• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
25 Mayıs 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Manşet

Ölüm ve yıkımdan iktidarlar sorumlu!

Türkiye ve bölgede deprem gerçeği (1)

11 Kasım 2020 Çarşamba - 23:00
Kategori: Manşet, Yaşam

İzmir’deki depremde 115’ten faza yurttaş yaşamını yitirdi ve binlercesi evsiz kaldı. Bu deprem geçmişte yaşanan depremleri aklımıza getirirken, gelecekte yaşanacak depremlerin yine yoksulları vuracağı şimdiden belli

Dünyanın dış katmanında bütün kıtaların ve okyanusların içinde yer aldığı yaklaşık 70-100 km kalınlığında taşküre yani litosfer bulunur. Dünyadaki tüm jeolojik süreçler ve depremler litosfer içerisinde meydana gelmektedir. Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa ise Manto adı verilir. Litosferin hemen altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır. Burada ortaya çıkan kuvvete bağlı akımlar nedeni ile litosfer parçalanıp birçok levhalara bölünmektedir. Üst Manto’da oluşan akımlar, dünyanın halen sönmemiş olan çekirdeğinde meydana gelen radyoaktif parçalanmalar sonucu açığa çıkan yüksek ısı nedeni ile oluşmaktadır. Kuvvet akımları yukarılara yükseldikçe litosferde gerilme ve daha sonra da zayıf noktaların kırılmasıyla levhalar oluşmaktadır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzerken insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket ederler.

Bitmeyecek

Yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girme hareketleri yaparken dünya üzerinde yaşadığımız depremleri ortaya çıkarmaktadır. Dünyada meydana gelen depremlerin büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde gelişmektedir. Yerkabuğunu oluşturan levhaların, hareket halinde oldukları ve bu nedenle birbirlerini ittikleri veya birbirlerinden uzaklaştıkları noktalar ise deprem bölgeleri olarak nitelenir. Bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman ortaya çıkan hareket çok kısa zaman diliminde şok bir etkiyi ortaya çıkarır. Hareketin ortaya çıktığı noktadan hızla yayılarak deprem dalgalarına neden olur. Bu dalgalar hareket ettiği bölgeyi sarsar ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi yayılararak azalır.

Deprem türleri

Levhaların hareketi sonucu ortaya çıkan depremler ‘Tektonik’ depremler olarak nitelenir ve yeryüzünde olan depremlerin yüzde 90’ı bu gruba girer. Türkiye’de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler ise ‘volkanik’ depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sırasında meydana gelirler. Bu depremler yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler. Bir diğer deprem türü ise ‘çöküntü’ depremleridir. Bunlar yer altındaki boşlukların, kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşluklardaki tavan bloklarının çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanı yerel olup enerjileri azdır. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir.

Afrika kıtası kayış hızı arttı

Dünyada Pasifik levhalarının her yıl 6 santimetrelik bir hızla gerilmesi nedeniyle sık sık büyük depremler yaşanmaktadır. Afrika ana karası ise Ege’nin altına doğru yılda 2 santimetre ilerlemektedir. Afrika kara parçasının yaratmış olduğu sıkıştırma gerginliği, Türkiye’de büyük depremlere hazırlıklı bir yaşamı zorunlu kılmaktadır. Afrika levhasının itmesiyle Kuzey Anadolu Fay hattı da sıkışır ve enerji biriktirir. Ege ve Akdeniz’de yaşanan depremler sonrası durağan dönemde itme Kuzey Anadolu Fay Hattı’ndaki aktiviteyi arttırdığı rapolarmıştır. Birbiriyle bağımsız gibi görünen depremler aslında hareket düdüğünü bekleyen trenler gibi birbirini takip ederek hareket ederler. Diğer yandan Afrika levhası 2004 öncesine kadar her yıl 2 cm hızla kayarken, 2004 yılı sonrası ise 2.15 cm hıza ulaşmış olması, Akdeniz havzasında yaşanan daralmayla birlikte deprem tehdidi giderek artmaktadır.

Türkiye’de depremler

Türkiye coğrafyasında 1900 yılından 1999 yılına kadar 5 ve üstü yaşanan deprem sayısı 70 adet olarak belirlenmiş. Bu süreçte yaşanan en büyük depremler ise 27 Aralık 1939 yılında Erzincan depreminde 33 bin yurttaş yaşamını yitirmişti. 1999 yılında yaşanan Gölcük depreminde ise resmi verilere göre 17 bin 118 kişi yaşamını yitirdi. 2000 yılından bu yanan yaşanan 5 ve üzeri deprem sayısı ise 33 adet. Bu süreçte 23 Ekim 2011 yılında Van’da 7.2 şiddetinde deprem yaşanırken can kaybı ise 604 kişiydi. En son İzmir depremi 6.9 şiddetinde olurken can kaybı ise 114 olarak belirtildi.

5 yıl önce uyarı yapıldı

Akdeniz’in tabanının Anadolu’nun altına 14 derece açıyla girdiği biliniyor. Bu giren parça ise belli bir derinlikte kırılıyor. Kırılan parça erirken eski volkanları uyandırmaya ya da yeni volkan oluşturmaya çalıştığı bilim insanlarınca ifade ediliyor. Ege ve Akdeniz’deki deprem yoğunluğunda 2014 öncesine göre yaklaşık yüzde 186 artış olduğu belirtilirken, Afrika levhasının Akdeniz’i bastırmasıyla Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın sıkıştığı söyleniyor. Böylece baskı altındaki fay hattı kayamıyor ve enerji biriktiriyor. Bilim insanları Afrika levhasının ilk gevşemesiyle 6.5 şiddetinde deprem ortaya çıkarabileceğini bundan 5 yıl önce belirtmişlerdi. İzmir depremi bu tespiti doğruluyor. Afrika levhasının gevşemesiyle yani bir diğer deyişle İzmir’de yaşanan depremle birlikte yeni depremlerin ortaya çıkabileceği konusunda da uyarılar yapılıyor.

Gölcük

17 Ağustos 1999’da merkez üssü Kocaeli’nin Gölcük ilçesi olan ve Marmara Depremi olarak da anılan depremi diğer depremlerden ayıran şey yarattığı yıkımın boyutuydu. 7,8 şiddetinde gerçekleşen Gölcük Depremi’nin etkileri esas olarak Marmara Bölgesi’nde yaşanırken, Ankara’dan İzmir’e kadar geniş bir alanda da ciddi etkileri görüldü. Resmi rakamlara göre bu depremde 17 bin 480 kişi öldü, 43 bin 953 kişi yaralandı ve 505 kişi de sakat kaldı. 327 bin 871 konut, 48 bin 508 işyeri, toplamda 376 bin 479 konut ve işyeri hasar gördü. 133 bin 683 bina çöktü, 600 bin kişi evsiz kaldı. Resmi olmayan rakamlara göre ise, ölü sayısı 50 bin, yaralı sayısı 100 bine yakındır. Bu depremde yalnızca Gölcük ilçesi itibarıyla ise 5 bin 383 kişi öldü. Bu sayı, Gölcük’te o tarihte yaşayan her 5 kişiden birinin öldüğü anlamına geliyordu. Gölcük depreminden, Marmara Bölgesi’ni içeren geniş bir alan ve yoğunlukta yaklaşık 16 milyon insan değişik düzeylerde etkilendi.

Düzce

Depremden yaklaşık 3 ay sonra 12 Kasım 1999 tarihinde merkez üssü Düzce olan 7,5 şiddetinde bir depremin daha yaşandığı bölgede ikinci büyük deprem sonucunda da 763 kişi yaşamını kaybetti. Toplam hasar gören 376 bin 479 konut ve işyeri içinde yıkık ya da ağır hasarlı konut sayısı 112 bin 724, orta hasarlı konut sayısı 124 bin 131, az hasarlı konut sayısı ise 139 bin 524 olarak belirlendi. Buna karşın konut yapımında Kocaeli’nde 17 bin 348, Sakarya’da 7 bin 28, Düzce’de 8 bin 4, Bolu’da bin 458, İstanbul’da bin 209, Yalova’da 5 bin 508, Bursa’da 80 ve Eskişehir’de 30 olmak üzere toplam 40 bin 665 konut yapımı planlanması ve nihai planda toplam 43 bin 53 konut yapılmış olması dikkat çekicidir. Bu konutların 2 bin 574’ünün hibe yoluyla, 12 bin 68’inin Dünya Bankasınca, 15 bin 502’sinin Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası kredisiyle, 3 bin 50’sinin Avrupa Yatırım Bankası kredisiyle, 7 bin 650’sinin bütçeye konulan ödenekle yapımı planlanmıştı. Burada kamunun payının sadece yüzde 17 gibi düşük bir oranda kalması düşündürücüdür.

Van Depremi unutuldu

Van’da 23 Ekim 2011 tarihinde 7,3 büyüklüğünde, merkez üssü Van’da Türkiye’de yaşanan en büyük depremlerden biri meydana geldi. 9 Kasım 2011 tarihinde ise 5,6 büyüklüğünde bir deprem daha meydana gelmişti. Bu iki deprem ve artçı depremler çok büyük çaplı maddi ve insani yıkımlara yol açtı. Depremin etkilediği alanda yürütülen arama kurtarma çalışmalarında ciddi eksiklikler göze çarpmış, devlet evsiz kalan yurttaşlara gereken sağlıklı konaklama koşullarını yaratmada etkisiz kalmıştı.

Faillere beraat gizlendi

Van’ın Erciş ilçesinde 23 Ekim 2011’de meydana gelen 7,3 büyüklüğündeki depremde Sevgi Apartmanı’nın yıkılması sonucu 39 kişi yaşamını yitirmişti. Erciş Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan davada savcı, esas hakkındaki mütaalasında sanıkların bilinçli taksirle ölüme neden olmaktan cezalandırılmasını istedi. Mahkeme, o duruşmada yargılamayı bitirerek, iki sanığın beraatine hükmettiği çok sonra açığa çıktı. Bu durumdan habersiz olan avukatlara, karar tebligatı yapılmadı. Bu nedenle itiraz süresi kaçırıldığında beraat kararı kesinleşti. Karar, mağdurlardan bir yurttaşın e-devlet’ten baktığı dava dosyasını ‘kapalı’ görmesi sonucu açığa çıkmıştı.

HDP-TMMOB açıklaması

Van’da yaşanan büyük depremin 9. yılı nedeniyle açıklama yapan HDP, “AKP bu depremi ranta çevirerek para topladı. Ancak toplanan paraları kendi yandaşlarına dağıttı. Toplanan parayla Kürt çocuklarını asimile edecek kurum ve kuruluşlar inşa edildi. Mağdur aileler için bir şey yapılmadı” dedi. TMMOB Van İKK ise yara sarma politikalarının iflas ettiğini vurgulayarak, “Kar ve rant odaklı piyasa mekanizmasına teslim eden planlama ve imar anlayışını pekiştirerek uygulamaya devam edilmektedir. Yaşanan her yeni deprem, acıları yeniden yaşatsa da, hatalı yapılaşma politikalarının yanlışlarını açıkça gösterse de, başta deprem olmak üzere doğal olayların afete dönüşmesini önlememiştir. Bize düşen görev bu depremi unutmamak ve unutturmamak olduğudur. Yaşamını yitiren yurttaşlarımızı saygıyla anıyoruz” ifadelerine yer verdi.

YARIN: İzmir Depremi ve raporlar

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Tecrit sistemini ülkeye yaydılar

Sonraki Haber

Düş yoldaşım… Ah Kekê

Sonraki Haber

Düş yoldaşım… Ah Kekê

SON HABERLER

Guillermo Kane: Kürtler özgür değilse kimse özgür değildir

Guillermo Kane: Kürtler özgür değilse kimse özgür değildir

Yazar: Yeni Yaşam
25 Mayıs 2025

Hasta tutsağın annesi: Yasal düzenlemelerle tutsaklar serbest bırakılmalı

Hasta tutsağın annesi: Yasal düzenlemelerle tutsaklar serbest bırakılmalı

Yazar: Yeni Yaşam
25 Mayıs 2025

Özerk manzaralar: Yol filminde dağlar

Frantz Fanon’un anti-sömürgeci mücadelesi üzerine bir film: Fanon

Yazar: Yeni Yaşam
25 Mayıs 2025

Barış bir mücadele sorunudur

Provokasyonlar ve şantaj barışa hizmet etmez

Yazar: Yeni Yaşam
25 Mayıs 2025

Sevk-sürgün rüzgarı yeniden esiyor

‘Tel kafeslerinizi asla kabul etmeyeceğiz!’

Yazar: Yeni Yaşam
25 Mayıs 2025

İslam’ın şartı gerçekten kaçtır?

Kürt sorununda çözüm süreci ve Türkiyeli Müslümanlar

Yazar: Yeni Yaşam
25 Mayıs 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Yeni Yaşam
25 Mayıs 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır