21 Mart Newroz Bayramı’dır. Newroz’un Kürt halk tarihi açısından derinliği ve anlamı üzerinde durmanın fazla gereği yoktur. Onlarca yıldır büyük kitlelerin katıldığı coşkulu kutlamalara tanıklık etmiş halk tabanında kurumsallaşmıştır. Anlamı biliniyor. Kürtler Newrozlaşmış halktır. Newroz destanının asıl yaratıcıları Kürtlerdir. Ancak son yüzyıl içinde dayatılan ulus-devlet yapılanması içinde fiziksel ve beyaz soykırım altında özünden uzaklaştırılmış, yabancılaştırılmış ve kendi halk değerlerinden utanır hale getirildiğinden Newroz’dan da uzaklaştırılmış ve adeta unutturulmuştu. Yarım asra yaklaşan yeni koşullarda ortaya konulan direnişle özüne yönelmiş ve sonunda Newrozlaşan halk gerçekliğine ulaşılmıştır.
2020 Newrozu da milyonların katılımıyla dört parça Kürdistan başta olmak üzere yerkürenin neredeyse tümünde coşkulu kutlama hazırlıkları içindeyken; dünyasal bir tehdit oluşturan koranavirüsü alanlara çıkmayı engelledi. Kutlamalar yüreklerde yapılacaktır. Newroz köleci, devletçi uygarlığın reddi temelinde doğan ve özgür yaşamı hedefleyendir. Devlet, her tür musibetin kaynağı olarak görülmekte ve değerlendirilmektedir. Tarafı demokratik uygarlıktır.
Devletçi uygarlık sadece insanı köleleştiren, zulüm yapan ve sömüren bir yapı değildir. O aynı zamanda doğaya karşı da savaş açmıştır. Ekosistemi tahrip eden, dengesini bozduğundan başta insan olmak üzere canlıların yaşam ortamını ortadan kaldırmaktadır. Günümüzde ise ekolojik dengeyi alt üst eden; zirvede seyreden aşamayı çoktan geçmiştir. Kapitalist modernist yaşamı bütün yönleriyle tüketerek obezleşmiştir. Devletçi uygarlığın beş bin yıllık serüveninde birikimini damıtarak en üst aşamada insanlıkla birlikte dünyamızı tüketip bitirme noktasına gelip dayamıştır. Koranavirüsünün ortaya çıkması ve dünyayı tehdit etmesi devletçi uygarlığın tüketim iştahıyla bağlantılıdır.
Korana salgını ile savaş edildiği ilan edilmiş, yığınla tedbirden bahsediliyor. Uyulması gereken kurallar sıralanıyor. Neredeyse bütün dünya karantina altına alınmıştır. Gözler devlet yetkililerine çevrilmiş, kulaklar açılmış ne diyecekleri merakla ve dikkatle takip ediliyor. Zihinler devletlerin üst yetkililerine kilitlenmiş durumda. Milyarlarca insan zihniyetinin bu düzeyde devletlerini üst kişilerine odaklanması başlı başına üzerine düşünülmesi gereken acıklı bir durumdur. Küçük bir azınlığın iki dudağında çıkacak sözlere muhtaç hale gelmek sorgulanması gereken temel bir sorun olarak ortada durmaktadır. Milyarlarca insan neden bu düzeyde edilgen hale getirilmiş olması önemli bir vaziyet değil midir? Her insanın söyleyecek bir sözü, alabilecek bir tedbiri yok mudur?
Elbette alınan ya da alınacak tedbirlerin gereğini yapmak, karantinaysa karantina başka bir önlemse yararlı olan, salgını kontrol altına alınmasında uyulması gerekir. Mesele önlemlerden öte durumları açığa çıkarmıştır. Günümüzde korana, geçmişte veba, AİDS gibi bulaşıcı hastalıklar ya da virüsler kılık değiştirerek ortaya çıkmakta ve insanlığı büyük tehdit altına almaktadır. Virüsün mutasyona uğramasının koşulları neden ortaya çıkmaktadır? Kılık değiştirme ya da mutasyonun önüne nasıl geçilebilir? Dünyada yaşayan her insanın temel meselesi olarak ele almayı zorunlu kılmaktadır.
Nüfus yoğunluğunun kentlerde oluşumu ve dikey yapılaşmanın yarattığı sorunları yeniden düşünmek gerekmiyor mu? Doğadan kopuş ve ona yabancılaşmanın getirdiği yeni sorunları irdelemek lazım. Aşırı tüketim dünya kaynaklarını bitiriyor. Bunun sonucu yaşam alanları yok oluyor. Atmosfere salınan sera gazları soluduğumuz havayı değiştiriyor, solunum yapamaz hale geliyoruz. Yine hava ısınıyor ve buzullar çözülüyor. Özcesi bu başlıkları çoğaltabiliriz. Ancak bu kadarı bile fazlasıyla yeterlidir.
Dünyanın yaşam döngüsünü kâr elde etmek için bozuyorlar. Ama kârın kaynağını da milyarlarca emekçi hem çalışarak hem de aşırı tüketerek ekosistemin bozulmasına katkı sağladığını gözden ırak tutulamaz. Tekellere sömürü yapmanın ortamını sağlayan mekanizmada ulus-devlet oluyor. Dolaysıyla devletten çözüm beklemek gerçekçi olabilir mi? Çünkü virüslerin mutasyona uğramasını sağlayan asıl mekanizma devletçi uygarlık oluyor. Yeniden düşünme ve doğaya savaş açan bir anlayış değil, onunla dost organizasyon gerçekleştirilemezse, koranavirüs atlatılabilir. Ancak gelecekte daha büyük felaketlerin önüne geçilemez noktaya gelinebilir. Doğa intikamını böyle alıyor herhalde! Virüsten ötürü karantinaya girmişken yeniden düşünmek. Devlet dışı bir dünyada insanlık milyonlarca yıl yaşadı. Yeni koşullarda onu güncelleyerek yaşanabilir. Newroz gününde, onun ruhuyla komünal, demokratik ve özgür yaşamı devlet dışı kurulabilir. Newroz ruhu devletçi uygarlık karşıtı demokratik uygarlık temsilidir.
Newroz pîroz be!