Bağrında değişik kültürler barındıran toplumlarda demokratikleşme; farklı kültürlerin varlığının kabul edilmesi ve onlara gelişimlerini sürdürebilecekleri olanakların sağlanmasına bağlıdır.
Toplumsal kutuplaşma ve bunalımın yaşandığı bir ortamda en akılcı yol; farklı kültür ve kimliklerin birbirlerini karşılıklı olarak görür, değerlendirir. Böyle bir yaklaşım birlikte yaşama bilincini de besler ve geliştirir. Oysa katı, merkezci bir tutum ulusçuluk adına ırkçılığa varabilecek bir düşünce ve bakış açısının gelişip yayılmasını özendirir, karşılıklı anlaşmayı zorlaştırır. Bireyin ya da toplumun kendi kültür egemenliğine eleştirel bir duruş göstermesi, ulus merkezci kültür anlayışını aşmayı, demokratik, eşitlikçi bir anlayışa ulaşmayı kolaylaştırır. Böyle bir tavrı gösterebilen devlet yapısına erişemedik henüz, Kürt dilini ve kültürünü yok sayma ve yok etme, türlü politika ve baskılara rağmen mümkün olmadı. Olmadı ama bu konudaki politikalar daha ince, daha derinleştirilmiş yöntemlerle sürdürülmek, içi boşaltılarak işlevsiz kılınmak isteniyor
***
Yıllardır asimilasyon politikaları kıskacında olan Kürtçenin korunması ve geliştirilmesi için bir çalıştay düzenlendi. Kürtçe başta olmak üzere bölgede konuşulan dillerin yok olmasının önüne geçilmesi amacıyla kurulan ‘Kürt Dil ve Kültür Ağı’ Diyarbakır’da yaptığı iki günlük çalıştay sonrasında bir sonuç bildirgesi yayınlandı. Yayıncılar, yazarlar, kültür, sanat, dil ve eğitim, meslek odaları, insan hakları kurumları, iş insanları, iletişim, kadın ve çocuk kurumları olmak üzere çalıştayda 12 tematik masanın kurulduğu ağda sadece Kürtçe değil, asimilasyon politikalarından aynı şekilde etkilenen Ermenice, Süryanice ve Arapça dilleri de yer alıyor. Sonuç bildirgesinde bundan sonra yapılacak çalışmalar için “Seferberlik” başlatılacağını, Kürt dilinin korunması ve geliştirilmesi yolunda 2020 yılının Baba Tahîrê Hemedanî yılı olarak belirlendiği ve bu kapsamda konferans, panel, sempozyum, çalıştay ve toplantılar gerçekleştirileceği belirtiliyor. Ayrıca yapılan çağrıda Kürt Dil ve Kültür Ağı’nın bir diğer hedefinin daha çok kişiye ulaşmak olduğu, bölgede bulunan tüm sivil kurumların bu çalışmalara destek vermesi gerektiği ve amansız bir şekilde süren asimilasyon politikalarına karşı dilin korunması ve geliştirilmesi noktasında somut adımların atılması gerektiği vurgulanıyor.
***
Aslında bu mesajlardan en çok da yetkililerin ders çıkarması gerekir. Ancak tam tersi.
Mesela son birkaç gün içindeki farklı iki uygulama: Sağlık Bakanlığı, Uluslararası Hasta Destek Birimi ve Çağrı Merkezleri’nde 6 dil ile hizmet verdiği halde Kürtçe bu hizmette yer almıyor. Yine daha dün ortaya çıkan bir uygulama da İstanbul Havalimanı için geliştirilen ve 36 dil, 80 lehçede çeviri olanağı sunan sistemde Kürtçe yer almıyor. Değişik kültürler çokkültürlü bir yapılanmada biribirlerine karşılıklı olarak yeni boyutlar, yeni nitelikler kazandırır. Çoğulcu kültür anlayışında her kültür çağın ve yaşamın gereklerine uymayan, birlikte varolmayı zorlaştıran ve gelişmeyi önleyen öğelerin ayıklanması da kolaydır. Farklı kültüre dayalı bir kimliğin kendini ifade etme olanaklarının engellenmesi doğada bulunan bazı renklerin ayıklanması anlamına gelir ki bu durum insanın, hayatın doğasına aykırıdır. Bu konuda, demokratik-evrensel yaklaşım, kültürel çeşitliliği toplum ve bireylerin zenginliği olarak görür ve böyle değerlendirir. Böyle bir yaklaşım, birlikte yaşama bilincini de besler ve geliştirir. Oysa katı, merkezci bir tutum ulusçuluk adına ırkçılığa varabilecek bir düşünce ve bakış açısının palazlanıp yayılmasını özendirir, anlaşmayı zorlaştırır.
Ve unutmamak gerekir ki: İnsan hakları konusundaki ilerlemeler, egemen güçlerin hoşgörüsü ile değil ama toplumsal kesimlerin kendi haklarını elde etmek için verdikleri mücadelelerle sağlanabilmiştir.