DİAYDER davasında savunma yapan mele Fahrettin Ülgün Şafi mezhebine mensup ve Kürt oldukları için hedef haline getirildiklerini belirterek, “Diyanet sadece Hanefi mezhebine hizmet vermektedir. Şafi mezhebi de olmak üzere diğer mezhepleri ve inançları yok saymaktır” dedi
İstanbul’da faaliyet yürüten Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) Başkanı Ekrem Baran ile üye ve yöneticilerin aralarında bulunduğu 8’i tutuklu 23 mele hakkında açılan davanın ilk duruşması, ikinci oturumu ile devam ediyor. Çağlayan’da bulanan İstanbul 14’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuklu DİAYDER Başkanı Ekrem Baran ile 8 kişi, bulundukları Silivri Cezaevi’nde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.
Duruşmaya tutuksuz DİAYDER üyelerinin yanı sıra ve aileleri ile Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Hüda Kaya, Züleyha Gülüm, CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ve Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) avukatları ile birçok kişi katıldı.
Kürt ve şafi olduğumuz için hedefteyiz
Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada DİAYDER üyesi Fahrettin Ülgün savunmasını yaptı. Şafi mezhebine mensup ve Kürt oldukları için hedef haline getirildiklerine işaret eden Ülgün, “Diyanet sadece Hanefi mezhebine hizmet vermektedir. Şafi mezhebi de olmak üzere diğer mezhepleri ve inançları yok saymaktır. Şafilik, Hanefiliğe paralel bir mezhep değil. Bu yüzden diyanete paralel de olamayız” dedi.
İBB’de işe girmesine de değinen Ülgün, İBB’nin inançlar masasını kurduğunu ve pek çok inanç için kadro açtığını paylaştı. Daha sonra sınavlara girdiğini ve kazanıp işe başladığını ifade eden Ülgün, “Sadece şafi mezhebine dair alımlar olmayıp, açık ve hukuka uygun sınavla işe girdik. Gassal olarak çalıştığım yerde üstüm AKP’liydi. Bu gün gidip olanlara sorarsanız inanç ve siyasal birlikteliğimiz olmamasına rağmen kötü bir söz söylemeyecektir” diye konuştu.
‘Ölüleri örgütleme kerametim yoktur’
Aynı şekilde 34’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığını, bu mahkemede hakkındaki iddiaların daha kapsamlı olduğunu aktaran Ülgün, “Gassal olarak çalışırken, ölüleri örgütleme kerametim yoktur. Hem Kürt hem de şafi olman birinin çıkıp seni terörist olarak lanse etmesine yetiyor. Diğer dosya daha kapsamlı olmasına rağmen orada terörist ilan edilmezken, burada neden yapıldık? Bu İBB ile hesaplaşma meselesiyle ilgilidir” diye kaydetti.
İBB yardım kartları
Milletvekili Özgür Karabat’ın kendisine yardım kartlarını verdiğini paylaşan Ülgün, “Beni DİAYDER üyesi olarak bilmemektedir. Yoksul insanlara ulaştırmam için yardım kartları verdi. Bunun suç yanı nedir? Anlamış değilim. Bu güzel işin iddianameye konulmasının nedeni işi kriminaleze etme dışında bir amaç taşımamaktadır. İBB DİAYDER’e kart verdi. Biz bu kartları ihtiyacı olan kişilere dağıttık. Buradan ‘değer aileleri’ üzerinden suçlama yapılması kabul edilemez. Yaşadığımız yerde yakınımızda olan insanlara yaptığımız yardımdır. İddia makamı herkesi terörist olarak yaftalıyor” ifadelerini kullandı.
Bakiyesi 100 lira olan kartları dağıttığı kişilerin isimlerini paylaşan Ülgün, hepsinin ortak paydasının yoksulluk olduğunu kaydetti. Eşinden ayrılan kadınlara, yaşlılara ve çocukları çok olanlara yardım ettiklerini ifade eden Ülgün, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kartları verdiğimiz kişiler arasında mescidin eski hocalarından olan İlyas hocanın eşi de var. Eşinden ayrılan kadın, Suriyeli 6 kişi var. Bunları fakir gördüğümüz için onlara verdik. Yardım eden razı, yardım alan razı, ancak savcı razı değil. Yardıma muhtaç olan birine nasıl gözümü kapatırım. Buna ne inancım ne de siyasi tavrım kabul etmez. Gene olsa gene yaparım. Size göre terörist ailesi olabilir.”
Kaynak: MA