• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
26 Temmuz 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Pakrat Estukyan

Toplum psikolojisi üzerine sorular

7 Eylül 2021 Salı - 13:43
Kategori: Pakrat Estukyan, Yazarlar
Pandeminin sosyopolitiğine dair

On yıldan fazladır, hemen her 6-7 Eylül yıldönümünde 1955 yılında başta İstanbul olmak üzere ülkenin bazı illerinde yaşanan büyük pogromu konuşuyoruz.

Yaklaşık 50 yıl boyunca milli bir sır gibi, kamusal alanda asla anımsanmayan vahşet görüntüleri, 2005 yılından bu yana yazı, yorum, itiraf ve sayısız fotoğraf ile gündem oluşturuyor.

Doğal olarak meselenin en çok irdelenen yanı, böylesi geniş katılımlı bir operasyonun hazırlık ve uygulanma yöntemleri. Gerçekten de bu büyük talan eylemini gerçekleştirecek olan binlerce, hatta belki de on binlerce çapulcunun temini, donatılması ve yönlendirilmesi, üzerinde durulması, ayrıntılarıyla incelenmesi gereken bir konu. İnsan ister istemez düşünmeden edemiyor; acaba olayların öncesinde Özel Harp Dairesi’nin veya Azınlıklar Tali Komisyonu’nun yabancı uzmanlardan oluşan konukları olmuş mudur? Ne de olsa önümüzde bu soruyu akıllara getirmek üzere tespit ettiğimiz 1 Mayıs 1977 tertibi gibi örnek var. Yoksa bizim milli ve yerli unsurlarımız bu gibi meselelerde gerekli tecrübe ve beceriye zaten sahip miydiler?

Ancak bugün beni meraklandıran, böylesi bir vahşetin motivasyonu. Salt Selanik’te Atatürk’ün doğduğu evin bahçesine basit bir ses bombası atılmasıyla açıklanamayacak kadar büyük bir öfke kabarmasından bahsediyoruz. Bu denli büyük nefreti açıklamak için olayların seyrini de doğru tahlil etmek gerekir. İşyerlerine veya konutlara yönelik saldırılarda temel dürtü çalmak, gasp etmekten öte, zarar vermek üzerine kurgulanmıştı. Bütün bunlar arasında hırsızlık olayları tabii ki yaşandı, ama genel olarak gözlenen, işin bu kısmının ikinci planda olduğudur. Buzdolaplarını, büfeleri veya gardıropları pencerelerden sokağa atma görüntüleri, veya kumaş toplarının araçların tamponuna bağlanarak metrelerce sürüklendiği görüntüleri anımsadıkça, öfkenin ve nefretin çalma dürtüsüne ağır bastığını söylemek mümkün.

Bu da bir kez daha toplum psikolojisi üzerine düşünmemizi gerektiriyor. Yoksa Türkiye’de sağ cenah siyasetçilerinin bıkıp usanmadan dillendirdikleri ‘Milli birlik ve beraberlik ruhu’ böylesi zamanları işaret eden bir şablonun formülasyonu mudur?

Özellikle birkaç hafta önce Ankara Altındağ’da yaşananlar, konunun ve bu konudan hareketle oluşan soru işretlerinin ne denli güncel olduğunun kanıtı gibi. Orada da vahşet sahneleri bindirilmiş kıtalar eliyle gerçekleştirildi. Saldırı mağdurları, saldırganları daha önce semtlerinde, sokaklarında görmediklerini ısrarla belirtiyorlar. O zaman akla gelen ikinci soru, peki o semtte, sokakta oturanların bütün bu olanları nasıl algıladığı üzerine olmalı. Öyle ya, yıllardan beri komşuluk ettiğin, çocuklarının sokakta çocuklarıyla birlikte oynadığı, sırasında selamlaştığın, dükkanından alışveriş ettiğin bu insanlara yapılanları, perde arkasından duyarsızca izlemek de özel bir motivasyon gerektiriyor olmalı. Nitekim sonradan tanık olduğumuz anlatılara göre, bu insanların yardımına sadece soydaşları, başka semtlerde yaşayan kendileri gibi Suriye’deki savaştan kaçarak Ankara’ya sığınmış Suriyeliler koşmuş.

‘İnsanlık’ sözcüğüyle tanımlanabilecek tüm duygu ve davranışların bu denli kolay terk edilmesi siyaset bilimciler kadar, belki de daha fazla toplum psikolojisi üzerine çalışanların ilgi alanını oluşturmalı.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Halkını yangına, sanatçısını sürgüne

Sonraki Haber

Vatanın ‘ali’ meselesi: ‘U’ mu olsun ‘M’u mu?

Sonraki Haber
Erdoğan’dan dedeye maaş, Karaman’dan Alevi’ye savaş

Vatanın ‘ali’ meselesi: ‘U’ mu olsun ‘M’u mu?

SON HABERLER

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Emine Ocak: Türkiye’nin vicdanına yazılan ağıt

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Sancı, umut ve başka haller

Konforlu tartışmalar

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Dersim kültürünü yaşatmak

Dersim kültürünü yaşatmak

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Dêrsim’de çeteleşme ve şiddet artıyor

Dêrsim’de çeteleşme ve şiddet artıyor

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Yeni anayasa tartışmaları ve DHP’nin sorumluluğu

Faili aramak!

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Hakikatin ruhu, yolda birlik, tarihi sorumluluklarımız (2)

Yeni bir başlangıcın eşiğinde: Barışa ve demokrasiye tarihsel sorumluluğumuz

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

Muhalefet mi dediniz?

Ulus krizine iki zıt çözüm

Yazar: Yeni Yaşam
26 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır