Renkli kıyafetleri ve kararlı duruşlarıyla sokaklarda isyan yankılanıyor, işçiler direniş meşruiyetine yaslanıyor
Reyhan Hacıoğlu
Ağır ve güvencesiz çalışma koşulları, sık sık yaşanan ölümlü kazalar ve yapılan düşük zamlarla ancak son günlerde gündemimize girebilse de kurye emekçilerinin yaşadığı sorunlar son iki yıldır bellerini büküyor. Salgın koşullarıyla birlikte canları pahasına iş yükleri artan kuryeler, sadece 2021 yılında en az 190 arkadaşlarını trafik kazalarında hayatını kaybederken, yüzlercesi de yaralandı. Bütün yıl boyunca çeşitli eylemlerle seslerini duyurmaya çalışsalar da asıl eylemleri geçtiğimiz hafta başladı. Trendyol’da başlayan eylem bir anda dalga dalga yayıldı ve kontak kapatan mor, pembe, turuncu ve siyahlı kuryeler ülkenin direniş sembolüne dönüştü.
Kararlılık öne çıktı
24 Ocak’ta Trendyol Express için çalışan ‘esnaf’ kuryelerin, şirketin kendilerine yapmak istediği yüzde 11’lik zamma karşı kontak kapatmasıyla başlayan isyan bir anda yayıldı ve kısa süre içinde Trendyol işçileri yüzde 38 zam gibi bir kazanım elde etti. Sonrasında ise HepsiJet, Scotty, Aras Kargo, Sürat Kargo, Yurtiçi Kargo ve Yemeksepeti Banabi de eylemlere katılarak seslerini duyurmaya çalıştı. Eylemde asıl etkileyici olan ise hem kurye emekçilerinin tabandan gelen kararlılığı hem de sendikalarla kurdukları güçlü bağ ve karşılıklı sahiplenme duygusu.
‘Esnaf kurye’ yalanını gördüler
Biz de ismini vermek istemeyen bir kurye çalışanı ve Umut Sen Sözcülerinden Ayşe Büşra Yılmaz ile eylemleri ve bu sürece nasıl gelindiğini konuştuk. Dalga dalga yayılan eylemlerin nasıl başladığına değinen Yılmaz, Trendyol emekçileri ile adı duyulsa da Esnaf Kurye modelinin yeni bir sömürü şekli olduğunu belirterek, etkilerinin yeni anlaşıldığını belirtti. Uzun süre Trendyol’da yaşananlara dair çalışma yürüttüklerini belirten Yılmaz süreci şu şekilde anlattı: “Sonunda bu çalışmalar bir doygunluğa geldiğinde onların kendi yapmış oldukları örgütlülükler sayesinde eylem patlama noktasına gelmiş oldu. ‘Biz sizin ortağınız, siz bu işin ortağısınız’ yalanı, özellikle son dönemde şirketler çok çok büyürken, insanların maddi koşullarının çok çok daralması ve ekonomik krizle birlikte açlıkla sınanacak raddeye gelmesiyle ortaya çıktı. Bu ek ekonomi diye allayıp pulladıkları ekonominin pulları döküldü. Bu eylemlerde birinci etken bu diyebiliriz.”
Bir çoban ateşi yakıldı
Eylemlerin hızla yayılmasına dair ise asıl etkenin kuryelerin mobilize olması olduğunu vurgulayan Yılmaz, “İşçilerin dışarıda motorlarla olma hali birbirleriyle daha hızlı kontak kurmalarına yol açan bir şey oldu. Trendyol’la başlayan sürecin bir kazanımla sonuçlanması da moral, motivasyon anlamında çok iyi oldu. Hepsijet, Scooty aynı kazanımlarla sonuçlandı diyemeyiz. Ama bunlarla bir çoban ateşi yakılmış oldu. En son bu çoban ateşleri Yurtiçi Kargo’ya sıçradı ve devam ediyor” diye belirtti. AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın muhalefeti sokakla tehdit ettiği sözlere atıf yapan Yılmaz, “Siyasi partilerin bile en üst perdeden sokağa çıkmayın dedikleri bir süreci yaşıyoruz. Sokakta bir çözümün bulunamayacağı, hatta bunun suçmuş gibi lanse edildiği bir dönemde buna karşı burada çok cesaretli bir başkaldırı durumu var” dedi.
Devlet tarafını belli etti
Direnişin korkuttuğunu vurgulayan Yılmaz bunun polislerin tutumuna da yansıdığını ifade ederek, “Polisin de çok yoğun bir saldırı durumu var. İşçi direnişlerinde polisin tutumu bir tık daha ‘düşük’ olur ama bu kez hiç öyle değiller. Biz buradan şunu anlıyoruz ki saflar netleşiyor aslında. Polis, devlet gücü gibi değil şu an; net bir şekilde patronlardan yana olduğunu gösteriyor. Ama karşılarında çok büyük bir cesaret var. İşçilerin kendi oluşturdukları bir örgütlülük, kardeşlik temelinde bir direniş var. Bu kardeşlik duruşu da bizi kazanıma götürecektir” belirlemesinde bulundu.
Kuryelerin bugün eylemlerinde bu kadar kararlı olmasının temel nedeninin yaşadıkları sorunlar olduğunu belirten Yılmaz sorunları şu şekilde anlattı: “Biz pandemi döneminde imkânlarımız ölçüsünde burnumuzu bile dışarı çıkarmamıştık. Kar oluyor, soğuk oluyordu. Bu insanlar ne haldeler, dışarıda nasıl yaparlar bilmiyorduk. Salgına rağmen bu insanlara ne maske veriliyordu, ne herhangi bir konuda önlem alınıyordu ve çok yoğun bir çalışma tempoları oluyordu. Haliyle bir öfke birikti. ‘Bunca insanın canı değerli de bizim ki üç kuruşluk mu” diye.”
Dayanışmamız lazım
Direnişler karşısında işverenlerin tutumunu da anlatan Yılmaz, eylemlerle birlikte sermaye arasında bir dayanışma gerçekleştiğini ifade ederek şunları dile getirdi: “Nasıl ki işçiler kendi aralarında örgütleniyorsa patronlar da benzer şekilde örgütleniyor. Onların tarihi olarak örgütlülüğü daha güçlü ve birbirlerini aşırı destekliyorlar. İşçilerin tek başına örgütlülüğü yetmez, çok yoğun bir kamuoyu desteği de oluşması gerekir. Bizim kalkan olmamız gerekir bu anlamda. Şöyle söyleyeyim: Scooty işçileri iş bıraktığında onların taşımadığı malzemeleri Trendyol’a, Hepsijet’e yaptırıyor patronlar. Kendi aralarında çok sıkı dayanışıyorlar. Bu nedenle işçilerin yalnız başına örgütlülüğü çok ileri çok büyük bir adım ama bizim de her anlamda onların yanında olmamız, destek olmamız gerekir.”
İşçiler iki çevikten TOMA’dan korkmaz artık
Direnişin sürdüğü bir diğer alan ise Migros Depo işçileri. Kendilerini depoya kapatarak hakları için direnişe geçen depo işçileri haklarını alacakları sözleri ile eylemlerine ara verirken, yaşanan süreci Depo İşçileri Sendikası (DGS) Genel Örgütlenme Uzmanı Kemal Yılmaz değerlendirdi.
Kuryelerin başlattığı eylemler, çorap fabrikalarında durdurulan üretim ve elde edilen kazanımlar üzerine bir sürecin başladığını belirten Yılmaz yaşanan süreci şu şekilde anlattı: “Ve şimdi de Migros Depo işçileri. Hiçbir çalışanın çalışmadığı, temizlikçisinden yemekçisine, aşçısına kadar hiçbirisinin çalışmadığı bir durum söz konusu. Daha düzgün koşullarda çalışmak ve iyi bir ücret almak istiyorlar.”
Yılmaz durumu şöyle özetliyor: “İyi bir ücretten kastım ise 5 bin 500 ya da 6 bin gibi aslında çok yüksek olmayan ücretler. Ama buna rağmen asgari ücret dayatması söz konusu. Sonuçta ocak ayında verilmeye başlanıyor ama yılın bitimine kadar enflasyon sürekli yükseliyor, ürünlerin hemen hepsine zam geliyor ama işçilere bir şey yok.”
Göz korkutmak istiyorlar
“Yıl içerisinde 12 ay boyunca en az 12 kez zam yapıyor. İşçiler ocak ayında aldıkları zamla geçinmeye devam ediyor ve bunu dayatıyorlar” diyen Yılmaz, daha önce de Migros’ta 120 günlük bir direniş yaptıklarını belirtti.
Yılmaz, 400’e yakın işçinin 2 gün boyunca kendilerini fabrikaya kapatarak direnmelerini ve TOMA’larla yapılan göz korkutmaları değerlendirerek şunları ifade etti: “Bu TOMA falan göz korkutmak amaçlı yapılan şeyler. Bunlar çok büyük firmalar oldukları için marka değerlerine önem veren firmalar. İş bıraktıktan sonra sosyal medya üzerinden de çok fazla destek aldıkları için işçilerin gözünü korkutmak amaçlı TOMA getirdiler. İşçiler ondan korkmaz çünkü çok daha kötü şartlarda çalışmaya mahkûm edilmeye çalışıyorlar. İki TOMA iki çevik, iki araçtan korkacak değiller bu insanlar.”
Grev kırsın diye getirdiler grevci oldular
Esenyurt’ta yaşanan sürecin arka perdesine dair Yılmaz şunları anlattı: “Burada örgütlülüğü kırmak için Sivas’tan getirilen işçi arkadaşlar vardı. Taşeron firmasının aklı ile getirilen arkadaşlar bunlar. Ancak onlar da başlamadılar, iş bıraktılar. Destek oldular buradaki işçilere. İçerideki işçilerle temaslarını sıfıra indirmeye çalıştılar. Bu arkadaşlar 16 kişiydi. Bir kişi işten atıldı yani bir cezalandırma başladı. Burası onların ilk çalıştıkları ilk yerdi. Yol bilmiyorlar, iz bilmiyorlardı, bununla korkutmaya çalışıyorlar.”
İşçiler eylemlerine ara verse de sürecin takipçisi olacaklarını belirten Yılmaz kararlılıklarını ifade ederek, “Kazanana kadar arkadaşlar çıkmayacaklar, kararlılar haklarını illaki alacaklar” dedi.
Kadınlar grevin fitilini ateşledi
Kurye eylemlerinin birçok alana sıçramasına da değinen Yılmaz, “Bunun Carrefour ve Migros’ta yaşanan grevde işaret fişeğini görmüştük. Ocak ayına girer girmez Mersin halinde çalışan kadınlar da bunu ateşledi, bu grev fitilini. Yasal olanı demiyorum, bakın fiili grev diyorum. Sonra Çimsataş’ta yaşanmış hikâye var ki onca yalnızlığa rağmen orada kötü sonuçlanmış bir hikâye var. O işe öncülük eden 10 işçi işten atıldı. Ama fiili bir grevdi. Bu grev, patronun işçilere çok yoğun bir şekilde tutuklanırsınız gibi manipülasyonlarına rağmen yapıldı” diyerek devam eden eylemlerin sonraki süreçte nasıl olabileceğine dair ise şunları söyledi: “İşçiler gerçekten birbirlerinden öğreniyorlar, bu yaptıkları hak talebinin ne olursa olsun meşru olduğunun bilincindeler. Yasada bir karşılığı olmasa dahi, yasallıkla meşruluk farklı şeylerdir, ki fiili grevin bile yasada karşılığı var, bunun burjuva hukukunda bile karşılığı var. O anlamda bunun çok daha artacağını göreceğiz, çünkü yatan maaşlar daha ocak ayı bitmeden eridi, enflasyon gitgide artacak. O yüzden bu fiili işgal, grev, kontak kapatma artık iş koluna göre karşılığı neyse bunları daha fazla göreceğiz, hazırlıklarımızı ona göre yapalım…”
Birlik olursak kazanabiliriz
İsmini vermek istemeyen bir kurye ise fiziki olarak eylemde olmasa da destek veren ve en azından yayılsın diye uğraşanlardan. “Zor şartlarda çalışıyoruz zaten, fazlasını istemiyoruz ki. Olması gerekeni istiyoruz. Ona göre bir güncelleme olması lazım. Hele her şey bu kadar pahalıyken” diyor ve eylem sonrası yaşananları şöyle anlatıyor: “Bir mobbing uygulanıyor depolardan. İnsanlara bir yönlendirme var, bu eylemlere katılmayın diye. Katılırsanız fişlenirsiniz, işinizden olursunuz gibi.”
Çalışma koşullarının ağır olduğunu ancak buna denk bir ücret alamadıklarını belirten kurye emekçisi, “İşveren para kazanmak istiyor ve bu da bizim için iş yükünün artması oluyor. Yani normal yaptığınız işin 1.5-2 katını yapıyorsunuz fakat bunun size bir getirisi yok. Doğal olarak bu bizi zorluyor da. Uzun saatler çalışıyorsunuz ve para kazanmak istiyorsunuz ancak onu da kazanamıyorsunuz” diyerek yaşadıkları sorunları dile getirdi. Trendyol eyleminin başarılı olmasında kuryelerin birlik olmasının etkili olduğunu vurgulayan kurye emekçisi, “Birlik olmadıktan sonra bu işler olmuyor ne yazık ki. Trendyol birlik olmasaydı bu hak kesinlikle alınamayacaktı ya da Ekspres’te de aynı şey yaşandı” diye belirtti.