Kuzey ve Doğu Suriye’de Kürt birlik görüşmelerini takip eden gazeteci Nihat Kaya ile konuştuk. Kaya’ya göre, ‘ENKS yol ayrımında. Ankara’yla mı devam edecek yoksa Kürt birliğinde mi yer alacak? Karar vermek zorunda’
Ahmet Kanbal/MA
Kuzey ve Doğu Suriye’de 25 parti ve oluşumun bir araya gelmesiyle kurulan Kürt Ulusal Birliği Partileri (PYNK) ile Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) arasında uzun zamandır yapılan görüşmeler uzlaşıyla sonuçlandı. Demokratik Suriye Güçleri (DSG) Genel Komutanı Mazlum Ebdî ve ABD’nin Uluslararası Koalisyon Danışmanı William Robak’ın da aralarında bulunduğu bir heyet, 17 Haziran’da gerçekleştirdikleri basın toplantısında görüşmeler sonucunda 2014’te yapılan Duhok Anlaşması kapsamında birlik çalışmalarının yapılacağını duyurdu. Bu gelişme Kürt kamuoyunda “tarihi adım” olarak değerlendirildi. Kürtler arası birlik görüşmelerinden rahatsız olan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ENKS’yi kastederek, “YPG ve PKK ile birlikte olan bizim için YPG ve PKK’den farkı yoktur ve meşru bir hedeftir” dedi. Uzun yıllardır bölgede gazetecilik yapan ve Kürtler arası ulusal birlik sürecini takip eden gazeteci Nihat Kaya, birlik görüşmelerini değerlendirdi.
Buraya nasıl gelindi?
Kürtler arasında bir mutabakata varılmasının kaçınılmaz olduğunu dile getiren Kaya, sürecin sancılı geçtiğini belirterek, “Kürtlerin ulusal birliklerinin olmaması 20’nci yüzyılı kaybetmelerine neden oldu. 21’inci yüzyılda yeni bir dünya savaşı yaşandı, bu hâlâ tırmanıyor. Kürtlerin bu yüzyılı da kaybetmemeleri için her şeyden önce ekmek ve sudan daha fazla ulusal birliğe ihtiyaçları olduğu bir gerçek. Fakat bu sürece kadar biraz sancılı bir ilerleme oldu” dedi. Suriye iç savaşının başladığı 2011’den bu yana Kürtlerin iki farklı kulvarda hareket etmeye başladığını hatırlatan Kaya, “Özellikle ENKS adı altında hareket eden bir kesim daha çok Suriye muhalefeti olarak adlandırılan Türkiye’nin de desteklediği gruplar içerisinde hareket etmeye başladılar ve temel hedef olarak rejimin yıkılıp yerine yeni bir oluşumun yaratılması temelinde bir arayış içerisine girdiler. Diğer taraftan PYD’nin de içinde olduğu diğer oluşumlar ve şu anda Kürt Ulusal Birliği Partileri olarak adlandırılan grup daha çok Suriye’deki iç savaş içerisinde rejimin değiştirilip dönüştürülmesi, ulusal demokratik bir devrimin yapılması yönünde bir söylemle hareket etti. Fakat bu söylem, bu ayrım öyle bir noktaya geldi ki, Kürtler arasında bir uzlaşma noktası yakalanamaz oldu” dedi.
Ankara bozucu rolünde
PYNK içinde yer alan siyasi partilerin aksine ENKS’nin bölgede askeri baskı uygulayan Türkiye ve kimi uluslararası güçlerle olan ilişkisine dikkati çeken Kaya, Kürtlerin ulusal birliğe duyduğu ihtiyacın yanı sıra bölgedeki özerk yönetimin uluslararası baskıları hafifletilmesi için herkesle bir yerde buluşması gerektiğini söyledi. Bu kaygıdan kaynaklı olarak DSG Genel Komutanı Mazlum Ebdî’nin çağrısıyla Kürtler arası bir diyaloğun başlatıldığını vurgulayan Kaya, “ENKS’nin İstanbul, Ankara’da oturarak Türkiye siyaseti ile bölge üzerinde siyaset yapması Kürtleri zayıflatıyor. Bu çağrıdan sonra bir araya gelme yaklaşımları oldu. Ama bunun daha da ötesinde özellikle uluslararası güçlerden ABD ve Fransa’nın bu yönlü girişimleri oldu. ABD ve Fransa’nın ortak girişimleri ve Mazlum Ebdî’nin çağrıları sonrasında bir araya gelme süreci yaşandı ki görüşmeler bugüne, bu şekilde geldi. Birinci aşamanın sona erdiği söylense de yoruma açık birçok konu var” diye belirtti.
Fikir ayrılıkları neler?
Taraflar arasında şu ana kadar herhangi bir mutabakatın imzalanmadığını belirten Kaya, özerk yönetim ile ENKS’nin kamuoyuyla paylaştığı bilgilerin birbirini tutmadığını söyledi. Kaya, “Bu yüzden toplantının içeriğinde hangi konulara ilişkin bir uzlaşıya varıldığı net değil. Görüşmelerin devam etmesi konusunda her iki tarafın anlaştığı ve devam etme çabalarının süreceği yaklaşımı var. Ama görüşmeler bir yerde tıkanmış gibime geliyor” diye konuştu.
ENKS seçimden çekiniyor
ENKS’nin tutumunun daha çok bölgede “alan paylaşımı” yapılması yönünde olduğunu sözlerine ekleyen Kaya, diğer siyasi partilerin tutumunun ise ENKS’nin bölgeye gelip, yerleşmesi sonrası siyasi faaliyetlerini sürdürmesi, gerekiyorsa bir seçim yoluna gidilerek aldığı oy oranında temsil hakkı alması yönünde olduğunu kaydetti. Ancak ENKS’nin bu anlamda ikircikli bir tutum sergilediğini, seçim temelinde bir yaklaşıma karşı olduğunu dile getiren Kaya, “Burada ulus-devlet değil demokratik ulus temelinde bir yönetim icra edilmeye çalışılıyor. Bundan dolayı Kürtlerin değil, Arapların da dahil olduğu bir yönetim tarzı hakim hale getirmeye çalışılıyor. Bir seçim olması durumunda ENKS, ‘Bize kimse oy vermez, size oy verir’ kaygısı içindedir. Bu nedenle seçimlere karşılar. Bunun dışında temel uzlaşılamayan noktalardan biri, bölgenin bölünmesi yaklaşımı. ENKS bazı bölgelerin direkt kendilerine devredilmesini istiyor. Mesela Simelka Sınır Kapısı gibi, Derik kantonu gibi. Özerk yönetimin direkt onlara devretmesini dayatıyor. Bu durum tartışmaların tıkanmasına neden olan bir şey” ifadelerini kullandı.
Roj pêşmergeleri
Tartışma konularından biri olan Türkiye’nin Efrîn, Girê Spî, Cerablus ve Ezaz gibi bölgelerde “işgalci” olarak görülmesi olduğunu aktaran Kaya, ENKS’nin bunu kabul etmediğini, açıklamada da yer verilmediğini hatırlattı. Bir diğer önemli konunun da Roj pêşmergeleri olduğunu anlatan Kaya, toplantılarda gündeme gelmediğini ancak ENKS’nin Roj pêşmergelerini ayrı bir askeri güç olarak bölgeye sokmak istediğini, özerk yönetimin tavrının ise Roj pêşmergelerinin var olan askeri gücün içerisine dahil olması yönünde olduğunu vurguladı. Kaya, Roj pêşmergelerinin ayrı bir askeri yapılanma olarak bölgeye gelmesinin Kürtlere kaybettireceğini, yaşanan deneyimler üzerinden örneklendirdi.
Çavuşoğlu ne mesaj verdi?
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamasından sonra ENKS’nin daha farklı gerekçeler arayacağını düşündüğünü söyleyen Kaya, şöyle devam etti: “Çavuşoğlu’nun yapmış olduğu açıklama biraz gecikti. Aslında bu görüşmelerin başladığı ilk günlerde de Türkiye’nin böylesi bir tavır göstermesi bekleniyordu. Türkiye, ‘Kürtler arası bir birlik olacaksa bunu ben yaparım. Eğer bir kavga olacaksa da bunu ben sürdürürüm’ diyor. Kürtleri kendi mülkü gibi görme yaklaşım var ki, kendi inisiyatifi dışındaki Kürt hareketini ezme arayışı içerisinde. Rojava’da Türkiye’nin iradesi dışında bir hareket oluşmaya başladı. Türkiye ciddi anlamda bu durumdan rahatsız. Askeri olarak Roj pêşmergeleri adı altında topladılar, on binlerce insanı yıllardır besliyorlar ama hiçbir yerde bunları kullanamıyorlar. Bunun masrafını kim yapıyor, Türkiye. İstanbul’da oturan çok sayıda ENKS yöneticisi var. Fuat Aliko bunların başında geliyor. Abdülhakim Beşer orada. Dünya kadar masrafı var bunların, nereden geliyor? Türkiye’nin ve Erdoğan’ın gizli ödeneğinden geliyor. Ulusal birlik görüşmeleriyle birlikte ENKS’nin Türkiye’nin denetiminden çıkma ihtimali var. Türkiye artık eskisi gibi hakim olamayacak, ENKS’ye söz geçiremeyecek. Bundan kaynaklı Türkiye ciddi anlamda ilk günden beri rahatsız. Çavuşoğlu’nun yaptığı açıklama bunun son noktasını koymakta. ENKS’ye ‘tavrınızı belirleyin’ mesajı verdiler.”
ENKS’de iki yaklaşım
ENKS’nin ulusal birlik çalışmalarıyla birlikte kendi içerisinde ikiye bölündüğüne dikkati çeken Kaya, Kuzey-Doğu Suriye’de bulunan ENKS temsilcilerinin, “bölge siyaseti içerisine girmek gerektiği yönünde bir tutum içerisinde” olduğunu ifade etti. Ancak Türkiye’de bulunan ve Fuat Aliko’nun başını çektiği grubun ise “Türkiye ve Suriye muhalefeti denilen gruplarla yola devam etme” tavrını sürdürdüklerini belirten Kaya, “Çavuşoğlu’nun bu açıklaması bir tarafta. Diğer tarafta ABD ve Fransa’nın arabuluculuğu ile yapılan görüşmeler içerisinde bir yol ayrımına gelindi. ENKS kendi içinde karar vermek zorunda. Türkiye ile devam edip Kürt karşıtı bir siyaset mi izleyecek? Yoksa bölgedeki legal siyasete dahil olup bölgede siyasi varlığını mı sürdürecek? ENKS tutum belirlemek zorunda” diye aktardı.
KDP’nin tercihi
Türkiye’nin “bölgede sınırların parçalanmasına karşı olduğu” iddiasının gerçeği yansıtmadığını düşünen Kaya, Libya ve İdlib’deki duruma değinerek, şunları ifade etti: “Türkiye buralarda yavaş yavaş bir parçalama siyaseti izlerken, sürekli sanki birlik siyaseti yürüten kesimi bir tehditmiş gibi algı yaratmak istiyor. Türkiye’nin Güney Kürdistan’daki siyaseti de, Suriye’deki siyaseti de, Libya’daki siyaseti de birdir. Bir yayılma siyasetidir, bir işgal siyasettir. Bunun gerekçesini her tarafta farklıymış gibi gösteriyor ama aslında öyle bir şey yok. Libya ve Suriye örneğinde bunu açıkça söyleyebiliriz. KDP ile Türkiye kaderlerini adeta birleştirmiş durumda. Ama bu bir tercihtir, zorunluluk değildir. Çünkü KDP Kürtlerle hareket ederse Kürtlerin hepsi kazanır ama Türkiye ile hareket ederse Neçirvan Barzani ve Barzani ailesi kazanır, Kürt halkı kazanamaz.”
Ulusal birlik sağlanır mı?
Kürtler arasında ulusal birliğin yakalanmasının sadece özerk yönetimde yer alan partilerin uzlaşmasına bağlı olmadığını söyleyen Kaya, görünürde ABD ve Fransa’nın arabulucu olduğunu ancak bölge ülkelerinin tamamının bu görüşmeler üzerinde hesapları olduğunu vurguladı. 2013 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlatılan Demokratik Çözüm Süreci’nde ulusal birliğin sağlanamadığını ancak önemli bir atmosfer yarattığını da hatırlatan Kaya, şunları söyledi: “KDP’nin farklı hesapları vardı, diğer partilerin farklı hesapları vardı. Temel uzlaşma sağlanamayan nokta Rojava. Rojava’da bir ulusal birliğin yakalanması gerektiği tartışmaları yürütülüyor ama diğer bölgelerdeki Kürt siyasi partileri bunun dışında tutularak böylesi bir birliği sağlamak mümkün değil. Zaten burada yapılan görüşmelerde ENKS de haftada bir gidip KDP’den görüş alıyor. Yani KDP bu işin içerisindedir. Burada yaratılmak istenen ulusal birlik çalışmasını diğer parçalardan bağımsız ele almak mümkün değil. Diğer parçalarda da ulusal birlik yaratılamazsa ya da genel anlamda Kürtler arasında bir ulusal yakınlaşma sağlanmazsa Rojava’da bir birlikteliğin yakalanması mümkün değil.”
Hava saldırılarının amacı
Yaşanan tüm gelişmeler içinde Türkiye’nin Maxmur, Şengal, Kandil ve Heftanîn bölgesine dönük hava saldırıları başlatmasını da değerlendiren Kaya, KDP’nin tavır ve yaklaşımlarını eleştirerek, “Halbuki askeriyle, tankı-topuyla bölgede işgalci pozisyonunda olan bir Türk askeri gerçeği var. Esas pazarlık, KDP’nin ve Türkiye’nin bölgeye müdahale etme çabasıdır. Türkiye, ENKS’yi kullanarak bölgede bir etki alanı yaratmaya çalışıyor. Yoksa ENKS’nin bölgede askeri, siyasi ve kitle anlamında ciddi bir gücü yok. Muhatap alınmasının tek nedeni ENKS’yi Kürtlere düşmanlık yapan güçlerin kontrolünden çıkarmak içindir” diye belirtti.
Saldırıların yeni olmadığını ve bölgedeki amacının “yayılma” olduğunu söyleyen Kaya, Irak Federe Kürdistan Bölgesi’ndeki askeri varlığıyla İdlib ve Libya’daki durumuna değinerek, şunları dile getirdi: “Türkiye’nin temel niyeti bölgede bir işgal, bir yayılma politikası. Kuzey ve Doğu Suriye için de hedefliyor bunu, Irak için de, Libya için de, Yemen için de. Böylesi bir yayılma politikası izliyor. KDP açıklamalarıyla Türkiye’nin bölgedeki işgalini meşrulaştırıyor. KDP bu işin içerisinde. Türkiye’yle birlikte hareket ediyor.” PKK ve YNK’nin de dahil olduğu Kürt partilerinin temel söylemlerinin Kürtlerin 21’inci yüzyılı da kaybetmemesi gerektiği yönünde ulusal bir söylem olduğunu dile getiren Kaya, KDP’nin bu söylemin dışında kaldığını kaydetti.