Uzun yaşadı, çok uzun ama bir günü bile boş geçirilmemiş bir ömürdü onunkisi. Her zaman ezilenlerin yanında oldu, her zaman anarşistti ve mülkiyet denilen şeye hiç saygı duymadı
“Hiçbir şeyden pişman değilim. Hayatıma yeniden başlasam her şeyi tıpatıp aynı yapardım. Özellikle gururlandığım bir şey varsa, o da bir yargıca kafa tutup “Evet, beyefendi, ben anarşistim çünkü anarşizme inanıyorum.” dememdir.”
Lucio Urtubia… Önceki hafta, 18 Temmuz 2020’de, 89 yaşında yitirdik onu.
Ömrü boyunca duvarcı ustası, ömrü boyunca kanunsuz, ömrü boyunca sahte kâğıtlar uzmanı ve beşikten mezara anarşist!
Yoksulluk ve zenginlik
Dolu dolu yaşadığı 89 yılın ardından aramızdan ayrılan Lucio, İspanya’nın Navarra Bölgesi’ndeki Cascante şehrinde 18 Şubat 1931’de beş çocuklu çok yoksul bir ailede dünyaya geldi. Annesi Asuncion Jimenez hizmetçiydi. Tutucu bir aileden gelen babası ise sosyalist olmuş, Cascante’de sendikacılık ve İspanyol Sosyalist İşçi Partisi’nden (PSOE) belediye başkan yardımcılığı yapmıştı. Sonra cezaevi yılları geldi. Çıktığında artık komünistti. Ama hapishanede yakalandığı hastalık yakasını bırakmadı, bir süre sonra yaşamını yitirdi. Hastanedeyken, Lucio hayatını belirleyecek lafı onun ağzından ilk kez işitti: “Yeniden doğarsam anarşist olurum.”
Askere gittiğinde Fransız-İspanyol sınırında kaçakçılıkla tanıştı Lucio. Arkadaşlarıyla birlikte, bağlı bulunduğu işletmenin deposunu soydu. Sonra firar ederek 1954’te Fransa’ya sığındı. Paris’te duvarcı ustası olarak çalışmaya başladı ve daha sonra da bunu sürdürdü. Bu süreçte gitgide anarşizme bağlandı. Andre Breton ve Albert Camus ile tanıştı. Sonraları bir röportajında şöyle diyordu: “Benim anarşist köklerim yoksul bir ailede büyümekten geliyor. Babam solcuydu, Bask ülkesinin özerkliğini istediği için hapse atılmıştı. Hapisten çıktığında sosyalist oldu. Çok yoksulluk çektik. Ekmek almaya gittiğimde fırıncı vermezdi, çünkü paramız yoktu. Yoksulluk beni zenginleştirdi, kurulu düzene, kiliseye, özel mülkiyete ve devlete saygımı yitirmek için hiç çabalamam gerekmedi.”
Soygunlar ve sahte belgeler
Bir süre sonra Franco-karşıtı bir gerillayı evinde saklaması istendi: Katalonya’daki şehir gerillasının önde gelen liderlerinden Quico Sabate… Sabate, Lucio için gerçek bir anarşizm öğretmeni oldu. Böylece artık o da devrimci örgütlerin ve mülteci ağlarının içindeydi. Sabate’nin yakalanıp hapse girmesinden sonra devrim mücadelesine fon sağlamak için bir dizi soygun eylemi gerçekleştirdi. Ancak daha sonra, “Banka çalışanlarını yaralamaktan korktuğu için” eylemlerini durdurdu ve sahte belge işine yöneldi. 1960’larda o ve arkadaşları sahte belgelerle dünya çapında sayısız devrimci grubu finanse ettiler, aynı zamanda da kapitalist ekonomileri istikrarsızlaştırmaya çalıştılar. Kamulaştırmalardan elde ettikleri para Franco rejimine karşı gerilla eylemlerinde, hapishanelerden tutsakların kaçırılmasında da kullanıldı.
Domuzlar Körfezi istilası sırasında, Küba’nın Fransa Büyükelçisi Rosa Simeon’a Fransa’daki Amerikan şirketlerinin havaya uçurulmasını önerdi ama reddedildi. Küba’ya başka bir önerisi ise çok büyük miktarda sahte Amerikan doları basmaktı. 1962’de tanıştırıldığı Che Guevara’ya da projesini sundu, hatta numuneler bile yaptı. Ancak Che, planı ‘tehlikeli ve belirsiz’ bularak reddetti. Bu buluşma Lucio için büyük bir hayal kırıklığıydı.
Her şey gerillalar için
Ama ‘uslanmadı’ ve bu kez 1970’lerin ortasında dillere destan olacak en büyük eylemini gerçekleştirdi. Amerikan First National City Bank’ın (bugünkü Citibank) seyahat çeklerinden toplam yirmi milyon dolarlık imal etti. Banka iflasın eşiğine gelirken Lucio ve arkadaşları parayı tek bir kuruşuna dokunmadan ‘hayırlı’ bir işte, Latin Amerika’daki ve Avrupa’daki çeşitli gerilla hareketlerinin finansmanında kullandılar. Peşine düşüldü elbette ama sadece sahtekârlıktan altı ay hapis yattı, çünkü banka ‘dostane çözüm’le sahte kalıpların iadesi karşılığında birçok talebinden vazgeçmişti.
Daha sonra da kapitalist sisteme karşı çok sayıda eyleme katıldı. Hakkında, biri CIA’dan olmak üzere, beş uluslararası yakalama emri çıkartıldı. Nazi Klaus Barbie’nin Bolivya’da kaçırılma eylemi hazırlığı, Black Panthers liderlerinin hapishaneden kaçırılmasında işbirliği, Javier Rupérez’in kaçırılmasında aracılık, İspanyol ordusuna hakaretten yargılanan Albert Boadella’nın kaçırılması… Ayrıca Otonom Mücadele Grupları’yla, İber Kurtuluş Hareketi’yle ve Enternasyonalist Devrimci Eylem Grupları’yla yakın ilişki içinde oldu.
Daima emeği savundu ve ölümüne dek anarşist fikirlerin yayılmasına çabaladı. “Bizler duvarcı, boyacı, teknisyeniz, devlete hiç ihtiyacımız yok” diyordu.
“Cümleler ve söylemler rahipler ve politikacılar içindir. Bana göre hepimiz yaptığımız şeyiz” diyordu, bir de Lucio’nun belki de hayatının özeti buydu: Az söz, çok ama haddinden çok iş!
* İspanyolca ve İngilizceden çeviriler için sevgili Işık Ergüden’e teşekkürler. Ayrıca, meraklısı için bir belgesel: https://www.rtve.es/alacarta/videos/el-documental/lucio/961865/El documental – Luciohttps://www.rtve.es