9 Ekim’de Türkiye’nin Rojava işgali ve işgale karşı tepkiler sırf Kürt siyasi parti ve örgütleriyle sınırlı kalmadı. Kürt sanatçılar, aydınlar ve akademisyen camiasında da işgale karşı son derece önemli tepkiler ortaya çıktı. Kürdistan’ın her parçasında ve diasporadaki Kürtler işgale karşı Rojava’yı sahipleme içine girdiler. Bu sahiplenme ve sahiplenmenin ortaya çıkardığı dinamizm ulusal birlik yönünde istem ve çabalara pozitif katkı sundu. Partilerin, örgütlerin ve oluşumların programı ve bakış tarzları ne olursa olsun sahiplendiği ve adına mücadele ettiği halkın varlığıysa ve bu varlık büyük bir tehlike altındaysa ve tehlike yaşanan anda somutluk kazanmışsa, bu tehlikeyi bertaraf etmek için etkili ve sonuç alıcı hareket ve anlayış kabiliyetine sahipseler, yararlı ve anlamlı bir konumdadırlar denilebilinir. Bu temelde özelde Rojava, genelde Kürt sorunu merkezli gelişmeleri muhasebeye aldığımızda tabloda Kürt halkın lehine sonuçlar elde etmek için ulusal birlik büyük fırsat ve imkanlar ortaya çıkaracağı gibi aleyhteki tehlikeli yönelim ve uygulamalara karşı da bir set olacaktır. Rojava’nın işgali Kürt sorununda yeni bir durum ortaya çıkarmıştır.
Rojava işgali özgülünde Rojava üzerinde, genelde de tüm Kürt halkının geleceği üzerinde yıkıcı etkisi yanında, Kürt sorununu çıkmaza sürükleyen zihniyetin dayattığı savaş politikasını, işgal politikasını boşa çıkarma, bertaraf etme imkan ve olanaklarını da içinde barındıran bir süreçtir. İşgalin amacı, işgalin stratejisi, işgalin müttefik bileşimi, konsepti ve hedefi sırf Rojava’yla sınırlı değil, her dört parçada Kürtlerin geleceğini karartma eksenli bir içerikte olduğu ortada. Türkiye’nin hedefi sırf Rojava’yla sınırlı kalsa dahi -kaldı ki bu mümkün değil- Rojava’ya yönelik saldırıyı kendine yönelik görmeyen her anlayış yanlıştır ve sonuç almadan uzaktır.
Genelde çerçeve ulusal birliğin gerekliliği ve önemi hemen hemen her Kürt parti ve oluşumun referansında yer almakta. Yine her kesimin bu yönlü bir uğraşı, bir çabası olmuştur. Bu çabalar ne kadar sonuç alıcı bir düzeye varmamışsa da yine de değerlidir, önemlidir ve tamamlamayı gerekli kılıyor. Ulusal birliğin gerçekleştirilmesine yönelik Kürt halkında canlı dinamik ve yüksek düzeyde bir istemin oluşu, başlı başına büyük bir imkandır. Halk olarak hayli acı verici, yıkıcı uygulamalara maruz kaldık. Örneğin yakın tarihte özellikle 2017’de referandumdan sonra Güney Kürdistan’a yönelik saldırılar ve saldırılar sonucu Güney Kürdistan’ın önemli bir bölümünün tekrar Irak’ın işgali altına girmesi, ardından Türkiye’nin Efrîn saldırısı ve 9 Ekim’den bu yana ise Rojava’nın diğer alanlarına yönelik gelişen saldırı, milyonlarca insanı yerinden etti. Milyonlarca insanımızın evini, barkını, malını, mülkünü, toprağını işgal ettiler, talan ettiler.
Kürt halkı da, aydınlar da, sivil toplum örgütleri de bunu görüyor, bunu hisseden, gören her dinamik harekete geçiyor ve harekete geçmiş durumda. Rojava’yla ittifak içinde dayanışma içinde bir mücadele veriyor. Rojava bugün sadece Kürt dinamiklerini hareket geçirmemiş, küresel düzeyde demokrasi güçlerini ve vicdan sahibi insanları da dayanışmaya ve dostluğa çekmiş bulunuyor. Bu son derece önemli bir durumdur. Rojava bugün hem Kürdistan’da hem Ortadoğu’da hem de küresel düzeyde de ilginin, dayanışmanın ve mücadelenin odağına dönüşmüştür.
Rojava’nın bu konumu aynı zamanda ulusal birliği gerçekleştirme yönündeki çabalara güçlü bir zemin sunmuş bulunuyor. Ulusal dinamiklerin Rojava üzerinde buluşması ve bu buluşmanın ulusal kongrenin gerçekleşmesine yol açması, ulusal kongrenin gerçekleşmesi Kürt halkının temel beklentisidir. Ve zamanın ruhuna uygun bir durumdur ve son derece önemli bir durumdur.
Rojava’nın işgali ve işgale karşı ortaya çıkan açıklamalarda, eylemlerde, deklarasyonlarda, konferans ve toplantılarda ulusal birlik istemi temel bir beklenti olarak öne çıkmıştır. Daha somut olarak şunlar belirtilebilir:
1-Rojava işgali tüm Kürt dinamiklerini işgale karşı mücadelede buluşturmuştur. Bu buluşmanın yarattığı dinamizmi daha etkileyici bir biçimde değerlendirmek için tüm kesimlere sorumluluklar yüklemekte, Kürt siyaseti arasında güven ve dayanışmanın daha güçlü biçimde tesis edilmesi, ulusal birlik düzeyine çıkarılması sorumluluğu başta geliyor. Rojava buluşması buna ortam hazırlamıştır.
2- Sanatçılar, aydınlar, Kürt basını, yurtsever, demokratik kesimler işgale karşı çok önemli bir mücadele verdiler ve önemli sorumluluklar yerine getirdiler. Bu dinamiklerin böyle belirgin biçimde ortaya çıkmaları gelecek açısından da son derece önemli ve sağlıklı bir durum, çabaları Kürt halkının haklı mücadelesine güç ve güven verdi, eksik ve yanlış ve yetmez yaklaşımlara karşı uyarıcı etkisi oldu. Devamı dileğiyle.
3- Sömürgeci iktidarlar, Kürt halkının özgürlük ve adalet taleplerine karşı milliyetçiliğe, şovenizme ve savaşa başvurarak ayakta kalıyorlar. Kendi iktidarları için kendi halklarının demokratik değerlerini, demokrasi özlemlerini, dostluk ve insani duygularını dahi çürütüyorlar, insanlığı çürütüyorlar, insanlık değerlerini çürütüyorlar. Bu iktidarlar toplumun tüm imkan ve olanaklarını Kürt halkına karşı savaşa servis ediyorlar. Bu iktidarlar -başta da AKP iktidarı Kürt halkına karşı en şahin, diğerlerinden daha fazla savaşa talip olmuş bir iktidardır.
– Kürt halkına karşı savaş simsarlığına dönüşmüşlerdir. Bunların savaş politikalarına, kırım politikalarına, soykırım politikalarına karşı, adalet, özgürlük ve barış Kürt halkının mücadelesinde yeniden ışıklanıyor. Zizek’in deyimiyle, “Yeni tür barbarlığa karşı Rojava bir ışıktır.” Bu ışığı büyütmek, bu ışığı evrenselleştirmek, bu ışık temelinde aydınlanmak, birleşmek ve ulusal demokratik birliğe ulaşmayı başarmak.
Son söz Grammy ödüllü dünyaca ünlü Kürt müzisyen Kayhan Kalhor’a ait olsun: “Zorbalık, zulüm ve bir halkın yok edilmesine karşı hiçbir zaman sessiz kalınamaz. Müziğim Rojava’ya ayarlı.”