HDP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Salim Kaplan, iktidarın kayyum politikalarını savunma konusunda hem ulusal hem de uluslararası ortamlarda çok zorlandığını söyledi
Halkların Demokratik Partisi (HDP) 31 Mart 2019 Yerel Seçimlerde 65 belediye kazanan HDP’nin 6 belediyesine, ‘KHK ile ihraç edildikleri’ gerekçesiyle eşbaşkanlara mazbataları verilmeyerek el konuldu. 2 ismin ihraç edildiği partinin 45 belediyesine ise kayyum atandı. 16 Mayıs’ta Iğdır, Siirt, Baykan, Kurtalan ve Altınova belediyelerine kayyum atanmasıyla birlikte HDP’nin yönetiminde elinde sadece 12 belediye kaldı. Mezopotamya Ajansı’ndan Naci Kaya’ya konuşan HDP’nin Yerel Yönetimlerinden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Salim Kaplan, “Kayyımlar ile gasp edilen tüm belediyeler iade edilene rehine olan arkadaşlarımız görevlerine dönene kadar haklı ve meşru demokratik mücadelenin tüm yol ve yöntemleri sonuna kadar kullanmaya devam edeceğiz” dedi.
‘Rejim modeli haline geldi’
Kayyum atamalarını salt belediye eşbaşkanlarının görevden alınması ve yerlerine İçişleri Bakanlığı tarafından memurların atanması olarak görmenin “dar ve yanılgılı” bir anlayış olacağını söyleyerek sözlerine başlayan Kaplan, kayyımların iktidarın “yeni yönetsel aygıtı” olduğunu ifade etti. Kaplan’a göre, Türkiye halklarına dayatılan bir rejim modeli haline gelen kayyum politikaları bu anlamıyla 100 yıllık asimilasyon politikalarının da devamı. Kayyum atamalarını, Şark Islahat Fermanı ile başlayan Umumi Müfettişlik ve 1990’lı yılların OHAL uygulamalarının bugünkü hali olarak tanımlayan Kaplan, halk iradesini teslim almanın hedeflediğini dile getirdi.
‘Devlet hafızasına bir travma olarak kalacak’
“Tarih bizlere Kürt halkı ve birlikte yaşadığı kadim komşu halkları bu tür laboratuvar çalışmasına boyun eğecek halklar olmadıklarını göstermiştir” diyen Kaplan, tarihsel bir anekdota atıf yaparak şu belirlemede bulundu: “Bunun en iyi ifadesi 4 Mayıs ile başlayan Dersim gerçekliğidir. Zulme karşı direnişin önderi olan Seyit Rıza’nın diz çökmeyişinin devlet hafızasına kalan dert olma hali; Iğdır Belediye Eşbaşkanı’nın ‘Gülüşüm size dert olsun’ sözüyle tekrar yaşam bulmuştur. Dolayısıyla kayyım yöntemi beyhude bir çaba ve gelecekte devlet hafızasına bir travma olarak kalacaktır.”
Kayyum gerekçeleri
İktidarın kayyım politikalarını savunma konusunda hem ulusal hem de uluslararası ortamlarda çok zorlandığını kaydeden Kaplan, bu zorlanma hali ile toplumu ikna etmek amacıyla bir organizasyon içerisine girildiğini ve yargının da sopa olarak seçildiğini vurguladı. Kaplan, “Kulp Belediye eşbaşkanlarımız hakkında biyolojik ve kimyasal silah ile cinayet işlemeye teşebbüs iddiasında bulundular. Ancak ilk duruşmada tahliye edildiler. İddianameyi hazırlayan savcı bile kendi iddiasına sahip çıkamadı. Ahmet Türk, kayyıma gerekçe gösterdikleri davadan beraat etti. Selçuk Mızraklı’nın ceza aldığı dosya, hukuk fakültesinde okuyan öğrencilere ‘hukukun ve adaletin canına nasıl kast edilir’ dersi verilecek nitelikte” diye belirtti.
‘İktidar, Kürdistan’da tamamıyla devletin zor aygıtı ile bulunuyor’
“AKP-MHP iktidarı artık Kürdistan’da rıza üretemiyor. İktidar, Kürdistan’da tamamıyla devletin zor aygıtı ile bulunuyor” diyen Kaplan, devamında “İktidarın zor aygıtını çekelim, kendisini bir gün bile örgütleyebilmesinin zemini kalmamıştır. Bunca zulme zorbalığa karşı başkada bir şey beklemekte zaten tarihin akışına ters. Ancak iktidarın hala batıda rızası devam ediyor” dedi.
Batıya kayyum
İktidarın batı kentlerindeki muhalefet belediyelerine dönük kayyum uygulamalarının devreye sokması halinde rızasını tümden kaybedeceğini söyleyen Kaplan, bu duruma, yenilenen İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) seçimlerinde 13 bin oy farkının 800 bine çıkmasını örnek gösterdi. İktidarın bunu gördüğü için batı kentlerinde kayyım uygulamasını “yetki gaspı” ile gerçekleştirdiğini kaydeden Kaplan, “Ancak güç zehirlemesi yaşayan iktidarın bu kentlere kayyım atamayacağı anlamına gelmiyor” diye de ekledi.
‘Tepkiler yetersiz’
19 Ağustos’ta ikinci kayyum döneminin ilk uygulamasını yaşadığımızda saldırıyı Türkiye demokrasisine bir saldırı olarak tarif ettiklerini söyleyen Kaplan, bu süreçte kayyımlara yönelik gerçekleşen tepkileri çok önemli bulduklarını belirtti. Kaplan, “Gerek halkın tepkisi gerekse birçok sivil kurum ve kuruluşun tepkisi elbette çok önemliydi. TTB, TMMO, DİSK, KESK, DİB, İHD ve ismini saymakta zorlanacağımız birçok kurum ciddi dayanışma örnekleri de gösterdiler. En başta CHP ve Saadet partisi olmak üzere birçok siyasi partide tepki gösterdi. Ancak bu tepkinin süresi oldukça sınırlı kaldı. Aralıksız ve sonuç almaya dönük tepkiler örgütlenemedi. Haliyle cılız kalan tepkiler karşısında iktidar kayyım atamalarını devam ettirecek cesareti buldu” diye konuştu.
‘İktidar, bu ülkede kimlerin darbeci olduğunu da ispatlamış oldu’
İktidarın her krizi fırsata dönüştürme gayretinde olduğu gibi pandemi sürecini de fırsat olarak değerlendirdiğini aktaran Kaplan, salgın süreci boyunca 13 belediyelerine kayyum atadıklarını anımsatarak, “İktidar, bu ülkede kimlerin darbeci olduğunu da ispatlamış oldu. Dünya salgın ile mücadele ederken, iktidar kayyım atayarak Kürt halkını pandemiye karşı da savunmasız bırakmıştır” dedi.
İSTANBUL