• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
27 Temmuz 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Azad Barış

‘Önce söz vardı’

4 Kasım 2021 Perşembe - 11:37
Kategori: Azad Barış, Yazarlar
Yeni dünya, Papa’nın Kürdistan ve Irak ziyareti

Azad Barış

Ulus-devlet ve onun öncülleri kolonyalizm veya post-kolonyalizmin bir projeksiyonu olan ırkçılık aygıtları hâlâ birçok bakımdan oldukça melez bir olgu olarak önümüzde durmaktadır. Kategorik sınıflandırılması belirgin olmasına rağmen geçmişten günümüze kadar değişimlere uğrayarak varlığını sürdürmüştür ama başlıca karakteristik özelliklerini her zaman muhafaza edebilmiştir. Ve bu anlamda ortaya çıktığı yer veya ait olduğu dünyevi saikler ne kadar farklı olurlarsa olsunlar neredeyse homojen bir yapıya sahiptir. Örneğin ırkçılığın modern tipi olan kafatasçılık hemen hemen aynı milliyetçi endüstriyel mekanizmadan çıkmıştır. Başka bir ifadeyle Neo-Naziler ile ülkücüler arasında türdeşlik ve benzerlik diğer ırkçı akımlarla aynı olgusal niteliklere sahiptir.

Irkçılık kavramına baktığımızda prototipinden itibaren egemen (beyaz) ırkın dışında kalanları “medenileşmemiş” olarak nitelendirdiğini ve bu denklemin zamanla normalleşme sürecine girdiğini görmekteyiz. Irkçılığın bu iflah olmaz üstünlük kurgusu ve olgusal gürlemesi genellikle mistifiye edilmiş bir üstünlük buyruğu üzerinden inşa edilmektedir. Örneğin Kürt ve Kürdistan özgünlüğünde ortaya çıkan ırkçılık histerisinin grotesk dışavurumları da kıyıdan kıyıya vuran tsunami halleri de ulus devletin şişmiş egosuyla ilgilidir. Siirt’teki bir yurttaşın “Burası Kürdistan’dır” demesinin kolluktan meclise nasıl bir dalgalanma yarattığına hepimiz tanıklık ettik.

Cemil isimli Kürdün naif ve insani söylemi birilerinin yüzüne gök taşı gibi çarptı ve mutlak inkâr perdesi aralandı, böylesi ölümcül bir tesir oluşturmasının sebebiyse ırkçının kafasındaki varlık mefhumunun sadece iyi veya kötü tanımı üzerinde inşa edilmesindedir. Dolayısıyla da kendi idrak dünyasının dışındaki başka herhangi bir varlığın kabul edilmeme acizliği olarak kendisini dışa vurmuş oldu.

Bu, aynı zamanda Fanon’un ‘yokluk bölgesi’ olarak adlandırdığı şeyin egemen gücün bütün ölümcül deneyselliğiyle takip ettiği eskinin biçim değiştirmiş yeni bir düsturudur. Yakın tarihimizin toplumsal deneyimi diyebileceğimiz Amerika’daki anti-ırkçı (Black Lives Matter) dalga ve ardından yavaş yavaş Batı’nın tamamına yayılan post-kolonyal hafıza sorgulaması ne kadar önemli birer imge olarak karşımızda duruyorsa, “Burası Kürdistan’dır” sözü de bir o kadar itibarlı bir sözdür. Cemil’in bu sözü, birçoğumuz için, 17. Yüzyıl köle tüccarı Edward Colston’un bronz heykelinin devrilmesi kadar etkilidir. Hatırlanacağı üzere Amerika’da “Black Lives Matter” ile başlayan kolonyal-anti-ırkçı dalga esnasında Colston’un heykeli sadece devrilmekle kalmamış, suların dibine gömülmüştü. Amerika’daki anti-ırkçı siyahi direniş evrensel bir anti-kolonyal dalgaya evrilememiş olabilir ama etkileri hâlâ birçok halkın hafızasında devam ediyor. Bristol’deki o küçük dalga kolonyal tarihle nasıl yüzleşileceği konusunda ne kadar net bir olgu olarak hafızalarda kaldıysa, Cemil’in sözü de bir o kadar dönüştürücü bir tesire evrilecektir. Keskin bir tarihsel dönüşüm olarak gördüğümüz yakın tarihimizin olayları sadece Saddam’ın, Colston’ın devrilen heykellerinden ibaret değil elbet, aynı zamanda sözün gücüyle de birçok münasebetsiz temsili heykelin düşüşünü görmektir ve de göreceğiz, hem de sözün gücüyle göreceğiz, çünkü ‘önce söz vardı…’

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Yerli ve milli Alevilik!

Sonraki Haber

Bu kış nasıl geçer ki?

Sonraki Haber
Bu kış nasıl geçer ki?

Bu kış nasıl geçer ki?

SON HABERLER

Bursa’da orman yangını yerleşim yerlerine ulaştı

Bursa’da orman yangını yerleşim yerlerine ulaştı

Yazar: Yeni Yaşam
27 Temmuz 2025

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Jin Dergi’nin yeni sayısı yayında

Yazar: Yeni Yaşam
27 Temmuz 2025

Barış bir mücadele sorunudur

Beka sorunu yalanı

Yazar: Yeni Yaşam
27 Temmuz 2025

Kürt sorunu mahkemede değil, masada çözülür

Kürt sorunu mahkemede değil, masada çözülür

Yazar: Yeni Yaşam
27 Temmuz 2025

Komünalite ve yerel demokrasi

Komünalite ve yerel demokrasi

Yazar: Yeni Yaşam
27 Temmuz 2025

Asıl afet doğadan kopuştur

Asıl afet doğadan kopuştur

Yazar: Yeni Yaşam
27 Temmuz 2025

Sevk-sürgün rüzgarı yeniden esiyor

İçeridekiler süreci tedirgin bir şekilde izliyor

Yazar: Yeni Yaşam
27 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır