Heso Brahim, IŞİD soykırımı sırasında Mesud Barzani’nin Bavê Şêx’e ne söylediğini anlattı
Mehmet Ali Beydağı
Êzidîler, 73-74 fermanlı tehcir ve soykırımı gerçekleştiren dinsel faşizm ile ırkçı faşizmin 21. yüzyılda da bin yılların emaneti Êzidxan’ın üstünde, gelecek nesillerin mirası kutsal Şengal’in üstünde dolaşmasını istemiyor. Irak’taki bağnazlığın gözü Şengal’de. Türkiye, Şengal’e operasyon için Bağdat ve KDP ile üçlü mekanizma kurmuş durumda. Ancak Trump yeşil ışık yaksa da Sünni ekseni önlemeye çalışan Haşdi Şabi ve dolayısıyla İran ile de çatışma riski söz konusu olduğundan Tahran cevaz vermedi. İran’ı dahil edebilse düğmeye basacaktı, yapamadı. Biden yönetimi de Haşdi Şabi ile çatışma riskinin Irak’ta Sünni ve Şii faylarını kıracağı, 1991’den beri 30 yıldır inşa ettikleri KDP sistemi ve Hewler’in de altüst olacağını varsaydığından Şengal için yeşil ışık yakmadı. IŞİD’in küresel güçlerin mekanizmalarını paralize ettiği, başkentlerde saldırılar yapıp ülkeleri çaresizliğe sürüklediği dönemde; Irak ordusu, Suriye ordusu ve KDP peşmergelerinin savaş uçaklarını, tanklarını, para balyalarını bırakarak kaçıp ağır prestij kaybı yaşadığı aylarda IŞİD’e karşı efsanevi direnişte yer alan Şengal Özerk Meclisi Eşbaşkan Yardımcısı Heso İbrahîm ile ikinci bölümde dönüm noktalarını konuştuk. Irak ve Suriye ordusunun “yenilmez” sanıp trajik kaçışı tarih sayfalarına kazınırken direnişte yer alan Heso Brahim (Heso İbrahîm), tanıklıklarını, ‘su’ ile verilen şifreyi ve yeni fermanı önleme yolunu anlattı.
2007’de Siba Tıl Xidir’da üç bombalı saldırı oldu. 2014’te IŞİD işgali oldu. Ne sonuç çıkardınız?
Til Hezir ve Siba Şêx Hızır köylerinde Saddam Hüseyin devrildikten sonra Irak ordu güçleri vardı ama KDP peşmergeleri de yerleşti. Halk bu duruma sevindi. O zaman halkımızın birçoğu Melle Mustafa Barzani’ye çok bağlıydı. Bağlı oldukları parti artık onların yanına gelmişti. Bu anlamda bir umutla yaklaştılar. Çok iyi hatırlıyorum. “Artık bir Kürt partisi geldi, biz özgürüz” dediler. 2003’te KDP ilk geldiğinde herkes “Artık demokrasi ve özgürlük var. Devlet kurduk” diyordu ve seviniyordu. Ama maalesef demokrasi ve özgürlük değil diktatörlük geliştirildi.
O köylerde Amerika da vardı. Amerika partinin o köylerde kendini fazla yerleştirmesine izin vermiyordu. Hükümet de vardı. Siba Şêx Hıdır ve Til Hezir köylerindeki patlamalar KDP tarafından planlandı ve gerçekleştirildi. 4 araç patlatıldı. 2 tanesini Siba Şêx Hızır ve 2 tanesini Til Henzir üzerine gönderdiler ve patlattılar.
Patlama öncesinin şahitleri var. Patlamadan önce peşmergelerin araçları dükkanların önünde duruyor. Her dükkan da peşmergelere bağlıydı. Peşmerge arabaları dükkanların önüne geldiğinde muqader suyu birbirlerine fırlatıyorlar. Ondan sonra peşmergeler yerlerini boşaltıyor, çekiliyor. Şahitler bunun KDP’lilerin arasındaki bir şifre olduğunu söylüyorlar. Patlamalar olduğunda doğal olarak peşmerge ne öldü ne de yaralandı. “Su” kelimesini duyan herkes oradan kendini çekti. Yarım saat sonra iki köyde TIR’lar patladı.
Bu patlamadan hemen sonra patlamaların yaşandığı köylerin Arapların denetiminde olduğu ve Arapların bu katliamı yaptığı söylendi. “Araplar çekilsin ki biz bu köyleri koruyalım” dediler. Halk da inandı, “Araplar buradan çekilsin peşmergeler gelsin. Araplar bu patlamayı yaptı” dediler.
Köye yerleştikten sonra da Araplarla Êzidîler arasındaki çelişkileri derinleştirdiler. Bir de şöyle yapıyorlardı: Şengal’e bağlı bazı Arap köyleri vardı. Onlar alışverişe Şengal merkeze gelirlerdi. O Arap kadınları Şengal’e alışverişe geldiğinde saatlerce güneşin altında kontrol noktalarında bekletiyorlardı. Arapları Êzidîlere düşman etmek için zulüm ediyorlardı. Kendim de tanık oldum, birkaç Arap kadınını beklettiklerini gördüm. Hatta doğum yapacak bir kadını susuz şekilde Seytere’de (kontrol noktasında) beklettiklerini gördüm. Amaçları Araplarla Êzidîler arasında düşmanlık yaratmak ve bunu körüklemekti. Araplarla Êzidîlerin ilişkileri onlardan önce iyiydi. Aralarında kirvelik vardı. Artık peşmergeler oraya iyice yerleştikten sonra bir Arap bir Êzîdî’nin ya da bir kirvesinin evine gelmek istese geldiğine pişman ediliyordu. Arap kirvelerimiz artık yanımıza gelmeyi bıraktı. “Biz sizi görmek için geliyoruz ama saatlerce bizi bekletiyorlar. Artık gelmiyoruz” diyorlardı.
Bir tanesine ben şahit oldum. Bir Arap dostumuz vardı. Bizimle beraber bahçedeydik. Onların aracıyla eşyalarımızı getirip geri döneceklerdi. Gidecekleri sırada peşmergeler “Bu yoldan geçmeyeceksiniz. Köyün arka tarafından dolaşıp gideceksiniz” dediler. Yani 10 dakikalık yolu, bir buçuk saatlik yola çıkardılar. Yani Arapları bize düşman etmek için her türlü şeyi yapıyorlardı. Araplar da bize tepkileniyorlardı. Bir de şöyle bir şey vardı: Zaho’dan bu tarafa erzak getirmeyi yasaklamışlardı. Biz Zaho’ya erzak getirmeye gittiğimizde bizimle birlikte bir Arap da vardı. O Arap’ı araçtan indirdiler. Arap onlarla konuştuktan sonra geldi bize, “Kirve biliyor musun ne dediler? Bu Êzîdî sizin un torbalarının altına saman koymuş. Haberiniz olsun” dediler.
IŞİD Şengal’e gelmeden hakkında anlatılanlar Êzidîlere nasıl yansıyordu? Ne kadar Êzidî hala kayıp durumda?
DAİŞ gelmeden önce Ankara ve Neçirvan Barzani arasında bir anlaşma yapıldığını duyduk. Êzidîlere şunu söylüyorlardı: “İttifak doğrudur, DAİŞ geldiğinde peşmergelerin olduğu yere karışmayacaklar” diyorlardı. Bize böyle bir güvence veriyorlardı. Bunu Arap dostlarımız, tanıdıklarımız söylüyordu. “Baba işte peşmergelerin olduğu yerde Araplar, DAİŞ saldırmayacak” diyorlardı. KDP de bize, “Peşmergeler DAİŞ’e karşı şöyle savaşıyor, böyle savaşıyor. Şurayı almış bırakmıyor. Bir peşmerge kalana kadar DAİŞ’e karşı savaşacağız. Hiçbir Êzidî korkmasın. DAİŞ buraya gelemez. Peşmergeler burayı savunacak, DAİŞ’i buraya bırakmayız” diyorlardı.
Bu konuda birileri ters bir şey söylese kızıyorlardı, “Böyle bir şey olmayacak” diyorlardı. O süreçte Dengê Kürdistan Radyosu Şêngal’de çok dinleniyordu. “Peşmergeler şu tarihte, bu tarihte Saddam güçlerine karşı böyle büyük savaştı” gibi şeyler söyleyip halkta güven yaratmaya çalışıyorlardı. Halk da güveniyordu. “Hiçbir Êzidî göç etmesin, Şengal üzerine herhangi bir tehlike yok, korkmasınlar” diyorlardı. Bu şekilde bir propaganda yapıyorlardı.
Benim kendi şahit olduğum ve birçok insanın da gördüğü durumlar oldu. DAİŞ geldiğinde Şiiler kaçıyorlardı. Biz bahçelerimizden DAİŞ’in Şiilerin önünü kesip onları katlettiklerini görüyorduk. Arabalarını patlatıyorlardı, çoluk çocuk hepsini öldürüyorlardı. DAİŞ gelip bizim bostanların içinden geçiyordu. DAİŞ geldiğinde peşmergeler ortadan kayboluyordu. DAİŞ gelip gittikten sonra peşmergeler tekrar ortaya çıkıyordu. Yani peşmergeyle DAİŞ arasında bir anlaşma vardı. Onlar DAİŞ gittikten sonra silahla tarama yapıyorlardı. Bunu kaydedip DAİŞ’e karşı savaşıyorlarmış gibi bir görüntü yaratıyorlardı. Bunu kaydedip haber yapıp gönderiyorlardı. Bu şekilde halkı kandırmaya, biz Êzidîleri uyutmaya çalışıyorlardı.
Ben Hasuka köyünden geliyordum. Bir peşmerge bana nerden geldiğimi sordu, ben de, Hasuka köyünden geldiğimi, DAİŞ’in köyü bastığını söyledim. “Öyle deme, halkı korkutma” dedi. Ben de “Gerçek budur. Bir şey kalmadı orda. Ne diyeceğim başka” diye cevapladım. “Peşmerge ordadır, DAİŞ’e karşı savaşıyor diyeceksin” dediler. Ben de, “Orda peşmerge kalmadı, peşmerge kaçtı. Ben de oradan canımı zor kurtardım. Nasıl öyle diyeceğim” dedim. Kızdılar. Hasuka köyü Arap köyüdür. Ben orada bostanda çalışıyordum. Orada bir Arap geldi; “Sen buradan kaç, çocuklarını kurtarmaya bak. DAİŞ geldi” dedi. Ben de “Peşmergeler burada onlar savaşır” dedim. Arap bana, “Peşmergeyle DAİŞ anlaşmış. Peşmerge elbise ve silahlarını onlara veriyor, sivil elbise giyip kaçıp gidiyor. Kaçın kendinizi kurtarın, halkınıza ulaşın” dedi.
Hatta o Arap kirvemizin eşi, “Bu gece vakti bunlar nereye gidecekler. Çocukları var, bu gece burada kalsınlar sabah giderler” dedi. Adam, “DAİŞ geliyor. Onları burada yakalarlarsa kaldıramayız. Kirvelerimizdir, gözümüzün önünde çocuklarını ve kendilerini katletseler vicdanımız elvermez. En iyisi bu gece gitsinler” dedi.
Ben de o şekilde oradan çıktım ve yolda peşmergeyle karşılaştım. İşte peşmerge beni o şekilde durdurdu ve aramızda bahsettiğim diyalog geçti.
Eğer o Arap dostumuz bizi uyarmasaydı DAİŞ hepimizi öldürecekti. O savaşta Arapların içinde de iyiler vardı, kötüler de vardı. Hepsi bir değil. İşte biz o gece o Arap aile sayesinde kurtulduk. Biz o adamın kardeşinin DAİŞ’li olduğunu biliyorduk. Ama adam kendisi iyiydi ve bizi kurtardı.
Bir rüya gördüm. Rüyamda biz bostandayız, bir toz, duman, kıyamet var. Rüyada birisi bana, “Sen buraya neden geldin? Sen Êzidîsin, burada ne işin var” diyor. Ben de rüyamda, “Tavusa Melek gelip bizi kurtaracak” diyordum. Rüyadan ter içinde uyandım. 2 ay sonra bu katliam gerçekleşti. 8. ayın 3’ünde DAİŞ geldi. 4’ünde artık biz ordaydık, DAİŞ gelmişti. Rüya aklıma geldi. O süreçte PKK’yi pek tanımıyorduk. Televizyonlardan adını duyuyorduk.
O sırada Geliye Kasre’de bir grup insan vardı. Grubun adı, Derwêşê Evdî grubu olarak geçiyordu. Bunlar gerillaydı. Bu arada Şehit Dilgeş şahsında bütün devrim şehitlerini anıyorum. Heval Dilgeş’in bugünlerde şehadet haberi geldi. Burada anmasını yaptık. O zaman Şengal’deki gerilla güçlerinin komutanıydı ve kuzey cephesindeydi. Çelmira virajlarından bir DAİŞ arabasının yukarı Çelmira’ya çıktığı haberi geldi. Orada gerilla arabayı vuruyor ve içindeki DAİŞ’lileri imha ediyor. Bundan moral aldık ve “Biz de Geliya Kerse’yi tutalım, orda savaşalım” dedik.
Arkadaşların bu eylemi bize çok moral vermişti. “Demek ki DAİŞ de öldürülebiliyor” diyorduk. Çünkü ondan öncesinde hiç kimse DAİŞ’e karşılık vermiyordu. Babam da, “Tamam gençler, arkadaşlar orayı savunsun biz de Geliya Kerse’yi savunalım” dedi. Rüyam tekrar aklıma geldi, ben silahımı alıp koştum. Annem, eşim, herkes “Nereye gidiyorsunuz? Aklınızı mı yitirdiniz, sizi öldürecekler” diyorlardı. Tabi milletin içine korku salınmıştı. Herkes “DAİŞ’tir, kimseyi bırakmaz herkesi öldürür” diye düşünüyorlardı.
Peşimden birkaç yurtsever arkadaş da geldi. Gerillaların yaptığı eylemden ve rüyamdan aldığım güçle bunu yaptım. O süreçte halktan Geliya Kerse’ye giden ilk kişi bendim. Sonra bana başkaları da katıldı. Arkadaşların DAİŞ karşısında eylem yapması, halkı kurtarmak için yolları tutup DAİŞ’i bırakmaması bize güç vermişti.
Ben Geliya Kerse’ye rüyada gördüğüm noktaya ulaştım. Biz orda elimizden geldiğince direndik.
DAİŞ’ten dağa kaçan kadınlar, çocuklar, aç susuz ağlıyorlardı. Öyle bir umutsuz durum vardı. Yürüyecek haller yoktu. 20 kişinin ihtiyaçlarını giderecek eşya vardı.
Peşmergeler her şeyini oraya bırakıp silahlarıyla kaçıp gitmişlerdi. Askeri elbiselerini bile bırakıp kaçmışlardı. Ben burada bostanın üzerindeydim. Ordunun noktası Rojava sınırına yakındı. “DAİŞ geliyor” denildiğinde dağ köyünde bir araba dolu asker sivil elbiselerle çıktı. Ben kendim şahidim. Silah sesleri geliyordu ama uzaklarda, sadece bir biksiyle ateş ettiler, ki o biksi onlara doğrultulmamıştı. Ama o ordu silahını, mermilerini, araçlarını bıraktı ve kaçtı. Fermandan önce peşmerge gitti halktan silahlarını aldı. Halk buna “Etrafımız DAİŞ’tir” diyerek silahları vermeye itiraz edince, Onlar da “Peşmerge burada. Siz nasıl silah kaldıracaksınız” dedi.
Fermanın gerçekleştirildiği gece peşmerge kaçarken halk, “Madem siz gidiyorsunuz. Silahları bize verin” dedi. Peşmerge halka ateş etti ve bu ateş sonucu 3 Êzidî şehit oldu. Ama halk silah istediği için 3 Êzidîyi şehit eden peşmerge, DAİŞ’e karşı tek kurşun atmadan Şengal’den çıktı. Êzidîler katledildi, kadınları, kızları kaçırıldı. Hikâyeleri biliniyor.
Plan tüm Êzidîleri katletmekti, bırakmamaktı. Sihela Beravê’de köprü kapısını tuttular. DAİŞ’ten kaçıp köprü kapısını tuttular ki insanlar geçmesin. Bavê Şêx (Êzidîlerin ruhani lideri Xertu Haci İsmail 1 Ekim 2020’de 87 yaşında hayatını kaybetti) Mesud Barzani’nin yanına gittiğinde “Millet hepsi orada kaldı” diyor. Mesud Barzani “Milletine söyle Müslüman olsunlar. Eskiden biz de Êzidîydik. Müslüman olduk ve fermandan kurtulduk” diyor. Bavê Şêx ağlıyor. Mesud bazen Bavê Şêx’in gözyaşlarını unutmadığını söylüyor. Doğru söylüyor, unutmayacak. Çünkü Bavê Şêx direndi. Biz de direneceğiz.
Bildiğimiz kadarıyla 7 bin üzerinde insan DAİŞ’in eline geçti. Bunlardan ne kadarı öldürüldü, ne kadarı sağ bilinmiyor. 80 civarında toplu mezar var. Bunların ne kadarı Êzidî bilinmiyor. Belki bazıları Şia’dır. Birçok Êzidîyi DAİŞ kendisine canlı kalkan yaptı. Şimdiye kadar şehit olanların ve DAİŞ’in elinden kurtarılanların dışında 3 bin üzerinde insanın akıbeti bilinmiyor.
Yarın: Peşmergenin kaçışı nasıl gerçekleşti? Şengal Özerk Meclisleri süreci. Kasım Şeşo, Haydar Şeşo ve Laleş Tugayı. İran destekli Haşdi Şabi’nin pozisyon alışı. Güvenceleri ne?