İHD, cezaevinde ziyaret ettiği Eser’in “Buradayken kadınların sesi olmaya devam edeceğim” dediğini aktarırken, Topaloğlu ve Eser’in gazeteciliklerine tanık olduğunu söyleyen gazeteciler, serbest bırakılmalarını istedi
İstanbul’da 29 Kasım’da Beyoğlu ilçesinde bulunan ajans bürosundan çıktıktan sonra gözaltına alınan Mezopotamya Ajansı (MA) muhabirleri Sadiye Eser ve Sadık Topaloğlu İstanbul 3’üncü Sulh Ceza Hâkimliği tarafından “Örgüt üyesi olmak” iddiasıyla tutuklanmıştı. Eser ve Topaloğlu’nun sahadaki çalışma arkadaşları tutuklamalara tepki göstererek, arkadaşlarının derhal serbest bırakılmalarını istedi. İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ise, ziyaret ettiği Sadiye Eser’in ‘Dışarıdayken hep ezilenlerin haberini yapıyordum. Burada da tutuklu kadınların sesi olmaya devam edeceğim’ dediğini aktardı.
Nazlier : Gazetecilik kimliklerine kefilim
Tutuklamalarının hukuki yönünün bulunmadığını ifade eden Evrensel gazetesi muhabiri Eylem Nazlıer, tutuklanan Sadiye Eser ile 4 yıl boyunca çeşitli basın açıklaması, eylem ve etkinliklerde bir arada geldiğini hatırlatarak, “Tutuklamalar keyfidir. Gazetecilerin haber yapmasına engel olma, fikir ve ifade özgürlüğünü kısıtlamaya yöneliktir. Tutuklanan arkadaşlarımızı, kadın eylemi, işçi eylemi nerede hak ihlali ile ilgili bir haber olsa onları orada görmeniz mümkün. Sadiye Eser ve Sadık Topaloğlu’nun gazeteci kimliğine kefilim” dedi.
Arkadaşlarının mesleklerinin gereğini yaptığını söyleyen Nazlıer, “Üzerlerine atılı suçlarla bir bağlantıları yok. Gazetecilik suç değildir. Arkadaşlarımız derhal serbest bırakılsın” diye konuştu.
Temel: Dayanışmayı bütütmeye çağırıyorum
Gazetecilerin gerçekleri yazmak için ortaya koyduğu irade karşısında zayıf kalan iktidarın gazetecilik faaliyetini suç göstererek manipüle etmeye çalıştığını vurgulayan Etkin Haber Ajansı Editörü İsminaz Temel, “Sadiye ve Sadık’ın tutuklanması ile dışarıda iki kişi daha eksildik. Ancak bu sadece fiziki bir eksilme olarak görülmeli. Dışarıda olan gazeteciler olarak, onların bıraktığı yerden gazeteciliği, gerçekleri yazmayı sürdüreceğiz. Dayanışmayı büyüterek, onları ve tutuklu olan tüm gazetecileri yalnız bırakmayacağız. Gazetecileri, tutuklu olan meslektaşlarımızla dayanışmayı büyütmeye çağırıyorum. İnanıyorum ki, gerçeğin gücü mutlaka ama mutlaka kazanacak” diye belirtti.
Orman: Çıkıp yine yazacaklar
Son süreçte Kürt basınına yönelik yoğun saldırılar gerçekleştiğini dile getiren Net Haber Ajansı muhabiri Emre Orman, gazetecilerin hiç tanımadıkları gizli tanıkların verdikleri beyanlar ve suçlamalar ile yargılandığını söyledi. Kanıt ve delil olmamasına rağmen tutuklamaların gerçekleştiğini belirten Orman, “Arkadaşlarımız kamu nezdinde bilinen insanlar. ‘Bu kişiyi burada gördüm bunu bunu yapıyordu’ cümlesi ile insanlar tutuklanıyor. Yıllara varan hapis cezaları ile yargılanıyorlar. Yıllardır gazetecilik yapıyorlar ve canla başla bunun mücadelesini veriyoruz. Ben şahsen onların gazeteciliklerinin bizzat tanığıyım. Ülkenin geçtiği sıkıntılı süreçlerin faturası yine muhalif medyaya ve emekçilerine kesiliyor. Fakat bu çabalar yine sonuçsuz kalacak. Onlar çıkacak, yine yazacak” ifadelerini kullandı.
Öztaş: Bizim tek derdimiz gazetecilik yapmak
Kürt basının kendini ifade ettiği günden beri baskılarla mücadele ettiğine değinen Özgür Gelecek gazetesi muhabiri Taylan Öztaş da Özgür Ülke gazetesinin bombalanmasının üzerinden 25 yıl geçtiğini hatırlattı. Özgür basın geleneğini devam ettirenlere yönelik baskıların devam ettiğini belirten Öztaş, “Geçmiş devlet aklı yine saldırarak arkadaşlarımızı tutukladı. Türkiye’de 150’den fazla gazeteci tutuklu durumda. Tutuklu olmayanlar ise soruşturmalara maruz kalıyor. Zorlama iddianamelerle gözaltı süreleri uzatılıyor. Örgüt propagandası ve üyeliği ile suçlanarak gazetecilik faaliyetleri engellenmeye çalışılıyor. Sadiye ve Sadık ile birçok alanda çalıştık. Bizim tek derdimiz gazetecilik yapmak” diye konuştu.
Öndeş: Derhal serbest bırakılmalıdır
Habercilikten başka bir kaygıları olmayan gazetecilerin tutuklandığını belirten Yeni Yaşam gazetesi editörü Muharrem Ender Öndeş ise, Türkiye’de gazetecileri tutuklamanın bir gelenek haline geldiğini söyledi. Dürüst gazetecilerin daima var olacağını dile getiren Öndeş, “Bu tutuklamalar, Türkiye’de havuz basını dışında basın bırakmamak, medyayı tamamen kontrol altına almaktır. Arkadaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır ve gazetecilik yapmaya devam etmelidir” şekline konuştu.
İHD Eş Genel Başkanı görüştü
İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin, cezaevinde ziyaret ettiği Sadiye Eser’in “Ben dışarıdayken hep ezilenlerin haberini yapıyordum. Burada da tutuklu kadınların sesi olmaya devam edeceğim. İçeride de gazeteciliğe devam edeceğim” dediğini aktardı.
‘Muhalefete tahammül gösterilmiyor’
Sadiye’nin özellikle kadın haberleri konusunda herkesin çok yakından tanıdığı bir gazeteci olduğunu dile getiren Eren, hiçbir muhalefete tahammül gösterilmediğini vurguladı. Özellikle de bölgeden haber veren, hak ihlallerini haberleştiren gazetecilere tahammül edilmediğinin altını çizen Eren, “Çünkü içerde uyguladığı korkunç bir baskı, şiddet politikası var. Bu nedenle de ilk yönelim doğal olarak gazetecilere oluyor. Çünkü biz birinci elden gazetecilerden bu haberleri alıyoruz. Sadiye de özellikle kadın haberleri konusunda ve bölgeden haberler yapan bir gazeteci. İnsan hakları savunucuları olarak çok yakından tanıdığımız bir gazeteci. Ona yönelik bu hak ihlalini ben böyle değerlendiriyorum” dedi.
‘Somut tek bir delil yok’
Dosyada somut bir delilin olmadığını belirten Eren, şunları söyledi: “Sadece bir itirafçı ifadesi var. O da son derece şüpheli bir ifadedir. Bunun üzerine tutuklanmış, hatta savcı dosyayı hiç incelemeden tutuklamaya sevk etmiş. Bir hukuk devleti olsa akıl alacak şeyler değil. Ama maalesef bizim coğrafyamızda olabiliyor böyle şeyler.”
Sadiye’nin gözaltında yaşadıklarına da dikkat çeken Eren, “Çok zayıflamış gördüm. Zaten çok zayıftı ama 4 gün boyunca gözaltında verdikleri yemekler çok kötüymüş. Bu yüzden yemek yiyememiş. 4 gün boyunca aç kalmış” diye konuştu.
‘Çıplak arama cinsel işkencedir’
Sadiye’nin cezaevinde girişte çıplak aramaya maruz bırakıldığına dikkat çeken Eren, “Çıplak arama dayatılması bizlere göre bir cinsel işkencedir. Bunun dışında üzerinde lacivert bir pantolon olması nedeniyle pantolonu çıkartılmış ve kendisine kimin olduğunu bilmediği bir etek verilmiş. Ben gördüğümde bir etek vardı üzerinde. Daha karantinadaydı. Henüz koğuşa geçmemişti ama durumunun iyi olduğunu söyledi. Dışarıdaki insanlara çok selam söyledi ve dedi ki ‘ben dışarıdayken hep ezilenlerin, dışlananların haberlerini yapıyordum burada da tutuklu kadınların sesi olmaya devam edeceğim. Tutuklu kadınlar üzerinden haber yapacağım.’ Bütün meslektaşlarının onunla dayanıştıklarını bildiğini, içeride de gazeteciliğe devam edeceğini söyledi” diye ifade etti.
‘Derin devlet mantığı varlığını devam ettiriyor’
Kürt sorunu konusunda devletin müthiş bir çözümsüzlük politikası uyguladığını, çözümsüzlük ve şiddet politikasının bir sonucu olarak da özellikle bölgeden yayın yapan, haberler aktaran gazetecilere yönelik çok büyük bir baskı olduğunu vurguladı. 3 Aralık 1994’te Özgür Ülke’nin bombalanmasının yıldönümüne dikkat çeken Eren, şöyle konuştu: “Ne yazık ki tam da o günde yine özgür basın çalışanı iki arkadaşımız tutuklandı. Gözaltında olanlar var. 90’larda gazete bombalayan, gazetecileri öldüren zihniyeti çok iyi tanıyorduk. Bunların belli aktörleri vardı. Mesela Mehmet Ağar gibi Tansu Çiler gibi. Örneğin gazetenin bombalanma talimatının Tansu Çiller tarafından açıkça dile getirildiğini bizler hatırlıyoruz. Bugün yine Mehmet Ağar, Tansu Çiller gibi aktörleri iktidar partisinin mitinginde görüyorsak demek ki 90’lardaki bu zihniyet değişmemiş. Sadece böyle açıklanabilir. Derin devlet uygulaması ve derin devlet mantığı hala varlığını devam ettiriyor. Bugün gazeteciler üzerindeki ve diğer insan hakları savunucuları ve tüm muhalifler üzerindeki baskıları ancak böyle değerlendirebiliriz.”
MA – Mehmet Halit Çetinbaş
JinNews