Hüseyin Kalkan
Hasan Ali Toptaş’ın yeni bir kitabının yayınlanması edebiyat okuru için mutluluktur. Mutluluklar birbirini çoğaltır, Hasan Ali Toptaş’ın kitabı yayınlandı ya, belki … Mutluluklar mutlulukları çoğaltır, peki hangi mutsuzluk bir insani taş ağlatır? Neden bir genç kadının gözünden yaş yerine taş düşer? Oysaki iyi bir gündür. Güldiyar, evden çıkınca börtü böceğe bir sevinç gelir, o yürüdükçe dağ taş, gül ve fidan coşar. Bir sevinç sarar geçtiği yolları. Güldiyar ile birlikte Toptaş’ın dili de çağıldar. Derelere, ırmaklara sığmaz, çağıl çağıl çağlar bir okyanus arar, dökülmek için. Güldiyar’ın abisi kayıptır. (Galiba ben buldum nerde olduğunu Hüseyin’in. Söylemedim ama kimseye. Yaşasaydı belki annesine söylerdim.)
Acılar da satılır
Hasan Ali Toptaş’ın yeni romanı ‘Beni Kör Kuyularda’da söz ediyoruz. Çok katmanlı bir kitap. Çok farklı okumalara açık. Toptaş’ın diğer romanlarında olduğu gibi, masalsı ve şiirsel. Ama orada kalmıyor. Çağımızın, ülkemizin en önemli sorunlarını konu ediniyor. Güldiyar, o kadar büyük bir acı yaşar ki, ona sadece ağlamak yetmez, taş ağlar. Ve kimse bilmez neden taş ağladığını. Merak da etmez neden taş ağladığını. Nasıl ağladığı, ne ağladığı ile ilgilidir. Nasıl ve ne ağladığını görmek için para ödemeye hazırdır. Kimse merak etmediği için insanlar taş ağlamaya devam eder. Kimse merak etmediği için insanlar toplu intihar eder. Acılardan para kazanılan bir başkenttir Ankara. Acıların alınıp satıldığı bir sistemdir Güldiyar’ın ve ailesini pençesine almış olan sistem.
Gerçeküstü ya da masalsı
Nafile bir çabadır bu sistemin pençesinden kurtulmaya çalışmak. (Öyle midir acaba?) Güldiyar’ın babası birçok kez dener köye kaçmayı. Her defasında dolap beygiri gibi, kendi ekseninin üzerinde çakılır tekrar olduğu yere. Sistem ya da büyük şirketin, küçük adamaları tam kızını sırtlayıp yola koyulmuşken onu yakalayıp tekrar odaya sokarlar. Kız taş ağlamak, babası bağrına taş basıp seyretmek zorundadır. Edebiyat eleştirmenleri gerçeküstücü buluyorlar böyle anlatıları. (Bilmem gerçeküstücü mü demek gerek yoksa masalsı mı?) Onlara göre insanlar taş ağlamaz. Bu ancak gerçeküstücü metinlerde rastlanılan böyle bir durumdur. Haklılar ama, edebiyat kuramcıları edebi metinleri böyle inceliyorlar, böyle niteliyorlar. Ama galiba artık bizim hayatlarımız gerçeküstü hale geldi. Acılar o kadar ağırlaştı ki, artık gözlerimizde yaş akması yetmiyor. Artık gözlerimizde yaş yerine taş akıyor. Galiba sadece bizim mahallede insanlar taş ağlıyor. Sadece biz toplu intihar etmek zorunda kalıyoruz. Tabi Hasan Ali Toptaş’ın kitabında toplu intihar hikayeleri yok, ama böyle atmosferlerde başka ne olabilir ki? Yok toplu intiharlar, ama geldiğini görüyoruz.
Sömürü çarkı
Bir an gelir ki artık Güldiyar ağlamaz olur. Ama çaresini bulurlar, ağlaması ve seyircilerin gelmeye devam etmesini için Güldiyar’a fiziki acı uygulamaya başlarlar. Perdenin arkasına saklanmış bir şirket elemanı bir bıçakla sürekli Güldiyar’a acı verir. Böylece Güldiyar taş ağlamaya devam eder. Ancak o buna çok dayanamaz. Beklenmedik bir şekilde sesiz sedasız bu dünyadan göçer. Şirketin adamları üzgündür, gelir kapısını kayıp ettikleri için ama hemen cenazeyi kaldırırlar, bir tantana yaşamadan olayı kapatmak telaşına girerler. Ancak beklenmedik bir şekilde onlara yeni bir gelir kapısı açılır. Güldiyar’ın babası Muzaffer çöktüğü yerde kımıldamadan, kızının oturduğu yere bakmaktadır. Sanki o ölmemiş, alınıp götürülmemiş, hala ordaymış gibi hiç kımıldamadan bakar. Bu defa insanlar Muzaffer’i seyretmek için sıraya girerler. Şirketin adalarına kendiliğinden talepte bulunurlar, isim yazmalarını, sırayı düzenlemelerini isterler. Ve sömürü çarkı bir daha dönmeye başlar.
Mutlululuk
Sevgilim Ankara’dan dönse
Hasan Ali Toptaş’ın yeni kitabı çıksa.
Künye
Beni Kör Kuyularda
Hasan Ali Toptaş
Everest Yayınları
2019