Suriye’de 9 yıldır süren iç savaştan en çok etkilenen kentlerden olan Hatay’da halk İdlib’de yaşananlardan dolayı tedirgin. Kentteki STÖ’ler de sorunların ancak asli unsurlarla masaya oturarak çözüleceği görüşünde
Erdoğan Alayumat/Hatay-MA
Suriye’de 2011 yılında başlayan iç savaş 9 yılını geride bırakırken, Urfa, Antep, Mardin ve Hatay gibi kentler en güvensiz kentler konumuna geldi. Savaştan sonra Antep, Kilis, Urfa ve Hatay Türkiye tarafından gerek finansal gerekse de silah desteği sunulan Heyet Tahrir El Şam (HTŞ/El Nusra), Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), IŞİD, Ahrar El Şam gibi örgütleri için güvenli liman olarak görülmeye başlandı.
Karışık bir ortam
Savaşın derinden hissedildiği kentin sınır ilçelerinde 9 yıldır ÖSO, IŞİD, El Nusra gibi radikal İslamcı örgütlerin geçiş hattı olması hem yurttaşları hem de sivil toplum kuruluşlarını kaygılandırırken, herkesin ortak tepkisi bu güçlerin iktidar tarafından korunup kollandığı yönünde. İlçenin her yerinde yabancı plakalı ve plakasız araçları görmek mümkün. Yurttaşlar ya konuşmuyor ya da tepki gösteriyor. Sivil Toplum Örgütü temsilcileri insanların iktidarın baskı politikalarından ötürü tepkisini dile getiremediğini söylüyor. Savaş öncesi sınır ticareti ve tarımcılık yaygınken şimdilerde ise bunun yerini silah ve insan kaçakçılığının aldığı belirtiliyor.
Yurttaşlar kaygılı
Eğitim Sen Hatay Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Mutlu Aymaz, savaştan kaynaklı 9 yıldır kent ekonomisinin alt üst olduğunu ifade etti. 26 Nisan tarihinde 36 askerin yaşamını yitirdiği saldırıdan sonra bir hafta boyunca ilçede sessizlik hakim olduğunu ve özellikle şehirde bulunan Suriyeli mültecilerin evlerinden dışarı çıkamadığını belirtti. Savaşın eğitim ve sağlık hizmetlerini de aksattığını söyleyen Aymaz, sınır ilçeleri olan Reyhanlı gibi ilçelerde eğitim ve öğrenimin zaman zaman aksadığını, sınır ilçelerinde olan devlet hastanelerinin sivillerin hizmetine kapatıldığını aktardı.
Ekonomi çöküşte
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hatay İl Eşbaşkanı Kerem Nalbant, özellikle 9 yılda kent ekonomisinin tamamen alt üst olup, güvensiz bir kent haline geldiğini söyledi. Savaş öncesinde Hatay’ın Ortadoğu’ya açılan bir kapı olduğunu sözlerine ekleyen Nalbant, sınır ticaretinden kaynaklı ekonominin de iyi olduğunu ancak savaşla birlikte bunun tamamen ortadan kalktığını ve Hatay üzerinden Suudi Arabistan, Irak ile Lübnan gibi ülkelere ticaret yapan onlarca firmanın yatırımlarını kesmek zorunda kaldığını dile getirdi. Nalbant, son 9 yılda Suriye’den Hatay’a çok ciddi göçlerin yaşandığını hali hazırda 400 binin üzerinde mültecinin Hatay’a yerleştiğini ve beraberinde birçok sorununda yaşandığını dile getirdi. “İdlip düşerse Hatay da düşer” söylemlerine katılmadığını aktaran Nalbant, “Bu savaş bizim savaşımız değil her şeyden önce TSK’nin Suriye’de ne işi var bu durum zaten ağır olan sorunları daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramayacak” diye konuştu.
Hatay savaş istemiyor
Hatay’ın 9 yıldır Suriye’de yaşanan savaştan en çok etkilenen kentlerden biri olduğunu söyleyen Hatay Halkevi Yönetim Kurulu Üyesi Eylem Mansuroğlu, “Kentte özellikle ekonomi durma noktasına geldi. Suriye’de savaştan kaçan mülteciler ile Hataylılar arasında kültürel farklılıklardan kaynaklanan gerilim de cabası. Ancak İdlip mevzusu biraz daha derin hissedildi. Özellikle sınır ilçeleri ve köyleri diken üstünde. Hatay halkı burnunun dibinde bir savaş tabi ki istemiyor” şeklinde konuştu.
Gazetecilere özel kısıtlama
Suriye’de çatışmaların yoğunlaşmasından sonra Hatay merkezden Reyhanlı ilçe merkezine kadar sağlı sollu onlarca arama noktası kurulurken, ilçeye gelen ve çıkan araçlar tek tek durdurulup aranıyor, GBT yapılıyor. İlçede radikal İslmacı örgütlere mensup kişiler rahatça dolaşırken, yurttaşlar ise sürekli GBT kontrollerine tabi tutuluyor. Çatışmaları takip etmek için Cilvegözü Sınır Kapısı’na gitmek isteyen gazetecilerin valilik izinleri olmadığı gerekçesi ile ilçeden çıkarılırken, kapıda sadece TRT, Anadolu Ajansı ve A Haber gibi hükümet yanlısı yayın kuruluşlarının çekim yapmalarına izin veriliyor.