüz etmesi niyetli değilse gaflet halidir. Ama tabii mesele Barzani’nin saflığı değil, Kürdün kendi ağacında yetiştirdiği kurdudur.
Bir an için Neçirvan Barzani’nin söylediğini doğru kabul edelim. Diyelim ki sorun AKP’nin ve Barzani’nin iddia ettiği gibi Rojava’daki siyasi yapılanma olsun. Peki, Güney Kürdistan bağımsızlık referandumu Türkiye’nin Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırlarına asker yığmasının, tehditlerde bulunmasının, İran ve Irak ile birlikte harekete geçmesinin nedeni Barzani’nin PKK’li olması mıydı? Bu yapılanma nedeniyle mi Barzani yönetimi “açlıkla” tehdit edildi. Erdoğan defalarca “o referandum bizim için yok hükmündedir, hava kuvvetlerimiz, ordumuz gerekli hazırlıkları tamamladı gereğini yerine getiririz” dedi. Aynı şeyi Kerkük’te devlet kurumlarına Kürdistan Bölgesel Yönetimi bayraklarının çekilmesinde gördük. AKP’nin bu tehditleri ve saldırılarının nedeni Barzani’nin bahsettiği siyasi yapılanma mıydı? Dersim, Zilan, Agirî, 1925, Halepçe Katliamları yaşandığında ortada PKK mi vardı? Barzani, “Türkiye’nin aslında Kürtlerle sorunu yok” derken, kendi yönetimine karşı da gelişen AKP tehdidine karşı “Biz büyük hatalar yaptık AKP ve yönetimi bize ayar verdi” demeye mi getiriyor? Bu söylemiyle, “Evet bize yönelik de benzer tehditler oluştu ama bu bizim Kürt olmamızla ilgili değildi” diyerek kendi Kürtlüğünü de inkar etmiş olmuyor mu?
Yazık. Gerçekten çok yazık. Rojava konusunda dünyanın tamamında Kürtlerin mücadelesi etrafında gelişen enternasyonalizme, 4 parçada Kürtlerin tabanda yaşadığı ulusal birlik tutumuna karşı, Kürt yönetim elitinin bu kadar geri bir noktada bulunması insanı kahrediyor. Tarih boyunca Kürt halkı tarihsel kırımları, parçalanmayı, yok sayılmayı, dayatılan onursuzluğu, esaret halini; hasımları çok güçlü olduğundan dolayı yaşamadı. Kendi birliğini, ulusal bilincini yaratamamasından dolayı yaşadı ki Barzani’nin sözleri de bugün bunun açık kanıtıdır. Kürtlerin kendi tarihlerini iyi bilmesi gerektiğini döne dolaşa birkaç kez tekrarlayan Barzani, bugün gözlerinin önünde yaşananları görmezden geliyor. Bütün dünyanın gözü önünde cereyan eden saldırı girişimini temize çekme gayreti, bunu AKP argümanları ile gerekçelendirme gayreti, Kürtlerin yaşadığı esaretin gerçek sebebidir.
Kürt halkının yaşadığı kırım politikaları üzerinden “o bölgeyi nasıl ele geçiririm” hesabı yapan ve Rojava’ya “siyasi ganimet” hinliği ile bakan bu akıl, küçük hesaplarını gerçekleştirmeyi de asla başaramayacak. Çünkü bu tutum esas olarak herhangi bir Kürt oluşumuna, partisine değil, Kürtlerin hısımlarına hizmet etmiyor. Kürtlerin elbette ideolojik, sınıfsal farklılıkları var ve bu normaldir. Bu gruplar arasındaki siyasi mücadele de anlaşılabilir. Kürdü yok etmeyi amaçlayanlara hizmet eden hiçbir yaklaşım meşru değil, kabul edilemez. Çünkü Kürt halkının dünyanın her yerinde ortaya koyduğu tutum “bir musibet bin nasihattan iyidir” diyerek halkımızın umutlarını büyüttü.
Bu kadar geri tutuma rağmen esas olan Kürt toplumunun ortaya koyduğu tutumdur. Kürtler bu geri tutumu da aşacak güce sahiptir. Artık, Kürtler kendi içinde gelişen özgürlük karşıtı tutuma da eyvallah edemez. Ulusal birliğe hizmet eden her tutumu baş tacı edeceğini gösteren Kürtler, aksi her yaklaşımı aşacaktır. Evet, bir faşizm çağı gelişiyor, evet Kürtlerin esaretini derinleştirmeye yönelik siyasi bir sorumsuzluk var. Umut halkların geliştirdiği mücadelededir, kendi hayallerini geliştirmeye yönelik geliştirdiği ulusal tutumdadır.