Kobanê Davası, 9’uncu duruşması devam ediyor. HDP eski Eş Genel Başkanı Yüksekdağ “Adalet kelimesinin kavramını kendi tabela sınırlarıyla mahkeme duvarlarının arkasında çarmığa gerdiniz. Başaramayacaksınız” dedi
Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yargılamanın devam ettiği Kobanê Davası’nın 9’uncu duruşması 8’inci gününde Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam etti. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına HDP MYK üyeleri, milletvekilleri, HDP Ankara İl ve ilçe örgütü yöneticileri ile çok sayıda avukat katıldı. Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlandı. Bir kısım siyasetçiler ise duruşmaya mazeret bildirerek katılmadı.
Beyanlarının devam ettiği duruşmada ilk olarak söz alan avukat Mahsuni Karaman, dosyaya eklenen gizli tanığa ithafen, “Bu şahıs kim? Sokaktan toplanılan ya da örgütten ayrılan biri mi? Dolayısıyla bu tanığın kimliğini öğrenmeye yönelik bir niyet değil, tanığın güvenirliğini ölçen bir yasa var ortada. Ancak bu tanığın bir kumpasın aracı olarak kullanılmaya çalışıldığı çok açık. Bu yargılamada artık bir karar verilmesi gerekir. 6-8 Ekim olayları ile örgütsel bağ kurmaya ilişkin artık bir karar vermeniz gerekir. Gizli tanık Mahir, talimatın HDP’den verildiğini, Gökalp, 30 Ekim’de Demirtaş’ın Kobane’ye geçtikten sonra talimatın verildiğini söylüyor. Gizli tanığı savcıdan bile kaçırdınız. Dosyada bütün sanıkların fotoğrafları bile yokken dosyada olmayan kişilerin fotoğrafları nereden getirildi?” diyerek tutarsız tanık beyanlarına değindi.
Sonrasında söz alan Çakan’ın avukatı Şeyhmus Bayhan, müvekkilinin kaçma şüphesi olduğu belirtilen mütalaaya dair konuştu. Bayhan, Çakan’ın tahliyesini talep etti
Hard-disk vurgusu
Müştekilere dün soru sormak istediğini ama mahkeme heyetinin izin vermediğini söyleyen HDP eski MYK üyesi Zeynep Ölbeci, savunmasını Kürtçe yaptı. Ölbeci, “Heyet mikrofonumu kapattı. İstedikleri zaman, tercüman olsa da olmasa da söz hakkı veriyorlar fakat istemedikleri zaman sözlerimi kesiyorlar. 3 kez hard-diske bakma imkânım oldu ve sonra buraya gelmeye karar verdim. Hard-diskim orada kaldı ve onun buraya gönderilmesini istiyorum. Diyarbakır’da insanların nasıl öldürüldüğünü arkadaşlarım aracılıyla o hard-disklerde gördüm. Kendi savunmamı oradaki bilgi, belge ve videoları gördükten sonra vermek istiyorum” diye ifade etti.
Meryem Adıbelli ise bu duruşmada konuşma hakkı istemediğini belirterek avukatının konuşacağını söyledi.
Pervin Oduncu, tek istediğinin adil ve tarafsız bir yargılama beklediğini vurguladı ve tahliyesini talep etti.
‘Burada bir yargılama yok’
Daha sonra SEGBİS aracılığıyla duruşmaya bağlanan HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ konuştu. Yüksekdağ, dün yaşanan gizli tanık krizinin çözülmeden bu davanın devam etmesinin mümkün olmadığını vurguladı. Yüksekdağ, “Bu davanın ön görünmezliği teyit edilmiştir. Hiçbir itibarı ve meşruluğu yoktur. Siz de biliyorsunuz ki burada bir yargılama yok. Bunu her gün bize kanıtlıyorsunuz. Yargılama değil, Kastamonu’daki “Ayı çıkabilir, kum kapabilir” yazısı sanki. Bizler ve avukatlarımız buradaki akıl dışılığı anlatmaya çalışıyoruz ama sizler kendi takviminize bağlı kalmak koşulu içerisinde bizi bu sürece sıkıştırmaya çalışıyorsunuz. Bu davayı kısa sürede bitirme planınız çöktü herhâlde artık sonsuza kadar sürdürme stratejisine döndünüz” ifadelerini kullandı. Yüksekdağ, siyasi iktidarın stratejisine paralel şekilde bir yargılama uygulandığını vurgularken “FETÖ yöntemleri uygulanıyor. Terör örgütü olarak gördüğünüz FETÖ yöntemlerini ısrarla devam ettiriyorsunuz. Sizde bu makinenin bir dişlisi gibi hareket ediyorsunuz. FETÖ yöntemidir gizli tanıklık müessesesi. FETÖ’nün oluşturduğu, monte ettiği bir kurumdur” diye konuştu.
‘Artık benim de gizli tanığım var’
Adaletsizlik sisteminin kurumsallaştığını ifade eden Yüksekdağ, mahkeme heyetinin verdiği her kararın ülkenin kaderini belirlediğinin altını çizdi. Yüksekdağ, “Karşımızdaki durumu ciddiye almak mümkün değil, korkunç bir seviyesizlik var ortada. Mütemadiyen hakaret ediyorsunuz. Neymiş ‘Selahattin Demirtaş Kandil’den haber getirmese biz bir şey yapamazmışız’ Ne kadar da kifayetsiz bir MYK’mız varmış. Yeri geldiğinde MİT oluyorsunuz, emniyet oluyorsunuz, yeri geldiğinde hâkim savcı oluyorsunuz. Hepiniz aynı aklın ürünlerisiniz. Gerçekle hakikat arasında bu kadar duvar örmeyin. Kim inanır bu deli saçmalığına? Benim hakkımda gizli tanık ifadesi yetersiz geldi diye başka bir gizli tanık ifadesi eklenmiş benim hakkımda. Bu koşullarda yargılama yapılamaz. Bütün dayanaklarınız çöküyor, PYD ile bağ kurmaya çalıştınız beceremediniz. Gizli tanıklar getirdiniz tutmadı. Bu zamana kadar Demirtaş’ın dosyasında geçen gizli tanık Mercek benim tutukluluk gerekçem oluyor her seferinde. Artık benim de bir gizli tanığım var, onu yazarsınız. Önceden bir isimleri vardı bu tanıkların şimdi ise robotik isimler var sadece” dedi.
‘Bu gemi böyle yürümez’
“Bu gemi böyle yürümez” diyen Yüksekdağ, HDP olarak 7 Haziran’dan itibaren bağımsız, demokratik siyasete dayanan toplumsal bir mucizeyi hayata geçirdikleri için yargılandıklarının altını çizdi. Yüksekdağ, “Siz bunu manipülasyonlarla başka bir yere çekmeye çalışıyorsunuz, yapamazsınız. Bu iktidarın aklı buna yetmez. Bu zamana kadar sizin duymadığınız görmediğiniz bir hakikatiz biz. Bu gücü komplo yargılamalarla karartamazsınız. Yargılamadan bir beklentim yok ancak şeklen bir tutarlılık, şekli hukuka sadakat bekliyorum. Bu olmadığı takdirde işler çok başka yere gider” dedi.
‘Adaleti çarmığa gerdiniz’
Yüksekdağ devamında şöyle konuştu: “Biz Ankara’da Suruç’ta, Antep’te düğünün ortasında cenaze topladık. Parti binalarımızda alçakların saldırısına uğradık, polisler tarafında korundu. Bu hukuk hukuksa HDP’lileri koruyacak ama korkaksınız. Adalet kelimesinin kavramını kendi tabela sınırlarıyla mahkeme duvarlarının arkasında çarmığa gerdiniz. O çarmığı indirecek olan biziz. Bundan süreçteki süreçte sizi şeklen dahi olsa kabul etmemizi istiyorsanız hukuksuzluğu durduracaksınız. Bu yalan ve riyakarlıkla siyasi krizi çözmeye çalışıyorsunuz. Başaramayacaksınız. Bu memlekete hukuk gelecek, adalet gelecek. Biz o günleri göreceğiz, siz de görün.”
Kışanak:Yalanlar tükenecek
Yüksekdağ’ın ardından söz alan Gültan Kışanak ise kumpasın sürdürülmesi için yeni zincirleme kumpasların eklendiğini söyledi. Kışanak, “Bu yalanların tükendiği, hakikatin açığa çıktığı bir süreci göreceğiz. Bu heyetten bir beklentimiz olduğu için konuşmuyoruz burada. Avukatlar ve bizler içindeki yanlışları ve hukuka aykırı şeyleri sıralıyoruz ilk günden beri. Ancak siz sanki hiç söylenmemiş gibi kulak kapatıyorsunuz. Eğer alt alta yazılsa bu hukuksuzluklar Ankara’dan Kocaeli’ne yol olur. Kötü bir senaryo yazılmıştı ve siz de iddianame olarak kabul ettiniz şimdi de yolunuzda açığa çıkan yalanları kapatmak istiyorsunuz. Ben o gizli tanığı da tanıyorum. Sabah akşam medyalarda boy gösterenler, her akşam izliyorum. Muhtemelen sizin elinize yazılı bir kâğıt verdiler. Yıllarca gazetecilik yaptım o kadar düzgün konuşuyorum, bir tane bozuk cümle yok. O ifadeyi oraya devlet koydu, devlet. Türkiye’de siyaset bir söylem üretiyor ve iktidar beğenmediği siyasetçiler hakkında yargıya talimat veriyor” dedi.
Av. Tuncer: Gerçekleri ters yüz edemezsiniz
Duruşma, ara karardan önce siyasetçilerin tahliye talepleri ve avukat beyanlarıyla devam etti. SEGBİS ile duruşmaya bağlanan Avukat Gülizar Tuncer, usul açısından bile yargılama faaliyetinden söz etmenin mümkün olmadığını belirterek, “Dava dosyasından 3500 sayfalık bir iddianame var. Bunların fiziken nasıl yer kapladığını bile tahmin edemiyorum ama bir evrak yığını var. Bu çuvallar dolusu klasörlerle kağıt parçalarıyla ne amaçlanıyor? Bunlara ihtiyaç yok, içi boş suçlamaların altını mı doldurmaya çalışıyorsunuz? Yüzlercesi daha gelse gerçekleri ters yüz edemezsiniz. Size düşen Erdoğan ve Soylu’nun yargılayıp mahkûm ettiği müvekkillerimizi şeklen yargılamak. Ancak bunu bile beceremiyorsunuz. Devlet diyor ki muhalefeti ezeceksiniz, HDP’yi tasfiye edeceksiniz ve bu davadaki sanıkları mümkün olduğunca cezaevinde tutacaksınız” dedi.
PYD konusu çürüyünce gizli tanık devreye konuldu
Devletin Türkiye’nin dört bir yerinden müşteki bulmak için uğraştığına dikkat çeken Tuncer, şunları söyledi: “Usul sizin açınızdan büyük bir sorun. Mahkeme heyeti müştekileri dinlemekle yetinmedi, şikayetçi olmaya zorladı. Devlet yapıyor zaten bu işi. Sizin yapmanıza gerek yok. Burada absürt bir yargılama yapılıyor. HDP yöneticileri HDP üyelerini öldürmekle suçlanıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bütün memleket Yasin Börü’yü tanıdı ama ölen HDP’lileri kimse tanımıyor çünkü Kürtler. Kolluk güçleri, sivil faşistler bu insanları her türlü saldırıyla öldürdüler ama failler bulunamadığı gibi HDP’lileri azmettirmekten yargılıyorsunuz. İlliyet bağı, neden sonuç ilişkisi gibi konuları bile tartışamıyoruz. Ortada delil yok, sadece kağıt parçaları var. Tweet atarak adam öldürme başta olmak üzere onlarca suç dizilmiş, binlerce yılla yargılama yapılıyor. Saçmalıktan ibaret bir yargılama pratiği görüyoruz. Bu nasıl bir intikam alma hırsı ki bu noktalara gelinebiliyor. PYD konusu çürüyünce şimdi de gizli tanık ifadeleriyle KCK irtibatlı azmettirmeye dayandırmaya çalışıyorsunuz.”
Günay Kubilay: Hukuk dışı kararlar
Duruşmada söz alan Günay Kubilay, 10 Şubat günü beyanı aktarılan gizli tanığın dinlenilmesi usulünün hukuk dışı olduğunu belirterek, “O kadar hukuk dışı şeyler var ki sizin meslek etiğinize dahi uygun olmayacak bir uygulama var. Bu tanık beyanı yok hükmündedir ve dosyadan çıkarılmalıdır. Mahkemenin elindeki malzeme artık tutuklulukları uzatmaya yetmiyor bu yüzden yan yollara başvuruyor. Bu bağlamda son günlerde sarayda yapılan gizli zirve toplantıları heyetin göstere göstere hukuk dışı kararlarını ortaya koymasının nedenini gösteriyor” dedi.
Yargıya balans ayarı yapma!
AKP’nin bazı revizyonlarla iktidarının süresini uzatmak istediğine vurgu yapan Kubilay, “AKP’yi Erdoğan’la özdeşleştiren, AKP’nin geleceğine yatırım yapan ve ‘siz yıkın hukuk arkadan gelsin’ diyen Soylu’nun destekçilerinden biri olan Bozdağ’ın bakanlığa gelmesiyle Gül gibi çatlak seslerin ortadan kaldırıldığı ve kaldırılmaya devam edeceği bir sürece girdiğimizi görüyoruz. Bakanların politik karar süreçlerinin dışına itildiği ve Erdoğan’ın direktiflerini yerine getirmekten başka bir şey yapmadıkları ortadadır. Yeni adalet bakanıyla beraber hiçbir farklı sese tahammülün kalmadığı bir döneme girildiğinin altını çizmek istiyorum. Erdoğan rejimi kriz içinde ve tıkanmıştır. Olası bir seçimde iktidarı devam ettirme çabaları adına bu tür çabalar var. Saray rejimi yaşamın hiçbir alanında denetleme mekanizmaları istemiyor. Tam aksine bu mekanizmalar iktidarın manipülasyon araçlarına dönüştürülmek isteniyor. Kamu adına hesap sorabilecek hiçbir kurum ve kuruluş kalamamıştır, buna yargı da dahil. Ortada hukuksal sayiklerle devam eden bir dava yok. Yargıya balans ayarı yapma, emrivakiler yapma nefret ve kinin sonucudur” diye konuştu.
Kobanê olaylarında kendisine ait bir tweet ve dosyada şahsına ait bir delil olmadığını belirten Günay, tek suçunun HDP’ye üye olması olduğunu kaydederek, tahliye talebinde bulundu.
Gizli tanığın ifadesinde savcı bile yoktu
Ardından beyanlarda bulunan Avukat Kazım Bayraktar, gizli tanığın iktidar tarafından mahkemeye gönderilen bir “yardım” olduğunu vurguladı. Bayraktar, “Anlattığı ifadelere ilişkin ‘duydum’ diyor ama kimden duyduğunu bile sormamışsınız, aklınıza bile gelmemiş çünkü bir kaygınız yok ve niyetiniz yok. O tanığı sorgulayamazsınız, çünkü yukarıdan geldi. Gizli tanık yukarıdan size gönderilen bir yardımdır. PYD delili çürütüldüğü için yeni bir şeye ihtiyacınız oldu. Mercek gibi bu da ortadan kaybolursa soru sorma hakkımız ne olacak? Gizli tanığın ifadesi alındığında savcı bile yok. Savcılığa başvurmasına rağmen savcı ifade de yer almamış. Bu karanlıklar kaygılarımızı pekiştiren şeyler” ifadelerinde bulundu ve müvekkilinin tahliyesini istedi.
8 yıl sonra gizli tanık hortladı
Bayraktar’dan sonra söz alan Meryem Adıbelli’nin avukatı Mustafa Kemal Baran da, tüm yargılanalar için tahliye talebinde bulundu. Baran, müştekilerin şikayetçi olmadığını ve Adıbelli’ye atılı somut bir delilin olmadığını da hatırlattı. Baran, “6-8 Ekim olaylarının üzerinden 8 yıl geçti ve bu gizli tanık 8 yıl sonra birdenbire Ankara’ya gelip bir çarşamba günü tanıklık yapmak istiyor. Aklımızla dalga geçmeyin” dedi.
Nazmi Gür: Tedavim engelleniyor
Tutuklu siyasetçilerden HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, duruşma periyotlarının değişmesi talebini yinelerken tahliye talepleri için ayrılan sürenin 3 güne çıkarılmasını da talep etti. Gür, “Mahkemenizin hızına yetişemiyoruz. Yeni gizli tanığın ifadelerini toparlamak için süreye ihtiyacımız var. Bize iki hafta değil aylar lazım” dedi. Mahkeme heyetine “Hukuku çiğneyerek ısmarlama tanık dinlediniz. Siz sözde bağımsız bir mahkemesiniz ancak yönlendiriliyorsunuz” diyen Gür, mahkemenin suç vasfının değişmesi üzerine 8-9 siyasetçinin tahliye edildiğini hatırlattı. Sağlığının kötü durumda olduğunu belirten Gür, “Kalbim ve gözlerimle ilgili büyük sorunlar yaşıyorum. Tedavim engelleniyor, dışarıda çok daha iyi tedavi imkanları bulabilirim. Tahliyemi talep ediyorum” şeklinde konuştu.
Mahkeme heyeti eleştirildi
Gür’ün konuşmasının ardından duruşmaya 15 dakika ara verildi. Verilen aranın ardından söz alan HDP MYK üyesi İsmail Şengül, mahkeme heyetinin duruşma periyodu ısrarını eleştirerek, tahliye talebinde bulundu.
Cenk Yiğiter: e-posta PYD’nin değil, KNK’nin
Ardından söz alan Şengül’ün avukatı Cenk Yiğiter, daha önce verdiği beyanlarına yönelik karar verildiğini hatırlatarak, “Kararda PYD tarafından gönderildiği iddia olunan söz konusu e posta var. Takdir ediyorum sizi ancak tutukluluk kararında ‘gönderildiği anlaşılan e posta’ diye geçiyor. İkisi arasında çok fark var. Bu metin PYD’nin değil, KNK’nin. Öncelikle bunun bilinmesi gerek. Mahkeme bunun PYD’ye ait olduğunu nasıl anladı? Bu e-posta adresi Google’a ait. Ben de dün Google’dan ‘ankara22agirceza@gmail’ diye bir e-posta aldım kendime. Şimdi ben bu e-posta adresiyle e-posta atsam bu Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi bundan sorumlu mu olacak? Eğer siz 5 dakikalık araştırma bile yapamıyorsanız bu yargılamayı bırakın” şeklinde konuştu.
‘Tahliyesini talep ediyorum’
Şengül’ün sol-sosyalist bir gelenekten geldiğini belirten Yiğiter, “Kendisi emek ve demokrasi güçlerinden gelen biri ve kurumu olan Sosyalist Demokrasi Partisi’nden (SDP) HDP’ye MYK üyesi olarak önerilen bir isim. Ancak bu davada Şengül, ideolojik olarak kendi siyasetinden farklı bir örgüt olan PKK’den yargılanıyor. Bu da dikkat çeken bir husus” dedi. Müvekkilinin kaçma şüphesi olmadığını belirten Yiğiter, “Kendisi nitelikli bir mühendis. Bu ülkeye verebileceği çok şey var. Bu ülkeden giden nitelikli insanlara üzülüyor herkes. İsmail Şengül’ü de kaybetti şimdilik bu ülke. Bir maden mühendisini kaybetti. Kendisinin tahliyesini talep ediyorum” diye konuştu.
Ezgi Güngördü: Usule aykırı delil oluşturdunuz
Gizlik tanığın dinleme kararında taraflar olmadan dinlenilmemesini kendilerine açıklamak zorunda olduğunu belirten Avukat Ezgi Güngördü, Ocak 2022 AİHM’in Faysal Pamuk kararını hatırlattı. Güngördü, “AİHM diyor ki; tarafları buraya getirmeden adil yargılamanın ihlalidir diyor. Siz çarşamba günü adil yargılanma hakkını açık açık ihlal ettiniz. Zamanı gelmeden usule aykırı bir şekilde gizli tanığı neden dinlediniz? Figen Yüksekdağ’ın Kandil’e gittiğini geldiğini söylüyor. Sanki Kızılay’a gidiyor. Orasının büyük bir güvenlik önlemleri alınan bir bölge olduğunu ve kiminle görüştüğünü sormuyorsunuz. Bizlerle dalga geçiyorsunuz gibi davranıyorsunuz. Usule aykırı delil oluşturdunuz. Bu bizim için yeni bir yargılama değil, 2016 yılından beri gelinen bir süreç. Bugün Demirtaş ve Yüksekdağ’ı yargı tacizine maruz bırakıyorsunuz. Usule aykırı olarak aldığınız bu gizli tanık beyanı hukuka aykırı olduğu için dosyadan çıkarılmasını talep ediyoruz” diye belirtti.
Kenan Maçoğlu: Tanık iyi çalıştırılmamış!
Avukat Kenan Maçoğlu, yeni gizli tanığın Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından getirildiğini belirterek, ilgili yazışmaların kendilerine verilmesi talebinde bulundu. Maçoğlu, “Bu tanığın soruşturma esnasında buldular ve yargılamanın bu aşamasında bir şey olmayınca gelip sizin kucağınıza attılar. Bu tanığı gönderenler tanığı iyi bir şekilde çalıştırmamışlar. Dosya sizin açınızdan içinden çıkılamayacak bir hale geldi. Kandilden HDP’ye çağrı içeriğinde bulunan bir hafıza kartı gönderdiğini ve bunu Diyarbakır’a gönderdiğini söylemiş. Tanık kendisini nasıl şartlandırdıysa ifadesini bu şekilde vermiş. İddianamede PYD’nin e-postasını gösteriyordunuz. Ama bu da boşa çıktı” şeklinde ifade etti. Maçoğlu tüm tutuklu siyasetçilerin tahliyesini talep etti.
Çiğdem Kozan: Savunma hakkını kısıtlıyor
Daha sonra konuşan Avukat Çiğdem Kozan da, müvekkiline tebliğ edilen kararda, kendisine gelen evrakların hiçbir şekilde ulaştırılmayacağının yazıldığını belirtti. Kozan, “Bu açık bir biçimde savunma hakkını kısıtlıyor. Müvekkilimizle evrak alışverişimizin engellemesi konusunda cezaevine müzekkere yazılmasını talep ediyorum” diye aktardı. Kozan, tanık ifadelerine ilişkin, “Ses ve görüntü değişimi yaparak tanığı burada dinleyebilirdiniz fakat bunu hukuksuz bir şekilde tercih etmediniz. Mahkemeniz en başından beri ‘usule uymayacağım’ dedi. Buradaki delillerin hiçbir geçerliliği kalmadı bu yüzden yeni deliller üretme peşindesiniz fakat en azından usule uygun yapın. Bu dosyayı sadece gizli tanıklar üzerinden yürütüyorsunuz çünkü başka hiçbir şey yok. Müvekkilimin aktivistlik yaptığı bir takım kadın örgütleri illegalize edilmeye çalışıyor. Örneğin Rosa Kadın Derneği hala faaliyetlerini legal olarak yürüten bir dernek. Bu illegalize etme çabalarını kabul etmiyoruz. Düşünce ve siyaset yapma kapsamındadır” diye belirtti. “Benim müvekkilim bir avukat ve siyasetçi” diyen Kozan, müvekkilinin eşbaşkanlarının tutuklandığını öğrendiğinde kendisinin de tutuklanacağını bilebilecek bir insan. O yüzden kaçma şüphesine dair ısrarlarınızın hiçbir dayanağı ve gerçekliliği yok. Daha önce yargılandığın dosyalardan da bilindiği üzere kaçma şüphesi yoktur. Müvekkilimin ve tüm yargılananların tahliyesini talep ediyorum” dedi.
Tahliye talepleri reddedildi
Mahkeme heyeti avukat beyanlarının ardından ara kararını açıkladı. Kararda şu ifadelere yer verildi: “Adli taleplerinin kaldırılması taleplerinin reddine, Gülten Kışanak’ın BDP grup başkanlığında yapmış olduğu konuşmasının dosyaya eklenmesi talebinin reddine, Nazmi Gür müdafi Öztürk Türkdoğan’ın Adalet Bakanlığı’ndan istediği yazılara ilişkin taleplerinin kabulüne, Gülten Kışanak’ın GSM hattının fiili kullanıcısının kim olduğunu araştırılmasına, Alp Altınörs ve bir kısım sanıklar Ali Ürküt, İsmail Şengül’ün bilgisayar odalarında beraber çalışma talebinin karar verilmesine yer olmadığı için yazı gönderilmemesine, müştekilerin yeniden dinlenilmesi ve soru sorulmasına ilişkin taleplerin reddine, Kenan Maçoğlu’nun gizli tanık beyanlarının gönderilmesiyle ilgili taleplerinin reddine, duruşma periyodlarının değişmesine yönelik taleplerin reddine, sanık Ahmet Türk’ün savunmasını hazırlaması ve bir sonraki duruşmada SEGBİS ile bağlanmasına, katılma taleplerinin müşteki ifadeleri sonrası değerlendirilmesine, tüm sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, bu karara karşı 7 gün içinde itiraz edilebileceğine karar verildi.”
Bir sonraki duruşma 28 Şubat’a ertelendi.
ANKARA