Sevgi Bakanlığı, Gerçek Bakanlığı, Barış Bakanlığı, Varlık Bakanlığı tarafından “Savaş barıştır, özgürlük köleliktir, cahillik güçtür” sloganları ve “çiftdüşün, yenisöylem, milli ve yerli iktidar” yöntemiyle yönetilen Okyanusya, yeni yıla dünya tarihinin en büyük başarılarıyla girdi!
Pek sevimli, güleç, 82 milyonla göz kırparak diyalog kuran, elini insanın cebinden eksik etmeyecek kadar herkesle aynı mesafede yakınlık kuran – adı lazım değil – Bakan’ın bir gün aniden ortadan kaybolmasından sonra bile performansından hiçbir şey kaybetmeyen Varlık Bakanlığı, Yenisöylem Sözlüğü sayesinde literatüre dahil ettiği “fiyat güncellemeleriyle” elektrikten doğalgaza, alkollü içeceklerden gıda ürünlerine, köprü ve otoyol geçişlerine kadar yüzlerce kalemde artış sağlayarak piyasaları şenlendirdi! Bakanlığa bağlı Okyanusya Tasasız İstihkak Kurumu (TÜİK), üretilen İHA ve SİHA’lardaki yıllık hedefin aşıldığını, bu araçlar vasıtasıyla cephede mutlak üstünlüğün sağlandığını, ülkenin kibrit çöpü üretiminde dünya birincisi haline geldiğini, korniş ihracatının artarak ekmek açığını neredeyse kapatmak üzere olduğunu, küçük biraderin “askıda ekmek kampanyası” sayesinde ekmek ve yoksulluk sorununun çözüldüğünü; bu gerçekler karşısında ürünlere yapılan yüzde 14’lük resmi artış verisinin sözünün dahi edilemeyeceğini açıkladı.
“Cehalet güçtür” sloganı gereği yıllar yıllar önce – bundan takriben 40 yıl önce yapılan askeri ihtilalden beri – anlamsız hale getirilmiş olan ve en son 5 yıl önce ilan edilen OHAL ile tümüyle içi boşaltılan, ancak sadece bir takım ihaleleri pay etmek ve “milli yerli” rejimin söylemlerini meşrulaştırmak için “bilimsel” fetvalar yayınlamak, OKSİS’in (Okyanusya Siyasal İnanç Sistemi) tezlerini anlatacak adamları ekranlara çıkarmak için görünürde açık olan üniversitelerden biri olan Boğazından Geçmeyen Üniversitesi’ne başkanın adamlarından birinin atanması üzerine anlaşılmaz bir şekilde bir huzursuzluk baş gösterdi. Memlekete yapılan bu büyük hizmet, Okyanusya düşmanları tarafından huzursuzluğun gerekçesi yapılarak ve iç ve dış mihrakların ortak saldırıya geçmesine ve rejimi tehdit etmesine sebep oldu. Zaten o güne kadar her yerdeki tele ekranların, herkesi dinleyen büyük kulakların, pencereleri olmayan Sevgi Bakanlığı’nda yürütülen milletperver faaliyetlerin ne kadar elzem olduğu o dakika anlaşıldı ve hemen aynı gün OKSİS tarafından otomatik programlarla Çiftdüşün ve Yenisöylem yöntemi kullanılarak basılan gazetelerde “Mesele rektör değil anlamadınız mı” manşetleri atılarak ülke düşmanlarına gereken cevap verildi.
Ertesi gün harekete geçen Sevgi Bakanlığı’na bağlı OKSİS’in koruyucu melekleri, ülkeye bu fitne ateşini salmaya çalışan ve başkanın adamlarına “kayyım rektör istemiyoruz” sloganlarıyla karşı çıkmaya çalışan öğrencileri toplayarak onları bakanlığın nezih odalarında misafir etmeye başladı. Bakanlık elemanları o kadar sevgi dolu yaklaşmıştı ki kimi öğrencilerin kapılarını çalmak yerine büyük bir özenle ve üstelik sessizce evlerin duvarlarını açarak öğrencileri uyandırmadan götürmüşlerdi. Sonrasında bir ruhsal arınma yöntemi olarak uygulanan çıplak arama, fitneci kimi vekiller tarafından suiistimal edilmişti.
Rahatsızlık artmaya ve insanlar her şeye rağmen itirazlarını yüksek sesle dile getirmeye devam ettiler ki bu Okyanusya’yı yönetenler açısından büyük hayal kırıklığıydı. Başkanın adamlarının üniversitelere kayyım olarak atanmasından daha çok üniversitenin kapısına kelepçe vurulması insanları rahatsız etmişti. Hatta kimi kendini bilmezler bu görüntünün rejimin yönetilme biçiminin sembolü olduğunu söylüyor ve fitne ateşini harlamaya devam ediyordu. Sevgi Bakanlığı’nda misafir edilen öğrenciler ve kimi isyankar vatandaşlar, üniversite kapısına kelepçe vurulması olayı üzerine iyiden iyiye kafa yoruyordu. Kelepçe o güne kadar rejimin temel simgesiydi ve 10 yıllık kalkınma planları arasında kelepçenin bayraklaştırılarak, muhtemelen ismi Kayyım Okyanusya Cumhuriyeti olarak değiştirilecek olan ülkede dalgalandırılması hedefleniyordu. İnsanlar silinmeye yüz tutan hafızalarını zorluyor ve kayyım kelimesiyle ilk olarak ne zaman tanıştıklarını düşünmeye çalışıyorlardı. Kafalarında belli belirsiz bazı görüntüler canlanıyor ve aslında daha önce görmek istemedikleri bazı gerçekleri hatırlamaya başlıyorlardı.
Nihayet gerçeği hatırlayanlar olmuştu; üniversitenin kapısına vurulan o kelepçe görüntüsü yeni değildi. O binaya kelepçe 5 yıl önce ülkenin doğusunda başka bir dil ile konuşan insanların kazanımlarına el konulduğu gün takılmıştı. İlk kayyım atandığında, halk oylarıyla seçilen belediyeye Sevgi Bakanlığı’nın üyeleri eşliğinde ilk kez girildiğinde ülkenin bütün kurumlarına da kelepçe vurulmuş, her kuruma kayyım atanmıştı.
Kendi hakkını savunmanın yolunun başkasının hakkını savunmaktan geçtiğini o gün anladılar; iş işten geçmemişti ama bu gelişmeden doğru sonuç çıkarılıp çıkarılmayacağı hala bir muamma olarak varlığını sürdürüyordu…
NOT: Bu metin George Orwel’in 1984 isimli kitabından alınmıştır, Türkiye’de yaşananlarla alakası yoktur. İnanmayanlar kitaba bakabilir.