• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
16 Kasım 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Cumartesi Anneleri ve medya

23 Ağustos 2018 Perşembe - 23:12
Kategori: Yazarlar

1990’lı yıllarda yaşanan faili meçhul cinayetler ile gözaltında kaybetmeler, (derin) devletinin yanında saf tutan medya için pek de haber değeri taşımıyordu. Zaten ülkenin doğusunda yaşanan hiçbir olay batısına ulaşamıyor, ulaşması emredilenler de, içeriği tamamen kurgulanarak haberleştiriliyorken, İstanbul’da gerçekleşen cinayetler de halkın gözünden ırak tutuluyordu.

Ancak, 1995 yılında kaybedilenlerin/katledilenlerin aileleri Galatasaray Meydanı’nda her cumartesi toplanmaya, yakınlarının hesabını sormaya ve bu eylem, süreklilik kazanarak, bir sivil itaatsizlik eylemine dönüşmeye başladıkça ana akım medya bu eylemleri “görmek” zorunda kaldı. Ancak bu görme ve gösterme, tabii ki, kendisine biçilen görevin doğrultusunda olacaktı.

Dönemin medyası, Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın eylemlerini, sadece annelik üzerinden ön plana çıkartarak, bu eylemleri siyasal içeriğinden soyutlayıp, faili de gizleme yöntemini seçti. Yakınlarını kaybeden insanları devletten talepli bir konuma koyan medya, faili ise yüce gönüllü bir başvuru mercii olarak kodladı. Akıllara, yine aynı dönemin, kızını/oğlunu “eylemci grubun içerisinden alan” acılı ve öfkeli anne haberlerini getiren bir çerçeveleme ile eylemlerin odağı çarpıtılarak, çocuklarının eylemlerinden sorumlu olmayan, ancak acılarının muhatabı olan insanlar çizildi haberlerde. Buradaki annelik kavramı da, patriarkal kültürün tarafsız, güvenli ve düzen sağlayıcı bir kategorisi olarak kullanıldı. “Kadın da olsa, çocuk da olsa gereken yapılacak” diyen devlet aklının, yeri geldiğinde kullandığı “analar ağlamasın” söylemindeki ana’ya benzerdi bu. Ancak çocuklarının acısını çekebilecek, onlar için ricacı olabilecek, ancak onların davasını savunup, hesabını sorabilecek iradeden yoksun insanlardı analar.

Annelerin acısı üzerinden duygusal bir arka planla çerçevelenen haberler, böylece halkın ilgisini, eylemlerin gerekçesinden uzaklaştırıp, güvenli ve zararsız bir sahaya çekmiş oluyordu. Böyle olunca, kaybedilenlerin tamamının sol ve Kürt Hareketi’nden geldiği de görünmez oluyor, yaşanan bir afetmişçesine her şey normalleşiyordu. Zaman içerisinde, Cumartesi Anneleri ismi kullanılmaya devam edilse de, eylemcilerin içerisinden buna bir şerh konularak Cumartesi İnsanları ismi de kullanılmaya başlandı.

Bunda, şüphesiz, alanda sadece annelerin değil, kardeşlerin, babaların, çocukların da olması etkiliyse de, ana akım medyanın yarattığı algının eleştirisi de belirleyiciydi. “Öteki diye bir şey yoktur. Ötekiler biziz. Biz sizsiniz; siz biziz. Bizim orada, Arjantin’de bir söz vardır: Bir tek mücadele kaybedilir; o da terk edilen mücadeledir” diyordu, 2011 yılında, Galatasaray Meydanı’nı ziyaret eden Plaza de Mayo annesi Euquenia Mendizebal. 700. haftasına giren Cumartesi Anneleri/İnsanları eylemlerini bu kadar sürekli, inatçı ve inançlı kılan, annelerin, babaların, kardeşlerin, eşlerin sadece yakınlarının kemiklerine de olsa ulaşma isteği değil, onların mücadelelerini devam ettirme azmi aynı zamanda. Bu insanlar, sadece yakınlarının mücadelelerini omuzlamakla kalmadı; 700 hafta süren, kıtalararası yoldaşlıklar kuran, devletiyle, medyasıyla egemenleri rahatsız eden, işlenen suçların unutulmamasını sağlayan ve 90’ların karanlığından çıkıp AKP’li yılların karanlığında devam etmeyi başaran büyük bir mücadeleyi yarattılar. Not: Bu yazı için Gülsüm Baydar ve Berfin İvegen’in makalesinden yararlandım.

Bkz: Baydar ve İvegen, “Territories, Identitites and Thresholds: The Saturday Mothers Phenomenon in İstanbul”, Signs, 31(3), 2016

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Kadınların gemisi

Sonraki Haber

Bingöl’de kaza: 8 kişi öldü

Sonraki Haber

Bingöl’de kaza: 8 kişi öldü

SON HABERLER

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Heval Elçi
16 Kasım 2025

Kelebek kanat çırptığında, bir zincir daha kırılır

Kelebek kanat çırptığında, bir zincir daha kırılır

Yazar: Bedri Adanır
16 Kasım 2025

Çöke çöke ekonomi çökecek!

Çöke çöke ekonomi çökecek!

Yazar: Aziz Oruç
16 Kasım 2025

‘Pazarlık yok’ teranesi

Barış korkularla gerçekleşmez

Yazar: Aziz Oruç
16 Kasım 2025

Suriye’de yeni dengeler ve Kürtler

Suriye’de yeni dengeler ve Kürtler

Yazar: Heval Elçi
16 Kasım 2025

YİBO belgeseli İstanbul’da izleyiciyle buluştu

YİBO belgeseli İstanbul’da izleyiciyle buluştu

Yazar: Yeni Yaşam
15 Kasım 2025

Kabataş’ta metro inşaatında iskele çöktü

Kabataş’ta metro inşaatında iskele çöktü

Yazar: Yeni Yaşam
15 Kasım 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır