AKP’nin Kürt düşmanlığını NATO toplantısına taşıdığını söyleyen HDP Sözcüsü Günay Kubilay, NATO karşıtlığının palavradan ibaret olduğunu söyledi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Günay Kubilay, parti Genel Merkezi’nde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Kubilay, Tel Rıfat’a yönelik saldırıya ilişkin ‘Roboski’den Tel Rifat’a değişen tek şey sadece tabutların sayısı. Değişmeyen şey ise Kürt düşmanlığı’ olduğunu söyledi.
Kubilay, sözlerine Van’da bu sabah yapılan operasyonda Muradiye, Özalp ve Başkale belediyeleri eş başkanlarının gözaltına alınması üzerinde durarak başladı. Eşbaşkanları gözaltına alınan partili belediyelerin halen polis ablukası altında olduğunu söyleyen Kubilay, “Yine bir uyduruk gerekçeyle kayyım atanacak, aynı nakarat tekrar edilecektir. Özellikle başta batı kamuoyu olmak üzere kitlesel tepkiler gösterilmedikçe, kayyım rejimi yeni belediye gasplarıyla kendini tahkim etmeye, baskılarını artırmaya devam edecektir. Bu iktidar var oldukça farklı olan hiç kimsenin bu ülkede temiz bir siyasi oksijen alması mümkün olmayacaktır. Bir kez daha tekrarlıyoruz: şiddet ve nefret dolu ellerinizi eş belediye başkanlarımız ve belediyelerimizden çekin. Ne yaparsanız yapın çoğunluk desteğini yitirmiş, gayrı meşru bir iktidar olduğunuz hakikatini saklayamazsınız” dedi.
‘Kürt düşmanlığını NATO’ya taşıdı’
3-4 Aralık’ta Londra’da toplanan NATO Zirvesi’ni değerlendiren Kubilay, AKP’nin “Kürt düşmanlığı”nı bu zirveye de taşıdığını söyledi. Kubilay, “Son bir haftadır Türkiye ile NATO devletleri arasında bir kriz olduğu konuşuluyordu. Yapılan açıklamalardan Erdoğan’ın NATO zirvesinde Kuzey ve Doğu Suriye halklarının öz savunma gücü ve siyasi iradesinin ‘terörist’ olarak tanınması için özel bir çaba harcadığı, çeşitli pazarlıklar yaptığı anlaşılıyor. Böylece NATO’nun Baltık Savunma Planı’nı da bu nedenle veto ettiği açığa çıkmış oldu” ifadelerini kullandı. AKP’nin, ‘terör’ ve ‘terörizm’ kavramlarını işine geldiği gibi eğip bükme konusunda mahir sayıldığını belirten Kubilay, “Bu kavramları temel evrensel ölçütlere, hukuksal dayanaklara göre değil, siyasi çıkarlarına göre tanımlıyor, biçimlendiriyor, empoze ediyor. Daha önemlisi sadece medyayı değil, bir kısım muhalefeti de bu kavramlarla siyasi kuşatma altına alıyor ve etkisizleştirerek kendine angaje edebiliyor” diye konuştu.
‘NATO karşıtlığı palavra’
Hükümetin Kürt kazanımlarını yok etmek için ABD ile Rusya tenis topu gidip geldiğini belirten Kubilay, “ Sizin anti emperyalistliğiniz ve NATO karşıtlığınız palavradan ibaret. Kürt düşmanlığınız ve kapitalist çıkarlarınız için ABD ile Rusya arasında tenis topu gibi gidip gelmeyi, Kürtlerin kazanımlarını yok etmek için Moskova’yla Washington arasında mekik dokumayı anti emperyalizm diye yutturmaya çalışıyorsunuz” dedi.
‘Türkiye savaş suçu işliyor’
Roboski’den Tel Rifat’a değişen tek şey sadece tabutların sayısı ve değişmeyen tek şey ise Kürt düşmanlığı olduğunu vurgulayan Kubilay, “Türkiye savaş suçu işliyor. Uluslararası kuruluşları Türkiye’nin sivillere ve çocuklara yönelik saldırılarını önlemek için acilen göreve çağırıyoruz. Her ne kadar NATO devletleri Suriye’de çocuk ve sivil katliamlarını görmezden gelmiş olsa da uluslararası toplumu insanlığa karşı işlenen suçları mevcut hukuk esas alınarak mahkûm edecek bir uluslararası mahkemenin toplanması için gerekli girişimlerde bulunmaya, kendi devletlerine baskı yapmaya çağırıyoruz” diye belirtti.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri
Cezaevide yaşanan hak ihlallerine de değinen Kubilay Şunları söyledi: “Türkiye cezaevlerinde yaşanan hak gasplarına dair haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Özellikle hasta tutukluların yaşadığı sorunların çözümüne dönük yasal girişimlerin sonuçsuz kalması ölüme mahkûm ediyor. Cezaevlerinden hasta tutuklular değil, tabutları çıkıyor. Ölümle pençeleşen tutuklular Adli Tıp Kurumu tarafından ‘Cezaevinde Kalamaz’ raporlarına rağmen cezaevinde tutuluyor ve açıkça suç işleniyor.”
Soylu’ya cevap
Kubilay son olarak şunları söyledi: “İçişleri Bakanı Soylu, katıldığı bir televizyon programında ‘Bir kişi mahkemeden beraat almışsa görevine neden dönemiyor?’ sorusuna şöyle bir cevap veriyor: ‘Elbette ki güvenmeyeceğim. Herkes devletin içine girmek zorunda mı? (…) devlet temkinli olmayacak mı? Her şeye Anayasa Mahkemesi’nin gözüyle bakıyor değilim, kimse kusura bakmasın.’ Bu açıklamaları bu ülkenin İçişleri Bakanı yaptı. Soylu bu açıklamalarıyla Anayasa Mahkemesi’ni tanımadıklarını, kendi tasarruflarının Anayasa Mahkemesi’nin üzerinde olduğunu ve Mahkeme kararlarını uygulamanın da kendi tercihlerine kaldığını açık açık ilan etmiş oluyor. Bunun altını kalın çizgilerle çizelim ve tarihe büyük bir dipnot olarak düşelim. Ne yazık ki bu cümleleri kuran kişi, bu ülkenin İçişleri Bakanı.”