TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Koramaz, Kanal İstanbul için suç duyurusunda bulunduklarını ifade ederek, tarihi Hasankeyf’in sular altında kalmasını işaret etti. Koramaz, ‘Ne yazık ki Kanal İstanbul’a gösterilen duyarlılık Hasankeyf için gösterilmedi’ dedi
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, son günlerde gündeme oturan Kanal İstanbul, Hasankeyf’in sular altında bırakılması ve iktidarın inşaat sektörü üzerindeki rant politikalarını, Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Adnan Bilen ve Yunus Duman’a değerlendirdi.
‘Bir yıkım projesidir’
Kanal İstanbul projesinin akla, mantığa, bilime ve tekniğe uygun olmadığını söyleyen Koramaz, kanalın İstanbul için bir yıkım projesi olduğunu belirtti. İstanbul’un böyle bir projeye ihtiyacının olmadığını anlatan Koramaz, “Bu proje, hem altyapı sorunu çıkaracak hem de ekolojik bir yıkıma neden olacaktır. Hatta bu projenin yapılması durumunda İstanbul yaşanamaz bir hal alacaktır. Biz mimar ve mühendisler olarak projeye ilişkin çekincelerimizi 12 maddeyle kamuoyuna sunmuştuk. İstanbul’un tüm yeşil alanlarını, içme suyu havzalarını yok edecek bu projeye ‘Evet’ dememiz mümkün değildir. Bu projenin yıkımı sadece bugünle kalmayacak aynı zamanda ekonomik anlamda gelecek kuşaklara da çok büyük bedeller ödetecektir. Teknikten, bilimden, bilimsel gereklerden beslenmeyen bu projeye ‘Hayır’ diyoruz. İstanbul ve Türkiye’nin böyle bir projeye ihtiyacı yoktur” dedi.
‘Kanalla gündem değiştirildi’
Kanal İstanbul Projesi’nin krizde olan Türkiye’nin başka kişi ve ülkelere rant aktarmak için yapıldığını söyleyen Koramaz, burada çıkan arazi ve imar rantının paylaşılmasının hedeflendiğini belirtti. Projenin zaman kaybedilmeksizin iptal edilmesinin altını çizen Koramaz, ÇED süreciyle ilgili TMMOB’un dava açtığını, yeni ÇED süreci için de tekrar dava açacaklarını kaydetti. Koramaz, “Ülkenin içerisinde bulunduğu kriz dış kaynaklarla aşılmaya çalışılıyor. Aslında bu projeyle gündem unutturulmaya çalışılıyor. Şuanda siyasi iktidar, birçok alanda krizle boğuşuyor. Ekonomik kriz, yönetememe krizi, dış politikada yaşanan krizler var. AKP böyle gündemlerle rahatsız olduğu için yeni bir gündem yarattı. Bu projeye karşı mücadelemiz devam edecektir” diye konuştu.
Hasankeyf’e karşı çıkılsaydı Kanal İstanbul olmazdı’
Koramaz, Hasankeyfin sular altında kalmasına ilişkin gelen tepkileri değerlendirerek, Kanal İstanbul’a gösterilen tepkinin Hasankeyf’i de kurtarabileceğini söyledi. Koramaz, Ne yazık ki Kanal İstanbul’a gösterilen duyarlılık Hasankeyf için gösterilmedi. Anadolu kentleri söz konusu olduğunda batıdan maalesef yeterli bir tepki gelmiyor. Şuan Kanal İstanbul için gösterilen tepkilerin Hasankeyf için de gösterilmesi gerektiğine inanıyoruz. Emek demokrasi güçleri, bilim teknoloji güçleri, meslek kuruluşları, Hasankeyf konusunda da aslında azımsanmayacak bir mücadele ve aydınlatma çabası yürüttü. Ancak bu durum sınırlı kaldı. Bu mücadeleyi yükseltmek gerektiğine inanıyoruz. İktidarın siyasi kararı ile binlerce yıllık bir tarih maalesef sular altında bırakılıyor.”
Halkın değil sermayenin iktidarı
Türkiye’de özellikle inşaat alanında yaşanan krizi değerlendiren Koramaz, şunları söyledi: “Türkiye ekonomisi uzun yıllardır üretimden, yatırımdan değil, arazi rantı, inşaat ve finans çevreleri üzerinden döndürülen sıcak para ve dışa bağımlı bir ekonomiyle yönetiliyor. Kurulan ekonomik anlayış; haliyle ülkenin doğal varlıklarını, tarihi kültürel mirasını, kıyılarını, meralarını, ormanları, kamu varlıklarıyla yapılan tesisleri özelleştirerek, buralardan yeni rant alanları yaratma üzerinde bir politika yürütülüyor. Bu ekonomik anlayış, Türkiye’de gelmiş geçmiş iktidarların içerisindeki en heveslisi 17 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarıdır. AKP iktidarının ekonomik politikaları bu piyasacılık temeli üzerine kurulmuştur. Kamu çıkarlarını, toplumsal çıkarlarını öncelemeyen, sermaye kesimlerine ve kendi yandaşlarına ülke kaynaklarını aktarmak üzerine kurulu bir ekonomi var. AKP, hiçbir konuda halkı dinlemiyor, hatta halkın istemediği şeyleri göz göre göre yapıyor. Çünkü AKP iktidarı bu halkın değil, sermaye odakları ve çevrelerinin iktidarıdır.”
‘Gelecek kuşak bile borçlandırıldı’
Türkiye ekonomisinin inşaata dayandırılmasının çok yanlış bir tercih olduğunu belirten Koramaz, “İnşaat yaptığınız müddetçe istihdam sağlarsınız. İnşaatta herhangi bir şey üretilmez. Hükümet, temeli inşaata dayalı ekonomi politikalarından vazgeçmelidir. Sanayiye, tarımın geliştirilmesine dayalı ekonominin hayata geçmesi gerekiyor. İnşaat sektörünün içerisinde bulunduğu bu krizi kısa dönemde çok hızlı atlatabileceğini düşünmüyorum. Türkiye’nin bu rant ve inşaata dayalı ekonomilerden vazgeçip, toplumsal çıkarları esas alan planlı bir kalkınmaya yönlenmesi lazım. Eğitimden istihdama, enerjiden sağlığa, ulaşım ve turizme kadar aklınıza gelecek her şeyi ülke yararına sağlıklı bir şekilde yönetmeleri gerekiyor. Şuan Türkiye’nin 450 milyar dolar dış borcu var. Bunun bedelini de bizler ödüyoruz. AKP’nin politikaları sayesinde sadece bu kuşak değil aynı zaman da yeni nesiller de borçlandırılıyor. Türkiye’nin bütün bu sıkıntıları aşması için üretime geçmesi ve kendi halkına, işçisine, öğrencisine dönmesi gerekiyor” dedi.
‘Bu rejimin adı faşizmdir’
Türkiye’de doğalgaza, elektriğe ve en temel tüketim maddelerine yüzde 50’inin üzerinde zam yapıldığı halde asgari ücret için yapılan zammın AKP’nin ülke insanına verdiği değeri gösterdiğini söyleyen Koramaz, bu zammın kabul edilebilir bir yanının olmadığını belirtti. Koramaz, son olarak şunları kaydetti: “Bu iktidarın felsefesi, ideolojisi, gerek ekonomik alana bakışı gerekse de sosyal alana bakışı, emekçilerin yanında durmak değil, sermaye sınıflarının yanındadır. AKP 17 yıldır eline geçen tüm imkan ve olanakları tek adam iktidarı için harcamıştır. 15 Temmuz darbe sürecini bile toplumsal muhalefeti susturmak, kendi iktidarını kurmak için kullandı. Halkın seçtiği belediye başkanlarını görevden alan siyasi parti eşbaşkanlarını tutuklatan, ağzını açan her kesime cezalar veren ve bu süreç içerisinde hukuku da siyasallaştıran bu rejimin adı faşizmdir. Bu yapılanlar ancak faşist rejimlerde olur.”