Çocuklarının cenazeleri verilmeyen defni ve taziyesi engellenen anneler konuştu: Bu bir insanlık suçu
Cenazeyi gömme hakkı Kürt kentlerinde yıllardır engellenirken, Olağanüstü Hal (OHAL) süreci ve sonrasında had safhaya çıktı. Diyarbakır Yeniköy Mezarlığı, Bitlis Garzan Mezarlığı, Lice’nin Sisê köyünde bulunan mezarlığa yönelik saldırılar basına yansırken, mezarlıkların etrafı zırhlı araçlarla polis ablukası altında bulunuyor. Birçok cenazenin dini vecibelerinin dahi yerine getirilmesine izin verilmiyor.
PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridi protesto etmek amacıyla başlatılan açlık grevi sürecinde yaşamına son veren 8 kişinin cenazesinde de ortaya çıkan görüntülerde, aile bireylerinden dahi sadece birkaç kişinin defin işlemlerine katılmasına izin verildi. Sadece 2019’da dini vecibelerle cenazelerini defnetmek isteyen 24 aile, polis ve asker engellemeleriyle karşı karşıya kaldı. Çocuklarının cenazelerini alamayan ya da birçok engelleme ile karşılaşan aileler konuştu. Anneler, uygulamanın insanlık suçu olduğunu söyledi. Baci Ceylan, uzun yıllardır kendilerine bu işkencenin yapıldığını belirterek, “Cenazelerimize el konuluyor ve çok vahşi bir şekilde işkence ediliyor. Hangi dinde, hangi inançta cenazelere işkence var? Ne dirimize ne de ölümüze tahammülleri var! Yıllardan beridir mezarlarımıza saldırıyorlar cenazelerimiz üzerinden düşmanlık ediyorlar. Tek gerekçe Kürt olmamız. Cenazelerimiz değerlerimizdir. Bu coğrafyada bu düşmanlık bitmeden barış gelmez” dedi.
‘Hâlâ bekliyorum’
Şahime Yakup da cenazelere saldırmanın, gömme hakkını engellemenin acizlik ve düşmanlık olduğunu söyleyerek şöyle konuştu: “Herkes gibi çocuklarını toplumsal değerler çerçevesinde defnetmek bizlerin de hakkı. Ama bunu bile biz Kürtlere çok görüyorlar. Özgürlük uğruna çok ağır bedeller ödedik ve halen de ödemeye devam ediyoruz. Bizler de her halk gibi özgürce yaşamak istiyoruz. Benim oğlum İran’da yaşamını yitirdi. Cenazesinin gelmesine izin vermediler. Ben halen de oğlumun cenazesini arıyorum ve bekliyorum. Kürdistan’da yüz binlerce mezarı olmayan cenaze var. Biz annelerin yüreği çocuklarımızın mezarı olmuş. Ben de bir mezar taşı olmayan bir evladın annesiyim. Cenazelerimizi vermiyorlar, teşhir ediyorlar. Bırakın cenazeleri vermeyi evlerimizde taziye kurmamıza bile izin yok. Türkiye dışında başka hangi ülkede bu uygulama görülmüştür?”
‘Değerlere saldırıyorlar’
Medine Kiyeğ de cenazeler şahsında toplumsal ilke ve değerlere karşı ciddi bir saldırının olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Her dinde, inançta biri vefat ettiğinde ona karşı son görev yerine getirilir ve dini vecibelerle defnedilir. Bu ölüye karşı saygıdandır. Ama bu Kürtlere yasaklanıyor. Ölülerimizden korkuyorlar. Ailelere karşı bu düşmanca saldırıları kınıyorum. Bu insan haklarına karşı işlenen en büyük suçtur. Biz annelerin tek muradı çocuklarını hak ettiği bir şekilde teslim alıp defnetmektir. Bu zulüm hiçbir zaman unutulmayacak ve bu zulüm daha fazla mücadele etmemizin temel ilkelerinden olacaktır.”
‘Anneler hep direnişte’
Fatma Düşkün de bu zulmün bir an önce son bulması gerektiğini vurgulayarak, “Biz Kürt anneleri her zaman yastayız, direnişteyiz. Çocuklarımız katlediliyor, işkence ediliyor ve cenazeleri verilmiyor. Onları defnetmemize izin vermiyorlar. Yas bile tutmamıza izin verilmiyor. Biz bunu kabul etmiyoruz ve hiçbir zaman da unutmayacağız” dedi.